Bölüm 6

20 4 0
                                    

Yasemin yavaşça Batuhan'dan ayrıldı. Ve akmaya hazır gözyaşlarını gerisin geri gönderdi. Mutluluk gözyaşlarıydı bunlar. Bu anın gelmesini bekliyormuş gibi bir hali vardı zaten. Başını yerden kaldırıp karşısındaki adamın gözlerine baktı. Uykusuzluk ve yorgunluk gözlerinden belli oluyordu.

"Bende özür dilerim. Sana bunları yaşatmak istemezdim. " Bir haftadır durmadan tarlalarda çalışmıştı. Babaannesi bu kadar yeter dese bile devam etmişti.Durmadan fındık bahçelerindeki yabani otları temizlemişti. Sanki onları koparırken rahatlıyordu. Elleri bu yüzden hep yara bere içindeydi. Bunun yanında köydeki çocuklarla ilgilenmişti. Bazı psikolojik sorunları olan çocuklar vardı. Ama gece kafasını yastığa koyduğunda bütün düşünceler aklına geliyordu. Karabasan çöküyordu bedenine. Ruhunu esir alıyordu çaresizlik. Dili tutuluyor boş bir şekilde tavana bakıyordu. Bu yüzden geç yatıp güneşin doğmasıyla uyanıyordu. Bir haftada 4 kilo vermişti. Yemek, yemek istemiyordu canı. Güneş saçlarının rengini açmış, Yüzü de yanmaktan soyulmuştu.

Batuhan genç kıza bu sefer daha sıkı sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdu. "Şimdi bunları düşünme. Artık önümüze bakalım." Bu sözler ikisini de rahatlatmaya yetmişti. Genç kızdan ayrılıp ellerini ellerinin arasına aldı. 

"Yasemin ellerin?" Yara bere içindeydi genç kızın elleri. Otları koparmaktan nasırlaşmıştı. 

"Önemli bir şey değil tarlalar işte bilirsin."Genç adam kızın ellerini dudaklarına götürüp yavaş yavaş öptü.

"Öhömöhöm " Sude'nin yalancı öksürük sesleri kapıdaki yakınlaşmış çifti ayırırken Yasemin'in yanaklarının daha fazla kızarmasına neden oldu.

Hep birlikte içeri geçtiler. Ve salonda oturdular.

"Aç mısınız bir şeyler hazırlayayım." Bu soruyla Anıl ve Sude'nin gözleri şimdiden bayram etmişti. Yasemin bu bakışlardan anlamış olacak ki "Biraz bekleyin geliyorum" dedi. Batuhan yeni kavuştuğu sevdiğinden uzaklaşmak istemiyordu. Tam olarak ne olduklarından emin değildi. Arkadaş değillerdi. Sevgili veya daha ilerisi de değildi. Ama bunları düşünmek biraz yorucuydu.Çalan telefonunun sesiyle dikkatini telefona yönlendirdi. Arayan babasıydı.

"Efendim baba. "

" Oğlum seninle konuşmamız gereken bir şey var."

"Ne gibi."

" İki hafta sonra Trabzon'a geleceğim. O zaman konuşuruz. Telefonda konuşulacak bir şey değil çünkü."

"Tamam."

"Batu kimdi?" Anıl arkadaşının yüzünün gerilmesinden iyi bir konulma olmadığını anladı.

"Babamdı."

"Ne diyor amcam. Özlemiş mi beni."

"He Anıl he özlemiş. Gelsin de bir güzel pataklayayım diyor." Bu dediklerine Sude gülerken Anıl somurtmayı seçmişti.

"Sofra hazır hadi yemeğe gelin." Yasemin akşam için hazırladığı yemekleri ısıtmıştı. Saat de akşam 8'e geliyordu. Hep birlikte mutfakta hazırlanan masaya baktıklarında dudak ısırtacak yemekler vardı. Mantar çorbası, Fırında tavuk, pirinç pilavı ve salata...

"Yasemin annem ne ara hazırladın bunları."

"Normalde bu akşam halamlar Trabzon'dan gelecekti buraya, bende sabah yemek yapmıştım. Ama babaannemi bırakıp gelemediler. Sizlere nasipmiş." Hep birlikte yemekleri yiyip Sude'yle masayı toplayıp bulaşıkları yıkamışlardı. Yasemin onların kalacağı odaları gösterdi. Anıl Batuhan'la alt kattaki olan odaların birinde kalacaktı. Sude de Yasemin'in odasında üst katta.

Aklına Ne GelirseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin