Eğer bir dilek hakkı olsaydı June son 24 saati unutmayı veya hiç yaşamamayı dilerdi. Trent'in beklenmedik itirafı sonrasında ilişkisinin bittiğini ama bir nokta koymadıklarını inatla açıklamaya çalışması... Sasha'nın tüm bunlardan haberdar olması ama June'a hiçbir şey söylememesi. Savunması bile bencilceydi, ''Eğer Trent'le birlikte olursan İngiltere'ye geri dönersin ve yeniden eskisi gibi olabiliriz diye düşündüm. Hem ilişkileri gerçekten bitmişti! June yemin ederim, onları en son ne zaman yanyana gördüm hatırlamıyorum bile. June aç kapıyı!'' Trent'in savunması ise Sasha'dan çok daha gülünçtü. ''Biliyor olduğunu düşündüm, sonuçta Sasha biliyordu ve internette hakkımızda birçok haber çıktı yani...''
June'un tepkisi ikisinin de yüzlerine kapıyı kapatmak oldu. Ortalığa saçılmış kıyafetlerini bavuluna düzensizce yerleştirdi, daha fazla orada kalmak istemiyordu artık ne düğün ne de Sasha umurunda bile değildi. Bulduğu ilk uçak biletini parasız kalma pahasına da olsa satın aldı, uçuş boyunca uykusunda da Trent ve Sasha ile uğraştı.
Kendine bir söz verdi Roma'ya ayak bastığı anda her şeyi ardında bırakacaktı.
Her şeyi.══════════════════
Este Filippo, sıradan bir çarşamba akşamında üzerinde çalıştığı ''Sodom'un 120 günü ve Edebiyatta Erotizm'' konulu makalesi için June'u aradığında sesinin titremesinden bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Fakültede dedikodular çok çabuk yayılırdı, bu yüzden Este June'un Jamie ile ayrıldığını biliyordu. Herkes biliyordu ama bilmiyor gibi davranıyor, kapalı kapılar ardında Jamie'nin henüz kim olduğunu öğrenemedikleri orta yaşlı bir profesör ile birlikte olduğunu fısıldaşıyorlardı. June ile arkadaşlığı asistanlara ayrılan küçük ve rutubetli odayı paylaşmaktan fazlası olmasa bile Este bir anne şefkatiyle ''Ev aradığını duydum, erkek arkadaşım bir kaç ay burada olmayacak. Ev bulana kadar benimle kalmak ister misin?'' diye sormaktan kendini alıkoyamamıştı. Bu ani ve beklenmedik teklif June'u gergin bir sessizliğe gömmüştü, Este o an aklına gelen en mantıklı yalanı söylemişti ''Tek başıma kalmak pek benlik değil. Korkuyorum.''
June sanki seçebileceği başka bir seçeneği varmış gibi istemeyerek de olsa ''O halde olur.'' demişti, iç sesi ise sokakta kalmayacağı için dua ediyordu.══════════════════
Karanlık odayı televizyonun yanıp sönen ışığı dışında aydınlatan hiçbir şey yoktu, izlememesine rağmen June televizyonun sesini neredeyse sonuna kadar açmıştı. Böylelikle iç dünyasının sesini biraz olsun bastırabiliyordu. Este elinde poşetlerle dış kapıdan içeri girdiğinde June'u karanlığın ortasında, son ses trafik kazası haberlerini dinlerken bulduğunda biraz ürkmüştü. June'un iyi olmadığı her halinden belliydi fakat bunu kabul etmemekte ısrarcıydı, Este onun inkar psikolojisinde olduğunu düşünüyordu, eğer iyi olmadığımı kabul etmezsem, iyi olurum.Este salona girerken elektrik düğmesine dokundu, sarı ışıklar renkli duvarlı odayı aydınlattı ''İyi olduğuna emin misin?''
''Evet neden olmayayım ki?'' dedi June, karanlığa alışan gözleri bu ani değişimden rahatsız olmuştu.
