8. Bölüm

8 0 0
                                    

Bi hayalim vardı oda saçlarımı kıvırcık yapmaktı, kıvırcık saç çok hoşuma giderdi hep.

Saç şekillendirici almak istemiştim ama hiç alamadım. Şuanda isteyende gitti zaten.

Şimdi ise bundan vazgeçip saçım seyrek ve güçsüz olduğu için ağlıyorum, ne kadar ağlayabilirsem artık çünkü bir süre sonra ağlayamadığımı hissedebiliyorum ama olsun bir kaç gün sonra da ağlayabiliyorum ben.

O hallerini aşırı derecede özlüyorum açıkçası geri gelmeyecekleri için canım çok yanıyor.

Hiçbir halt olmaz benden de, neyi kafama koyarsam hayallerimde kalır zaten. Aman boşver zaten hakettim ben bunu. Ne haltlar yemedim ki ben.

Çok garip eskiden saçlarımın kıvırcık halini görmek isterken şimdi ise saçlarımı görmek istemiyorum hemde hiç, ne kadar garip.

Şimdiki kızlar sanırsam cildine çok dikkat ediyor, yüzlerinde sivilce çıktığı zamanda üzülüyorlar.

Ben hiç takmıyorum onları hatta sivilce izlerim var ve gitmediler, olsun benim için bir sıkıntı yok öyle de kalabilirler.

Saçlarım daha önemli yüzümü boşverdim gitti bile. Galip geldi hepsine ne tırnaklarım ne de yüzüm umurumda bile değil. Görünebilirler görünsünler ama saçlarımı nadir insanlara göstereceğim. Canım yanıyor çünkü kötü bi laf edilsin istemiyorum, özellikle kursta açmamaya özen gösteriyorum.

Hatta birkeresinde kursta başım bozuldu gibi oldu.

"Boneyi açman lazım başın bozuldu"

"Olmaz, kimsenin görmesine izin veremem"

Evim zaten aşırı yakın olduğu için başımı açmama gerek kalmamış oldu. Şal kaysa ne olurdu ki sanki, gerekirse hırkamı geçiririm kafama.

Ne yapar ne eder o saçı gene göstermedim onlara, umarım hiçte göstermem.

Yaşadığım tüm korkuları aşabilsem keşke, tekrar insanlarla iletişim kurabilsem o zaman kafamdaki kötü düşünceleri umursamazdım.

Sürekli bir ortamda olup takılmak isterdim, beni yanlış anlamayın ben yalnız hissetmiyorum. Zaten yanımda olanlar var. Sadece dışarıya çıkıp birileri sayesinde kafam dağılsın istiyorum.

Her duştan sonra aynadan kendime baktığımda saçlarım kuruduktan sonraki görüntüsünü gördüğüm zaman

"Bu saça bakım yapsam düzelir"

"Bununda bir çözümü var ama ne? Fazla duş almak mı?"

"Var mısın herşeyi düzeltmeye?"

Sürekli bunları söylüyorum, ama hani ben hiçbir şey göremiyorum, hadi göster bana.

Kuzenim geldi bugün bide bende yeni duş almıştım, bu arada bugün yaşandı.

"Aaa saçlarına ne oldu?" "biryerdemi kestirdin?" dedi.

Bende gülümseyip "kendim kestim" dedim.

Saçımı pek açmadığım için onların yanında ya erkek kuzenlerim oluyor mahremim olmayan ya da saçım açık durmuyor hep bağlı yani.

"Upuzundu saçı" falan dedi. Haklıda omzundan biraz daha uzundu saçım, bi an için ağlamak istedim gözlerim doldu gibi oldu ama bu sefer içimde yaşamak istedim. Çünkü konu saçlarım yani kırmızı çizgim.

Aslında çok anlatmak istedim ama sonrasında vazgeçtim. Ağlayarak sarılmak istedim ona

"Saçlarımı mahfettim"

"Dayanamayıp kestim"

Falanmı deseydim yani :D

Ama ikimiz baş başa hiç konuşmadık bile, annem,teyzem, kuzenim ve ben konuştuk.

Kuzenimle küçüklüğümüzden bahsettik. Aslında onlar bahsetti biz dinledik ara arada güldük. Hatta baya güldük.

"Çok kolay bi çocuktu" falan dedi annem açıkçası çok hoşuma gitmişti.

"İyi varsın annem"

Bi andanda sürekli saçlarım geliyo aklıma çünkü bana göre onlar beni tamamlayan en büyük şeyler denilebilir.

Onlar yok ve ben eksiğim, işte bu yüzden güzel değilim. Bunun için saçımı onların yanında açamam onların yanında saçlarımı zayıf gösteremem. Onlar benim herşeyim.

Önceden bana "seyrek" lafı çok üzücü ve korkutucu gelirdi. Korkutucu gelmesinin sebebi başıma gelmesinden korktuğum içindi, dışardaki seyrek saçlı insanları görünce üzülüyordum ben.

Kendime söz verdim, eğer saçlarım eskisi gibi olursa kendimi seveceğim. Ama ben saçlarımı düzeltebileceğime inanmıyorum çünkü ben umudumu herşeyden kaybettim eskiden birşeyin pozitif tarafına bakmaya çalışan ben şimdi ise herşeyi negatife bağlıyordu.

Tamam iyi olan hiçbir halta inanmıyorum özellikle saçlarımı düzelteceğimede inanmıyorum, çok fazla düşünmekten kafayı sıyırıcam.

Sürekli gerilip gerilip duruyorum tabi duşa girmek istemicem, tabiki her zaman başa sarıcam çünkü kuşum benim yüzümden öldü ve umutsuzluğum dibe vurdu.

Tabiki ağlayacağım çünkü saçlarım kendi gürlüğünü canlılığını sağlığını kaybetti...

Elbette ağlayacağım çünkü artık onlar bana ait değiller...

Nerde benim hayallerim, hani saçlarımı kıvır kıvır görecektim...

Kıvır kıvırı boşver...

Ne sağlıklılar ne gürler...

Kırıldıkça kırılan saçlarım vardı artık benim, zamanla kopuyor hatta nefes alamadığı için dökülüyorlar. Kuru bir dal parçasını esnetmenin imkansız olduğunu ve çabucak kırıldığını çok kez görmüşüzdür. Nemli hatta yaş dal parçası ise bir o kadar zor kırılıyor. Saç tellerini de dal parçasına benzetebiliriz.

Çok sevdiğim bi fotoğrafım var, hem gülüyorum hemde gözlerimin içi mimiklerimle beraber uyum sağlamış gülümsüyordu.

Aynı pozu bilerek başımı kapatıp verdim, hiçte aynı olmadı...

Bazı şeyleri geri getiremiyoruz demekki...

Ne saçlarımı nede gözlerimdeki ışıltıyı...

----------------------------------------

Beklemek de acı vericidir, unutmak da.

Ama en berbatı bu ikisi arasında karar verememektir.

Beklemeli mi?

Kalmalı mı?

~Paulo Coelho

İHANET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin