Chapter 22: love wins all
Top yine potadan sekip yere düştüğünde ofladım.
"Yok olmuyor işte, ben basketbol sevmem ki zaten."
Niki ileriye giden topu aldığında yine elime tutuşturdu. "Bak şimdi ben sana yardım edeceğim, tekrar denersen yaparsın."
Bu işi fazla ciddiye aldığından arkama geçmiş ve topu tutuş şeklimi tekrar ayarlamıştı. "Bileğinden güç alarak at, potaya değse de yeter."
Tam olarak gösterdiği şekilde topu atmama rağmen bu sefer sekmeyi geçtim, ulaşamamıştı bile.
Oflayarak kendimi yere bıraktığımda o da hala tutuşumla alaklı şeyler zırvalıyordu. Derse girmeyelim dediğinde spor salonuna gitme fikrini verdiğime yavaştan pişman olmaya başlıyordum.
"Hadi son kez." Oturduğum yerden kalkmayı reddederek başımı salladım. "Voleybol oynayalım, gerçekten basketi beceremiyorum. Hem kolum ağrıdı koca toptan."
Yarım ağız sırıtarak kollarını sıkıp kas gösterisi yapmaya çalışıyordu. Aptal.
Ama seviyorsun Aecha.
E orası doğru.
"Senin böyle kasların olmadığından hemen pes etmen normal." Havasından geçilmezken saçlarını geriye atıp artistik bir edayla topu potaya atmaya çalışmış ama basket atamamıştı.
"Tabi canım, olmayan kaslarınla denedin ama sen de atamadın işte."
Kaşlarını çattı, "Hey, şaka bir yana gayet de kaslarım var."
Ufak bir kıkırdama bıraktım, "Doğru var, benim de var mesela; dil kası, yüz kası, kulak kası... Her insanda var aslında haklısın." Ben gülerken onun bozulduğu yüzünden belli oluyordu. Hep o mu dalga geçecekti? Sıra bu sefer bendeydi.
"Hah, sinir etmek için söylediğinden ciddiye almayacağım." Omuz silktim. "Dalga geçmiyorum." Ayaklanıp elimle eteğimi düzelttim. Topların olduğu küçük odaya ilerleyip ilerideki koca sepetten voleybol topu ararken o da arkamda kapı kenarına yaslanmış bir vaziyette bekliyordu. Kolunun altına kıstırdığı basket topuyla ve hafif terli bir şekilde dururken çekici olmadığını söylersem şuracıkta çarpılırdım.
"Ne arıyorsun?" Topları karıştırmaya devam ederken yanıtladım. "Voleybol topunu... ve burada." Diğer topların arasından çıkarıp aldığım topla birlikte güle oynaya kapıdan çıkacakken koluyla geçişimi kapattı. "Boşuna çıkartma birazdan zil çalacak."
Tek kaşımı kaldırarak "Sen nereden biliyorsun?" diyince telefonu işaret etti.
Oflayarak geri topları yerine koyduktan sonra da kapıyı kilitleyip spor odasından ayrıldık, yine de biraz voleybol oynasak fena olmazdı. Zilin çalmasıyla dışarı çıkmaya başlayan öğrencilerin arasından biz de sınıfa ilerliyorduk. Aklıma gelen fikirle sırıtıp Nikiye döndüm.
"Bak mesela şu an da dil kaslarım çalışıyor, aslında ben senden daha kaslıyım." daha sonra onun yaptığı şekilde kollarımı sıkıp yavaştan hızlı hızlı yürümeye başladığımda peşimden gelmeye başladı. "Buraya gel Aecha."
Gülerek daha hızlı yürürken o da peşimden sinirle gelmeye devam etti.
🎀
İki gün sonra
"Yani bana kafeye gitmeyi teklif etti ama reddetmek zorunda kaldım. Aslında eğlenceli biri gibi de ama şu başkan Jungwon da son zamanlarda çok etrafta dolanmaya başladı." Çubuklarını tepsinisin kenarına koyup kaşlarını çattı, düşünür gibi bir ifade takınarak,
"Çok garip, geçen gün de okulda olmasına rağmen ödevleri bana sordu." İşaret parmağıyla kendini gösterdi alay eder gibi. Herkes Yoona'nın ödevleri düzenli tutmadığını ve son dakika okuldakilerden otlanarak yaptığını bilirdi.
Öğle yemeği için tepsilerimizi aldıktan sonra bizimkilerden ayrı olarak başka masaya geçip 'önemli' konular konuşacağımızı söylediğimizde bize biraz itiraz etmişlerdi fakat erkeklerin de her şeyi bilmesine gerek yoktu.
Minju elindeki pipeti kemirerek, "Ben başkanın takımındayım. O çocuğun senden hoşlandığı çok açık." dediğinde Yoona da dudaklarını büzmüştü. Ben de Juyeon'u desteklemek adına konuştum.