Este poşetleri mutfak tezgahına koyup, aldıklarını dolaba yerleştirmeye başladı ''Terk edildin. En yakın arkadaşın sana yalan söyledi, yakışıklı ve ultra zengin potansiyel flörtünün sevgilisi olduğunu öğrendin. Bunlar iyi olmamak için yeterli sebepler bence.''
''Ben iyiyim gerçekten. Şu an canımı sıkan tek şey bir aydır istediğim gibi bir ev bulamamam.'' dedi June, arayacağı ilanların telefon listesini işaret etti.
''İyi olduğunu düşünmüyorum June.'' dedi Este ahşap dolabın kapısını sertçe kapattı ''Sırf o aptal reklam panosunu görmemek için yolunu uzatıyorsun.''
Sanki evren Trent'i unutmaması için her şeyi yapıyor gibiydi, Este'nin dairesinin tam karşısındaki reklam panosunda devasa bir Adidas afişi vardı ve afişteki adam Trent'ten başkası değildi. June her evden çıktığında ilk olarak Trent'in yüzünü görüyordu.
''Yürüyüş yapmak bana iyi geliyor.''
Este bu gerçeklikten uzak savunmayı duymamazlıktan geldi ''Seninle hiç iletişime geçti mi bari?''
''Bilmiyorum, mesajlarıma bakmadım.''
''Üç aydır mı?''
''Evet.'' dedi June
Este usulca çalışma masasının üzerindeki telefonu aldı ''Peki o zaman ben bakayım.''
June telefonunu elinden almak için atıldıysa bile çok geçti, Este çoktan mesajlar bölümüne girmişti.
''Sasha ne kadar ısrarcı biri böyle. Kadın asla pes etmemiş.'' dedi Este, ekranda beliren konuşma balonları hızlı hızlı akıp geçiyordu. Sesini inceleterek Sasha'dan gelen mesajları okumaya başladı. ''June, lütfen cevap ver.
June özür dilerim, beni affetmene ihtiyacım var.
Eğer beni göz ardı etmeye devam edersen Roma'ya geleceğim. JUNE!''
''Hala tek düşündüğü kendisi. dedi June dişlerinin arasından ''Benim nasıl hissettiğimi önemseyen yok.''
''Junie...''
''İşte bu yüzden Sasha'nın mesajlarını okumadım, onu affetmeye dair en ufak bir düşüncem varsa da onun bencilliğini görünce o da kayboluyor.''
''Kimseyi affetmek zorunda değilsin. Üstelik affedilmeyi de hak etmiyorlar, her ikisi de.''
''Öyle...'' dedi June, masanın üstündeki kağıtları düzeltmeye başladı, kafasındaki düşünceleri dağıtmak için bir şeylerle uğraşması gerekiyordu. Aslında konuşmaya ihtiyacı vardı ama konuşmak hiçbir şeyi çözmüyordu aksine herşeyi yeniden yaşıyor gibi hissediyordu fakat içinde birikenleri akıtmazsa içinde boğulacağını da biliyordu.
''Trent'in affedilme gibi bir isteği de yok zaten. O günden sonra benimle iletişime geçmedi. Eminim varlığımı bile unutmuştur.'' dedi gözlerini kağıtlardan kaldırmadan ''Bu da akıl oldu bana, akışa kapılıp kendimi kaybetmemem konusunda... Sanırım eski yaralarım da iyileşiyor bilmiyo-''
''Este? Beni dinliyor musun?''
Este şaşırmış gözlerle June'a bakıyordu şaşkınlığı muzip bir gülümsemeye dönüştü. ''Ne oldu? Geçen hafta görüştüğüm ev sahibi mi yazdı yoksa? O daireyi çok beğenmiştim.''
''Trent.'' dedi Este ''Sana mesaj atmış.'' Telefonun parlayan ekranını June'a doğru çevirdi ''Yüzlerce ama istekler kısmına düştüğü için fark etmemişsin.'' June kalp atışlarının hızlandığını hissetti, Este'nin elindeki telefonu usulca aldı. Sanki ani bir hareket yaparsa tüm yazılanlar internetin derinliklerinde kaybolacaktı.
"Bak bakalım ilk mesajı ne zaman göndermiş?" dedi Este "O zaman affedilme isteği var mı yok mu anlarız."
June titreyen parmağıyla ekranı ilk mesajı bulma umuduyla ilerletti, mavi mesaj balonları birbiri ardına kayıp gidiyordu. June aralarında "Üzgünüm." , "Kendimi açıklamama izin ver." gibi cümleleri görmüştü. En sonunda ilk mesaja kadar geldi. June Roma'ya vardığı günün akşamı Trent "Odana seninle konuşmaya geldim ama çoktan gitmişsin. Ben özür dilemek istiyorum, her şeyi berbat ettiğimin farkındayım." yazmıştı. Sonrasında bir cevap alamamasına rağmen yazmaya devam etmişti. Düğün günün tarihinde ise mesajlar çoğalıyor, gece ilerledikçe Trent daha da gevezeleşiyordu."Burada olmanı çok isterdim, Sasha çok üzgün benimle konuşmuyor ama açıkcası bu umrumda değil. Senin beni cevapsız bırakman beni daha çok üzüyor."
"Tüm çiftler dansa kalktı, seninle dans etmek isterdim. Bu konuda berbat olsam bile."
"Yokluğunu hissediyorum June."
"Günlerdir seninle yaşadığımız tutkulu anları düşünüp duruyorum, hiç bir ayrıntısını unutmak istemiyorum. Ben bacaklarının arasındayken inip kalkan göğüsünü, kafamda dolaşan ellerini."
Bir anlığına zaman büküldü ve June kendini yeniden deniz kenarında Trent'le kucak kucağa olduğu güne döndü. Yaşananları yeniden düşünmek kasıklarında kısa bir zevk dalgası hissetmesine sebep oldu.
"Tanrım" dedi Este mesajlara bakarken "Siz bu çocukla tam olarak ne yaptınız?"
"Sevişmedik." dedi June aniden "İşler o raddeye gelmedi yani."
Este gözlerini devirdi "Demek gelseydi peşinden Roma'ya kadar gelecekti."
June ekranı kaydırmaya devam etti, Trent sonraki mesajlarında da benzer şeyler yazmıştı; affedilmeyi diliyordu.
"Vicdanını rahatlatmak istiyor." dedi June sesinde umutsuz bir tını vardı "Ya da kız arkadaşına söyleyeceğimden korkuyor."
"Bana pek öyle gelmedi, gerçekten üzülmüş ve pişman gibi."
"Neden pişman olsun ki? Yeni tanışmıştık, kimse o kadar kısa sürede birine aşık olmaz."
"Aşık olmayabilir evet ama hoşlanabilir ve bu yüzden seni tanımak istiyor olabilir. Ya da ten uyumu hissetmiştir, bunu ilerletmek istiyordur."
"Neyse ne. Geçti gitti." dedi June telefonun ekranını kapatıp masanın üzerine öfkeyle bıraktı.
"Mesajların hepsini okumadın ki!" diye isyan etti Este, masanın üstündeki telefonu yeniden alırken June derin bir of çekti.
"Ne yazmış olabilir ki? Vicdanını rahatlatmak istiyor işte."
Este gözlerini telefon ekranından ayırmadan "Eğer gerçekten amacı öyleyse karmaya dair derin bir inancı var demektir." dedi.
"Nasıl yani?"
"Geliyormuş."
"Nereye?" diye sordu June sinirle "Este parça parça anlatmasana!"
"Al kendin oku." dedi Este telefonu June'un titreyen eline uzattı "İtalya'ya geliyormuş ve seninle konuşmaya da çok kararlı olduğunu söylemiş." June yanlış okumadığından emin olmak adına mesajı defalarca okudu, Este haklıydı Trent harfi harfine öyle yazmıştı.
"June Laurent.. Sen bu adama ne yaptın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me love you ❥ trent alexander-arnold
Fanfiction❝ June bunun aşk olmadığını biliyordu, kimse yeni tanıştığı birine bu kadar çabuk aşık olmazdı. Öyleyse neden yüreğinde durmadan kanayan bir yara varmış gibi hissediyordu? Hayır, bu aşk değildi. Son günlerde yaşadığı duygusal boşluğun onu sürükledi...