Chapter 29: video games
Odamda telefonumla oynarken tekrar titreyen telefonum ve ekranda beliren aramayla göz devirip, telefon susup arama ekrandan gidene kadar bekledim. İnat yapmıştım açmayacaktım.Aramanın kapanmasıyla kapının çalması bir olunca gözlerim oraya döndü. Minju ya da Yoona gelmiş olmalıydı diyerek ayağa kalktım.
"Neden aramamı görmezden geldin?"
Kapıyı açtığım an yüzüme gelen soru ile karşımda dikilen Nikiye baktım. Yeni mi aklına gelmişti acaba? Yine de çok düşünmeden konuştum.
"Görmezden geldiğim falan yok, duymamışımdır." Ben ona dik dik bakarken seslice nefes verip beni de kendiyle birlikte içeri sürükledi. Göz devirip kollarımı önümde bağladığımda tam karşıma geçti.
" Sorunun ne olduğunu söyleyecek misin yoksa böyle birbirimizle bakışacak mıyız?" Önümde bağladığım kollarımı saldım.
"Seni o kadar aradım, mesajlarıma bile bakmazken o kızla konuşman sinirime gitti. En azından geç geleceğini ya da çok önemli bir konuşmada olduğunu falan söyleseydin." Ben art arda konuşurken beni dinlemiş daha sonra da birkaç adım atıp ellerimden tutmuştu. "Yanlış anlamanı istemiyorum, kızın japon olduğunu anlayınca öyle sohbet sohbeti açtı. Kendi ülkemden birini görmek iyi olmuştu uzun zaman sonra." Sonrasında beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Seni habersiz bıraktığım için özür dilerim. Sinirlenmekte haklısın." Hala benim de ona sarılmadığımı görünce tutuşunu gevşetmeden bana baktı. "Affettin mi?"
Yani ne kadar yaptığı yanlış olsa da benimle gelip tartışmadan konuşması ve özür dilemesi hoşuma gitmişti. En azından üste çıkma çabası yoktu. Onu gerçekten çok seviyordum.
En sonunda ben de kollarımı dolayıp kafamı göğsüne yatırdım. "Affettim. Ama lütfen bunu bir daha yapma, görmezden gelinmekten nefret ediyorum."
"Yapmayacağıma emin olabilirsin." Biraz öyle kaldıktan sonra odaya geçip biraz önce benim yattığım yatağa uzandık. Ufak küslüğümüz neredeyse üç saniyede çözülmüştü.
"Diğerleri nerede?"
Omuz silkti. "Kütüphane kısmında masa oyunları varmış, en son onlar hakkında konuşuyorlardı. Yoona'yı da flörtü aldı götürdü." Ben kıkırdarken hafifçe doğruldum, "E biz de gidelim oyuna o zaman." Beni geri yerime yatırıp kolları arasına aldıktan sonra kafasını sağa sola salladı. "Ben burada kalmak istiyorum. Hem daha farklı fikirlerim var."
"Ne gibi fikirler?" dediğimde muzipçe sırıtmış ve biraz yaklaşıp "Bilmem, ne olmasını istersin?" demişti. Kaşlarımı hafifçe çatıp kızarmamak için uzaklaşmaya çalıştığımda gülerek daha sıkı sardı. "Şaka yaptım şaka. Bu bungalovlarda oyun konsolları varmış. Sana öğretebilirim."
Aklıma uzun zaman önceki konuşmamız geldiğinde kalbim hızlanmış, hevesle "Tamam!" demiştim.
Daha sonrasında bulduğumuz konsollarla birkaç ayar yapan Niki sonunda bir maç oyunu açtığında ona resmen ikinci bir kafası gibi bakmıştım. Ben bu oyunu öğrenemezdim ki. Hem de Nishimura Riki'ye en az 10'a sıfır kaybetmem garanti olduğundan benimle en az üç hafta dalga geçme potansiyeli de vardı.
"İyi de ben hayatım boyunca hiç böyle oyun oynamadım ki."
Bir şey olmaz dercesine elini sallayıp kumandalardan birini bana uzattı. "Ben sana öğreteceğim. İlk iki tur ısınma olur." Mecbur onu onaylayınca oyuna girip ekranın yüklenmesini beklerken bana döndü. "Kaybedenin bir yaptırımı olmalı ama."
Omuzlarımı düşürerek ona baktım. Bu oyunu kesinlikle kazanamayacağımı biliyordu. "Bu oyunu kazanamayacağımı adın gibi biliyorsun Niki..."
"Hayır hayır." Oturduğumuz yerde biraz daha bana kaydı. "Sen 3-0 önden başlayacaksın. Altı'da oyun biter. Oldu mu?" O kadar hevesli duruyordu ki küçük bir çocuk gibi gelmişti gözüme.
Sanki beni 3 sayı önde başlatması bir işe yaracakmış gibi konuşmasına gülmek istesem de oyunun sonunda ne olacağını merak ettiğimden üstelememeyi tercih ettim. "İyi peki öyle olsun."
O heyecanla bana kumandadaki tuşları nasıl kullanacağım hakkında açıklamalar yaparken biraz buruk bir mutlulukla ona baktım. Birkaç ay sonra bunları bile yapamayacak olmamız içime kocaman bir kaya oturtmuştu. Yüzünü son kez canlı görüyormuşcasına incelerken gözlerimiz buluştu.
"Beni dinlemiyordun değil mi? Ah harika yüzüm tüm ilgini çekmiş olmalı." Egoyla konuştuğunda gülümseyip dudağına ufak bir öpücük bırakıp önüme döndüm. "Hadi baştan anlat."
Ondan hiç ses çıkmazken tekrar bakışlarımı ona çevirmemle utandığını anlamıştım.
Nishimura Riki ve utanmak aynı cümle içinde? Şaşırtıcı ama gerçekti.
Ben kocaman bir kahkaha patlatırken o da eliyle saçlarını geriye doğru tarayıp boğazını temizledi. "Sen utandın mı yoksa?"
Gözleri büyürken kafasını sağa sola salladı. "Peh, ben ve utanmak?"
"Aynen öyle sen ve utanmak."
Yüzüne eğilip baktığımda kendini gizlemeye çalışmasıyla onu kendime çevirip tüm yüzüne öpücükler kondurmaya başladım. Yanağına, gözlerine, çenesindeki bene, dudaklarına...
En sonunda gülerek geri çekildiğimde o da benim gibi aptal bir şekilde gülüyordu. Onu böyle görmeye çok alışık olamazdınız. En tatlı anları arasında ilk sırayı bile alırdı. Herkese soğuk görünen Nikinin en çok da benimle böyle olması beni sıcacık yapıyordu.
Sonrasında çok geçemeden ikimiz de önümüzdeki kumandalara dönüp oyuna odaklanmaya çalıştık.
slm gencler gec bir bolum fakat sinava az kaldi hazirana kadar disinizi sıkın sonrasinda hepsini duzenli yazip aticam
bugun de kısa cerezlik biseyler yazdim aralara biseyler serpistirdik artik yakalayabilen anlar diyoruzz:))
sizce aecha neden son zamanlar demis olabilir??? bbbdhbskjfnkjsnfjb gercekten tahminleri merak ettim
oy ve yorumlari unutmayin optuum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
young luv ★ nishimura riki
FanficNishimura riki yeni bir dili öğrenmenin en iyi yolunun flörtleşmek olduğunu duymuştu. ⤵ nishimura riki x girl (Texting+düz yazı)