Annem kollarını açmış ona sarılma mı bekliyordu. Ona doğru koştukça benden uzaklaşıyordu. Ne oluyordu?
Tam o anda bir müzik sesi çalmaya başladı. Yavaşça gözlerimi açtım. Yanımdaki komidindeki telefonu elime alarak alarmı kapattım. Anlaşılan rüyamda yine annemi görmüştüm.Yataktan kalkarak lavaboya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayarak kendime geldim. Okulun kendine özel kıyafetleri yoktu. Üstüme beyaz bir tişört altıma da siyah bir eşofman giydim. Yatağımı topladım yanıma telefonumu da alarak odadan çıktım. Yemekhanenin yolunu tuttum.
Yemekhaneye girince ilk masadaki kız gözüme çarptı. Yüzü fazla tanıdıktı. Kimdi bu? Sandalyede de oturmuş kahvaltısını yapıyordu. Tek başındaydı. Kafasını kaldırarak etrafa bakmaya başladı. Benimle göz göze gelince bakışlarını benden ayırmadı. Ağzı açıldı ve kaşlarını çattı. O da beni hatırlıyormuş gibiydi.
Dikkatle yüzünü incelerken onu hatırladım. Onu hatırlıyordum. Sandalyesinden ayağa kalkarak kollarını boynuma doladı. Bu ani çıkışla afalladım ama çok uzun süre geçmeden sarılışına karşılık verdim.
Oydu. Gerçekten oydu. Ozumuzumda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu. Ben kolay kolay ağlamam ama benimde gözlerim doldu.
Gitmişti. Yedinci sınıfta hayatıma girmişti ama sonra gitmişti. Şehrin diğer ucuna taşınmışlardı. Yine aynı okuldaydık. Ona ne olursa olsun kırgındım ve bu kolay geçmezdi. İnsanların gitmesi ben beş yaşındayken bende zaaf olmuştu ama o bile bile gitmişti. Benimle iletişimi de kesmişti. O yüzden onu kolay affademezdim.
Evet o yedinci sınıfta ders vermeme yardım eden hayatımı, dünyamı güzelleştiren kişi karşımda duruyordu.
"Defne seni çok özledim."
"Bende Melisa."
♥️
Masa da birlikte kahvaltımızı yapıyorduk.
"Sonra da bu okula kaydoldum artık buralardayım." diyerek dün ki yaşadıklarımı ona anlattım. Ağzı açık beni dinliyordu. Babamın nasıl biri olduğunu biliyordu o yüzden ona şaşırmamıştı ama anlaşma filan derken ağzı gittikçe açılmıştı.
"Ya seni burada bulursa o zaman ne olacak?"
"Onun yanına asla gitmem bulsa bile. Ben onun oyuncağı değilim."
Bişey demesine izin vermeden "Ders başlayacak hadi sınıfa gidelim." dediğim an ofladı. "Bir kurtulamıyoruz şu okuldan, bıktım." diyince gülerek onu peşimde sürükledim. Bu hallerine alışıktım.
Odalarımız şans eseri yan yanaydı. Odama girip çantamı aldım. Melisayla birlikte sınıfa doğru ilerledik. Sınıfa girince gözlerime inanamadım. Sınıfta yüzden fazla kişi vardı. Tek bir sınıf olduğu için kalabalık olduğunu biliyordum ama üniversite şeklinde olacağını düşünmemiştim. Niye tek bir sınıf vardı ki, şaka mıydı bu?
Melisa sırasına doğru ilerleyince bende peşinden ilerledim. "Yanın boş değil mi?"
"Evet boş, gel."
Çantamı sırama koyarak oturdum. Sınıfa birileri girmeye devam ediyordu. Ne saçma bişey di bu. Arkamdan sırtımda parmak hissettim. "Şşt, sen yeni mi geldin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Krallık Kolyesi
Fantasy16 yıl önce ki Çağlayan krallığı: Ateş Varisi ve Su varisi olan ikiz kız çocuğu doğurdu. Ve aynı zamanda 16 yıl önce karabey krallığı: Ateş Kralı ve Su Kralı olan ikiz erkek çocuğu doğurdu. Hepsi farklı farklı güçlere sahip ve evrenin en güçlü dör...