"Bence ne olursa olsun Juyeon ile kimyanız daha çok uyuşuyor. Hem o kadar bana yalvardı seninle ayarlayayım diye. Gerisini sen düşün." dediğimde arkadaşım ellerini salladı. "Of başkan nereden çıktıysa zaten. Dediğim gibi annemler Bora'yı bana bırakıp gitmeselerdi kafeye gidebilirdim."
Yoona'nın anne ve babası kısa bir süreliğine şehir dışına çıkmak zorunda kalacaktı ve bunun yanında Yoona artık eve küçük kardeşi Bora'yı okulundan alıp gitmek zorunda kalcaktı. Geçenki Juyeon'u engelleme meselesi aralarında hallolmuştu ve Juyeon ona kafede bir şeyler içmeyi teklif etmişti fakat bundan ötürü Yoona da teklifi geri çevirmek durumunda kalmıştı.
Minju gözlerini kısıp sırıtarak, "Siz aşk böcekleri ne durumdasınız bakalım?" dediğinde yanaklarımın kızarmaması için kendimi zar zor tutmaya çalıştım. Aynı zamanda arka masada oturan ve benimle göz teması kurmaya yemin etmiş sevgilim de bu durumu birazcık imkansız kılıyordu.
"Heey, hemen nasıl da kızardı ama!" Minju gülerek bana bakarken ben de omuz silktim. "Yani güzel gidiyor, her şey yolunda."
Yoona ellerini çenesinin ardında birleştirerek, "Aman tanrım ben de sevgili yaparsam üçlü date... Harika." diyerek hayallere kapılırken yüzümü buruşturdum. Bu tip buluşmalar bana göre biraz gericiydi ve benim tanıdığım Nishimura Riki böyle bir plana başka bir taraflarıyla gülerek asla gelmeyeceğini söylerdi. Hem daha o kadar ilerlememiştik.
"Ay hayır, Sunoo ve ben böyle iyiyiz." Minju da böyle bir fikir istemezken Yoona bakışlarını bana çevirdi ama benden de ret yiyince bozulup önüne döndü. "Siz ne anlarsınız eğlenceden."
Minju da ilişkimizi dün sevgilisiyle birlikte öğrenmişti ve bizi çok sevinerek tebrik etmişlerdi. Aynı zamanda Jay de geçen gün Heeseung'la girdiği iddiayı kaybetmesi üzerine Jake'in de 'ben de geleceğim' baskısıyla ikisine birden yemek ısmarlamak zorunda kalmıştı.
Biz de yemeklerimizi bitirdikten sonra kalkıp tepsilerimizi kirlilerin olduğu kısma bırakıp ne yapalım diye öylece dikilirken ileriden el sallayarak gelen Juyeon'u gördüm. Hadi bakalım Juyeon!
Gülerek yanımıza geldiğinde hepimize selam verdikten sonra Yoona'ya parlayan gözlerle bakmaya başlamıştı. Biz Minju ile birbirimizi dürtüklerken gülüştük. Juyeon tam bir aptal aşıktı.
"Eğer sakıncası yoksa biraz dolaşalım mı?" Yoona'ya ithafen konuştuğunda o da onay bekler gibi bize baktığında biz de kafamızı sallayıp onu aptal aşığıyla yalnız bıraktık. Bizimkilerin yanına gittiğimizde ben Niki'nin Minju da tam yanıma geçerek solundaki Sunoo'nun yanındaki yerini almıştı.
"Ne konuştunuz bakalım?" Niki kolunu omzuma atıp beni hafifte kendine çektiğinde gülümsedim.
Elimi ağzıma fermuar gibi yaparak, "Kızlar arası, hem biraz önce Juyeon Yoona'yı alıp götürdü. Tam bir aptal aşık." dediğimde Jay "Iy bir tane vardı şimdi ikiye çıktı yakında da üçe çıkacak." diyip biz iki çifti gösterirken ona çemkirmekten geri kalmadım.
"Jiwoo sana iki yüz verse yoluna halı diye serileceksin Jay Park çok konuşma." dediğimde Heeseung patlayarak gülmüş ve yine her zamanki gibi bozulan Jay'in yüz ifadesini göstererek kendinden geçmişti. Bazen arkadaş ortamımı da sorgulamıyor değildim...
Bolum gec geldi malsf affedin oruc kafaya fenasal vurdu...
Jay garibim cok uzuluyorum surekli laf yiyo pauajsndmslak ne yapsam mutlu son mu yazsam ona da ne
Oy ve yorumlarinizi unutmayinn optumm 💕💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
young luv ★ nishimura riki
FanfictionNishimura riki yeni bir dili öğrenmenin en iyi yolunun flörtleşmek olduğunu duymuştu. ⤵ nishimura riki x girl (Texting+düz yazı)