Maç az önce bitmişti. Beşiktaş, yine kazanmıştı. Bu sene mükemmel oynuyorlardı. 100. Yılındaki Beşiktaş gibiydiler efsane bir kadro olmuştu. Ligde ve Avrupa da büyük başarılar yakalamışlardı. Ama ben İtalya'da olduğum için birçok maçı izleyemiyordum. Beşiktaş maçları bana babamı hatırlatıyordu. Onunla geçirdiğimiz muhteşem maç akşamları gözlerimin önünde canlanıyordu. Özellikle 3-4 lük Fenerbahçe derbisini unutamıyordum.Tümer 27. dakikada defansın bir anlık hatasından faydalanarak topu Rüştü'nün yanından ağlara göndermişti: 0-1. 34'de Luciano rövaşata ile Beşiktaş ağlarını havalandırmış durum 1-1 gelmişti. 45. dakikada ceza sahası içinde gelen ortaya kafasıyla dokunan Carew Beşiktaş'ın soyunma odasına galip girmesini sağladı: 1-2. İlk yarı bu skorla sona ermişti.İkinci yarının 69. dakikasında Alex'in kafa vuruşu Fenerbahçe'ye bir kez daha eşitliği yakalamsını sağlamıştı: 2-2. İkinci yarıda oyuna giren İbrahim Akın'ın 76. daikadaki füzesi Beşiktaş bir kez daha öne geçirmişti. 3-2. Golden 2 dakika sonra Cordoba kırmızı kart görmüştü ve kaleye Pancu geçmişti. Hakem penaltı noktasını göstermişti. Kazanılan penaltıyı Alex gole çevirip durumu 3-3 getirmişti. 10 kişi kalan Beşiktaş 90+2'de Koray'ın golüyle tarihi maçı kazanmıştı. Bunu yanı sıra 8-0 lık Liverpool hezimetine uğradığı maça da gitmiştim. Beşiktaş yense de yenilse de önemli değildi. Yenilince sadakatimiz yenince de sevgimiz artıyordu. Stad yavaş yavaş boşalmıştı ben anılarımı hatırlarken. Çıkmam gerektiği aklıma gelmişti. Çıkışa doğru yöneldim. Birden bir kızla göz göze gelmiştim mavi gözlü tatlı bir kızdı. Orta boylu, kahverengi saçlı. Sanki bana bir yerden tanıdık geliyordu. Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Ona göz kırptım ve yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kitap Tanıtımları
RandomKaliteli tüm kitap özetleri burada.. Bizi takip etmeye devam edin.