çocuklarla suda biraz daha kaldıktan sonra dolapta dünden kalan içkiler aklıma gelmişti. bu yüzden havuzdan çıkmıştım. yokluğumu fark etmemişlerdi çünkü herkes su savaşı yapmakla meşguldü. hava çoktan kararmıştı, bahçe sadece havuzun ışığıyla aydınlanıyordu. gece havuza girmek mükemmel bir şeydi. yarın ki okulu umursamadan dolapta ki tüm içkileri aldım ve havuza koştum.
"bana bakın!" deyip dikkatleri üzerime çekmiştim. elimdeki şişeleri havaya kaldırıp gösterdiğimde çığlıklar ve alkışlar yükselmişti. "biliyorum biliyorum ben olmasam ne yapardınız?" dedim ve havuzun köşesine oturdum. herkes önümde sıraya girmişti. içkisini verdiğim sevgilisiyle beraber havuzun bir köşesine çekilmişti. en sona minho kaldığında sadece bir şişe kaldığını fark ettim fakat minho pek içki için gelmiş gibi durmuyordu.
ellerini bacaklarımın yanına dayadı ve öylece durmaya başladı. "başka içki kalmadı, al bunu" dediğimde içkiyi aldı biraz içti ve elime tutuşturdu. "iki kere ağzımdan nefes verdim sana iğreneceğini sanmıyorum." dedi ve gülümsedi. bende gülümseyip şişeyi kenara bıraktım ve minhonun elleri arasında kalan boşluğa girdim. sonra şişeyi aldım ve kafama diktim. eğlenmeyi hak ettiğimi düşünüyorum. yanlış mı?
jeonginin sesiyle herkes dikkatini jeongine vermişti. "arkadaşlar deve güreşi yapalım!" diye bağırdığında herkesten olumlu mırıltılar almıştı. herkesin sevgilisiyle grup olacağı aklıma geldiğinde minhonun bana kaldığının farkına vardım. ona dönüp baktığımda bana sırıtarak bakıyordu.
tüm gruplar havuzun bir köşesine geçmişti. minho "şimdi sen bacaklarını aç bekle, beni altında hissettiğinde kafama ya da omuzlarıma tutun. tamam mı?" dediğinde piç bir şekilde sırıtıp "altında hissetme mi? ne kadar kötü konuşuyorsunuz minho bey." dedim. dediğim şeye sırıtıp bana bakarak suya daldı. dediklerini yaptım ve yüzeye çıkmasını bekledim. çıktığında düşmemem için yavaş yavaş yürüyüp havuzun ortasına ilerliyordu, diğerleri gibi.
o yürürken tutacak yer bulamadığım için yanaklarıyla oynamaya başladım. buna gülmüştü. diğerleri de havuzun ortasında buluştuğumuzda yanaklarıyla oynamayı bırakıp kollarımı açmıştım. o da ellerini bacaklarıma yerleştirmişti. sıkı sıkı tutmasına rağmen arada okşuyordu.
onu takmamaya çalışarak oyuna döndüm. chris "başlayın!" diye bağırdığında oyun başlamıştı. dördümüzde ilk bir kaç dakika zar zor düşmemeyi başarabilmiştik. işler daha fazla uzamasın diye durulduğumuz bir anda yanımdaki jeongini suya ittim. boş bulunduğu için suyu boyladı.
"eh işte kimle dans ediyorsunuz?" diye hava atarken yandaki seungminin hareketiyle dengem bozuldu fakat düşmedim. "eh be seungmin ben sana bunu ödetirim." dedim. seungmin beni bırakıp felixe yöneldiğinde bunun benimde yararıma olacağını düşündüğümden seungminle felixi itmeye başladık.
felix "hey bu gruplaşma oluyo-"daha cümlesini bitiremeden suya gömüldü. artık seungminle ikimiz kalmıştık. karşı karşıya geçtik ve el ele tutuştuk. birbirimizin sınırlarını zorluyorduk. en sonunda zorda olsa seungmini düşürmeyi başarmıştım. zaferimi minhonun omuzunda bağırarak sonrada kendimi geriye doğru bırakarak kutladım.
saat çokta geç olmadan havuzdakilere seslendim ve "arkadaşlar attention please!" dedim. herkes bana döndüğünde "şimdi, herkes sırayla duşa girecek. çıktıktan sonra da ramen yapacağız. sonra da ödevler bitmediyse ödevler bitecek sonra da yataklar hazırlanıp uyunacak tamam mı?"
doğru düzgün cümle kuramamıştım bile. hem yorgundum hem mayışmıştım. herkes onayladıktan sonra ilk chris havuzdan çıktı. "jisung havlular nerede?" christen gelen soruyla "güzel soru. arkadaşlar tekrar attention please. havlular banyodaki uzun dolaptadır. en üst raftakileri kafanız bir altındakileri de vücudunuz için kullanınız. hepiniz için yeteri kadar var!" dedim ve havuza daldım. suyun altındaki göt manzaralarına öğürüp yüzeye geri çıktım ve az önce oturduğum yere kollarımı dayadım. kafamı kollarımın üzerine koyup gözlerimi kapattığımda sadece uyumaya ihtiyacım olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
senin anonim
Teen Fiction~brn okidokihan sey selam seuliseitiraf selam okidokihan itiraf.