🔥💧
hyunjin
yanımda ki hırlama sesiyle gözlerimi araladım göğsümde ki baskı ile hafif kafamı kaldırdım felix hırlıyor muydu (evet başka soru)
ellerim saçına gitmişti o kadar yumuşaktı ki anlatamam, gece öpüşmemizden ayrılıp yorgun olduğunu söyledi tam gidecekken yanında yatmamı söyledi...
göğsümde ki hareketlilik ile hızla gözlerimi kapadım kafasını kaldırmıştı
"prensim~" siktir sesi bile şuan beni tahrik ediyorsa neyse taklide devam. hmm biraz oyun oynayalım demi.
"hmm" diyip onu kollarımın arasına almıştım "AHH!!! acıyorrr" hızla bırakıp gözlerimi açtım.
"noldu, bir yerine bir şey mi oldu" gözleri doluyordu "sırtım çok acıyor..." onu yüz üstü yatırıp sırtına hafif masaj yaptım "iyi geliyor mu"
"hımhım teşekür ederim" demişti cazip sesiyle.
...
İkisi de yatak dan kalkmış hyunjin kendi odasına gideceğini söylemişti. felix ise
üzerini değiştirip odadan çıkmıştı yemek salonuna doğru yola koyulmuştu, yolda önüne çıkan omegalar yüzünden eğilip durmuştu yemek salonuna geldiğine muhafız felixi görüp bağırmıştı.
"PRENS HWANG FELİX" çok garipsiyordu başkasının soy adını takınmak ama elinden de bir şey gelmiyordu. masa ya oturduğunda hiç kimse olmadığını anlamıştı tam yemeğe başlıyacağı sırada yemek odasının kapısı açılmıştı. felix bir umutla hyunjin gelmiştir diye parlayan gözlerle kapıya bakmıştı.
"seungmin hyung..." dedi şaşkınlıkla bakan felix
"naber küçüğüm" demiş ve felixin karşısına geçmişti "iyiyim hyung" demişti.
"bebeğim yüzün düştü gelmemi mi istemiyorsun" hızla hayır anlamında başını salladı "biraz yorgunum hyung ondan yani"
ellerini saçlarımı uzatmış okşamıştı sonra da yemekelerini yemişler ve kısa bir sohbet yapmışlardı seungmin işi olduğunu söyliyip yanından ayrılmıştı.
...
yemeği yiyeli çok olmuştu canım çok sıkılıyordu jeongin de izinliydi bugün o yüzden kütüphaneye gidemiyordum. sarayda boş boş geziniyordum ta ki bir beta yanıma gelene kadar "efendim veliaht sizi bahçeye çağırıyor ve kabanınızı almanızı emretti" hızla odama gidip kabanımı alıp bahçeye indim, hyunjin ahh yine yoktu
ormana doğru yol alırken birden çekilmemle birlikte, çığlık atacaktım ki ağzım kapandı ağaca çarpmanın etkisi ile sırtımda acıyordu kalbim ağzım da atıyordu resmen
"sakin ol benim..." demişti sessizce hyunjin elini ağzından çekmişti, felix ilkte şaşkın sonra ise çatık kaşları ile konuşmaya başladı
"YAA İYİ MİSİN SEN YA BİRDEN ÇEKİLİR Mİ BİZDE KALP TAŞIYORUZ-"
"bağırma"
"NE DEMEK BAĞIRMA YA ÖDÜM KOPTU B-" lafını kesen bir çift dudak olmuştu hyunjin dudaklarını çektiğinde felixin hem şaşırmış hemde kızarmış yüzünü gördüğünde sırıtmıştı
"b-ben...NEDEN ÖPÜYORSUN SE-"
"susacak mısın yoksa susturayım mı?" sessizlik olduğunda hyunjin felixin elini tutmuş bir yere sürüklüyordu... sonunda yavaşladıklarında etrafa bakınmaya başlamışlardı biraz ileride ki atları görmesiyle buranın ahır olduğunu anlamıştı felix. "niye geldik buraya" demişti felix
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kraliyetin sunshine / hyunlix (omegaverse)
Fantasyiki krallık, iki farklı ırk, iki kavuşamayan beden... güç her şeydir öyle değil mi? bunu başaramayan bir prensin hikayesi bu, siz bu hikayede nereye kadar dayanabileceksiniz. kitabın sonunda kazanan taraf mı yoksa kaybeden taraf mı olacaksın? geçmiş...