3. Bölüm

53 7 0
                                    


Keyifli okumalar!

    &&&&

    Attığı tokatla başım sağ tarafa doğru döndü. Bir süre öylece yere baktım. Kafamı tekrar ona çevirdiğimde bana nefretle bakan gözlerini gördüm. Sert sesiyle konuşmaya başladı.

   "Bir dahakine affetmem. Ayağını denk al ve gözüme gözükme."

    Bir şey söylemedim. Kafamı sallayıp odama geri döndüm. Uyuyakaldığım için evde halledilmesi gereken işleri halledememiştim. Bu kadar sinirlenmesinin nedeni buydu.

    Hava çoktan kararmıştı. Kilitlediğim kapıma yaslandım ve yavaşça yere çöktüm. Tam önümdeki pencereden görünen yıldızlara baktım. Sonra annemi düşündüm. Neden benden bu kadar nefret ediyordu? Ona ne zararım dokunmuştu? Bunları ona sormaya cesaretim yoktu.

Ben hiç cesaretli olmamıştım zaten. Yaşamı boyunca baskılanmış bir kişiden cesaretli olması beklenmemeliydi. Tabii bu sadece benim için geçerli olabilirdi. Güçlü olmadığımı biliyordum.

İzlediğim yıldızlara daha dikkatli baktım. Bugün daha sönük gözüküyorlardı. Günden güne yok olan benliğim gibi... Küçükken yıldızlar umut kaynağımdı. Benimle olan sadece onlardı ve onlara bağlanmak o zamanlar için yapabileceğim en iyi şeydi. Her gece yıldızlara bakıp hayal kurardım. Annemin bana sarıldığı, saçımı okşadığı imkansız hayallerdi bunlar.

Yıldızları göremediğim ve büyümek zorunda kaldığım zaman içimdeki umut beraberinde beni de yakarak kül oldu. Beni doğuran kadının elleriydi gözlerimi kapayan, görmeme engel olan. Yine o kadındı, beni erken büyümeye zorlayan. Onun gözünde katilden farksızdım. Gerçekte ise imkansız hayallere tutunan saf bir kız çocuğu...

Yüzümde hissettiğim ıslaklığı silip ayağa kalktım. Masamın üzerinden yarım bıraktığım kitabımı aldım ve yatağa oturup okumaya başladım. Gerçeklikten kaçmaya fazlasıyla ihtiyacım vardı. Bu ihtiyacımı kitaplar karşılıyordu. Kısa sürede odaklandım ve hayatın gerçeklerini bir süre de olsa unutabildim.

    &

    Dersin başlamasına daha bir saat varken çantamı astım ve sırama oturdum. Sabaha kadar uyuyamamış ve kitap okumuştum. Şuan da fazlaca sersem olduğum için kafamı sıraya yan şekilde yasladım ancak gözlerimi kapatmadım. Sınıfta kimse yoktu. Bunun verdiği rahatlıkla camdan dışarı bakıyordum.

    Fazla bir zaman geçmemişti ki aceleci ayak sesleri duydum. Hemen sonra görüşüm bir beden tarafından kapandı. Nefes nefese kalmış halde bana eğilen kişi Altuğ'dan başkası değildi. Telaşlı ifadesine şaşırmadan edemedim. O ise beni burada görünce rahatlamış gibi omuzlarını düşürdü ve seri hareketlerle yanıma oturdu.

   "Bahçeye çıkmamışsın. Okula gelmedin sandım." Derken bir taraftan da soluklanıyordu. Koştuğu belliydi.

    Kafamı kaldıracak halim olmadığından yorgun gözlerimi yeşillerine çevirdim ve öylece baktım. Gözlerini muhtemelen uyumadığım için mosmor olmuş gözaltlarıma dikti. Soru sormamasına rağmen cevap vermek için dudaklarımı araladım. Bakışları bu sefer oraya kayarken konuşmaya başladım.

   "Sadece uyumak istemiştim." Sesim kısıktı. Gözlerim kapanmaya başlarken tekrar camdan dışarıya doğru baktım. Gündüzleri geceye oranla daha kolay ve kesintisiz uyuyordum. Böyle alışmıştım çünkü.

   "Peki, iyi misin?" Sürekli iyi olup olmadığımı soracak mıydı? Acaba gerçekten mi merak ediyordu yoksa sormuş olmak için mi soruyordu?İki türlü de benden alabileceği tek cevap kuru bir 'iyiyim' olacaktı.

Benim KimsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin