02.11.2024
"Tüm binanın etrafını sardık, her şey yolunda."
Minho, kulak telsizi aracılığıyla Seungmin'den aldığı onay üzerine rahat bir nefes aldı ve Jae'nin şirket binasına gizlice ve yavaşça girdi, güvenlik görevlilerinin kendisini görmesini engellemek için yavaş adımlar atarken, güvenlik görevlilerinin etrafta dolaşması işini zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyordu, "Sikeceğim ha"
"Acele etme, hâlâ 20 dakikamız var."
Minho, Siyeon'dan aldığı zaman birimiyle duraksadı, kapının önünde duran 2 güvenlik görevlisini öldürmek için yeterli zamanı vardı. Minho her iki güvenlik görevlisinin de sırtlarının kendisine dönük olduğunu görünce yavaşça arkalarından yaklaştı ve hızla ikisinin de saçlarından tutup birbirlerinin kafalarına vurdu. İkisi de ona saldırmak üzereyken Minho, tuttuğu adamın gözünü keskin sus demirine doğru itti ve öldüğünden emin olduktan sonra diğerini tuttu. "Yaşamak istiyorsan çeneni kapat ve kimsenin buraya yaklaşmasına izin verme." Adamı yere ittikten sonra minho kaçmasına izin verdi ve kapıdan geçip kapıyı arkasından kapattı.
"Siktiğimin "Odaya girmeyin" sözünden ne anlıyorsunuz?"
Jae pencereden dışarı bakarken arkasında bir ıslık sesi duyduğunda hızla arkasını döndü. Beklediği gibi sıra ona gelmişti. "Lee... Minho?" Minho yavaşça gülümsedi ve onun masasına oturdu "Evet." Jae korkuyla etrafına baktı, sonra gözleri ona bakan oğlana baktı, "Beni nasıl buldun? Kimse nerede olduğumu bilmiyordu!" Minho onun konuşmasının ardından işaret parmağını kaldırdı. "Joan hariç" Jae onun ayağa kalkıp yavaşça kendisine yaklaştığını görünce sırtını tamamen pencereye yasladı, kaçacak yeri yoktu.
"Hiçbir yere kaçamazsın, şirket saatli bombalarla dolu ve şu anda iki keskin nişancı seni izliyor."
Jae, söz konusu olan keskin nişancıları görmek için pencereden dışarı baktı ancak hiçbir şeyi göremedi, çok iyi hazırlanmış bir plan için içindeydi. "Bak evlat, sana yardım edebilirim, polis ya da dedektif olsun kimse seni bulamaz yardım edersem." Minho gülümsedi ve bıçağını çıkardı, tek parmağıyla bıçağın sivri ucuyla yavaşça oynadı, "Zaten yakalanacağımı sana kim söyledi?"
"Benim yardımım olmadan çetenin diğer üyelerine ulaşamazsın"
"Doğru! Sen olmadan çetenin diğer yarısına ulaşamam." Minho bıçağını tekrar cebine koydu ve tam önünde durarak tekrar ona yaklaştı, "Ama eğer lider ayrılırsa tüm koyun sürüsü yolunu şaşar." Minho elini onun boynuna koydu, bu sadece küçük bir uyarıydı, "Lider kim? Sensin." Jae onun sözlerini dinlerken keskin bir nefes verdi, boynundaki eli onu daha da korkutuyordu. "Tüm çetenin bilgilerini Dedektif Han Jisung'un bilgisayarına yükledim, hapishaneden kaçarken ve artık tüm pisliğiniz bir dedektifin elinde." Jae duyduklarını duyduğunda yüzünde oluşan şoku gizleyemedi. Tüm çetenin bilgilerinin çoktan bulunduğunu bile bilmiyordu. "Lütfen bırak gideyim!"
"Sen ablamın gitmesine izin verdin mi?"
Minho kol saatine baktı, zaman çoktan tükenmişti bile, ablasının öldürüldüğü tarihe sadece 3 dakika kalmıştı, "Yıllardır bu anı bekliyordum." Minho cebinden çıkardığı bıçakla aniden onu testislerinden bıçakladı, "acı çekeceğin o anı." Minho arkasını döndü içindeki herkesle birlikte tüm bina patlamadan önce ayrılmak zorundaydı.
Minho koşarak binadan çıkmaya başladı ve binadan çıkıp zarar görmeyeceği bir mesafeye geldiğinde son bir kez saatine baktı ve saatler resmi olarak 03.11.2024 olduğunda binanın patlamasını izledi. başarmıştı, onca sene sonra almıştı ablasının intikamını. "Şimdi rahat mısın?" Minho duyduğu ses üzerine dönüp kendisine silah doğrultan Jisung'a ve arkasındaki kalabalık polis ekibine baktı ve gülümsedi, "Rahatım."
Minho yavaşça cebinden kendi silahını çıkardı ve tıpkı onun kendisine yaptığı gibi jisung'a doğrulturken seungmin ve siyeon'da keskin nişancı ışıklarını jisung'a doğrulttu. Minho etrafına baktı. Bu, işinin sonu olduğu gibi, kendi yolunun da sonuydu. "Vur." Seungmin, abisinin verdiği ateş onayıyla ona baktı ve jisung'a, jisung'un onu vurup vurmayacağını bilmiyordu ancak abisini kaybetme korkusuyla keskin nişancısını jisung'a doğrultmaya devam ederken silahını daha sert tuttu.
Jisung, minho'nun kendisine doğrulttuğu silahı indirdiğini görünce şok olmuştu. Bu kadar kolay mı pes ediyordu? Jisung parmağını silahının tetiğine koydu, bu kadar insanın arasında onu vurmak zorundaydı, korkuyordu. Jisung, minho'ya doğru yürüdü ve silahını tekrardan ona doğrulttu, minho'nun gözleri ise ondan hiç ayrılmadı en başından beri.
Sonra yüksek bir silah sesi, sessizliği bir anlığına bozan şey bu olmuştu
"Abi!" Seungmin, abisinin yere düştüğünü görünce şaşkınlıkla bağırdı ve hiç düşünmeden elinin altında bulunan tetiği çekti.
Keskin nişancı mermisi Jisung'un karnına isabet ettiğinde Jisung karnını tuttu ve acı içinde Minho'nun yanına düştü. "Dedektif.." Jisung, hissettiği acıya rağmen yanında yatan bedenden gelen zayıf fısıltıyı duyduğunda başını ona doğru çevirdi. Minho yavaşça kanlı ellerini jisung'un ellerinin yanına koydu, Jisung da yavaşça kendi kanlı elleriyle onun ellerini tuttu. "Teşekkür ederim, dedektif" Jisung onun gözlerinin içine bakarken gülümsedi biraz, "Ne için?" Minho onun yüzündeki küçük gülümsemeye baktı ve karşılık olarak gülümsedi, "Çünkü sana teşekkür etmek istiyordum, her zaman."
"Çünkü dedektif, ben sana şeker isteyen küçük bir çocuk gibi heveslenmiştim, sense o çocuğun yaşama sevincini yeniden süsleyen bir yara bandı gibiydin." Minho, sanki onu son kez hissetmek istiyormuş gibi, kendi parmaklarının etrafına dolanmış olan parmaklarını nazikçe sıktı. "Normalde bunu kimseye söylemem ama seni gerçekten seviyorum Jisung."
Hissettiği acıya rağmen Minho, vücudunu Jisung'a doğru çevirdi ve ona yaklaştı, bir kolunu onun etrafına doladı ve ona sarıldı. "Seninle ölmeyi bile doğru hissettirdiğin için teşekkür ederim." Jisung onun kendisine bakan gözlerinin yavaşça kapanmaya başladığını görünce, elini tutan elini bırakıp, kanlı olmasına rağmen yanağına koydu. "Belki de ikimiz de hazır olduğumuzda, ruhlarımız en güzel şekilde yeniden buluşur, değil mi?" Jisung, onun kapalı gözlerine bakarken gözlerinden akan yaşları tutamadı, "Şimdi en güzel haliyle, seninle.."
İmkansız aşklarının getirdiği birliktelik bir sondu; birlikte paylaştıkları son şey, ruhlarının özgürlüğe salıverdikleri son anlardı.
***
Seungmin, önündeki kameraya bakarken sırtını yavaşça dikleştirdi ve çekmecesini açarken konuşmaya devam etti, "Şimdi dinlediğiniz, abimin ve onun benim öldürdüğüm aşkının hikayesiydi." Seungmin bakışlarını tekrar kameraya çevirdi yavaşça, "Abim birçok kişi tarafından canavar olarak bilinse de benim gözümde hem sevdiği insanı hem de ablasını korumak isteyen bir kahramandır."
Seungmin bakışlarını tekrar çekmeceye çevirdi ve içindeki silahı alıp içine mermileri doldurmaya başladı. "Unutmayın ki imkansız aşkların hikayeleri en güzel olanlardır, ama sonunda bunlar her zaman imkansızdır ve bu da hikayeyi en kötü duruma sürükler." Mermileri doldurduktan sonra Seungmin namluyu kendi kafasına doğrulttu. "Hayatta böyledir. En iyileri bile aniden en kötü şekilde sonlanabilir."
Aynı gece havada uçan 3 merminin sesi 3 can almıştı, kötülükle dolu ve mükemmellik ile kapatılmış dünyadan. Artık kazananlar onlar değil, dünyada kötülüğe boyun eğmiş masum ruhlardı.
Son.
Yikildim laOkuduğunuz için çok teşekkür ederim, hepsi eğlence amaçlıydı o yüzden fazla ciddiye almayın :D Kısa bir süreliğine de olsa benimle olduğunuz için tekrar tekrar her birinize teker teker teşekkür ederim 🤍
Gelin fic hakkında daha çok şey öğrenelim!
Propose: fic, tamamen Dreamcatcher'ın Propose şarkısından gelen bir fic, şarkıda da bahsedildiği gibi ölümden önce bile vazgeçilemeyen tehlikeli ve takıntılı bir aşktır ancak asıl ficin isminin amacı "Teklif Ediyorum!"(Propose!) derken aslında tehlikeli aşka bir kadeh kaldırmayı teklif etmektir.§∞: "¹⁰" yazmama sebebim bu aşk solup ölse bile sonsuzluğa kadar ilerleyecegini anlatmak istedim "∞" işareti ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Propose - Minsung
Fanfictionİntikam için her şeyi riske atan Lee Minho ve onu yakalamak için tutulan dedektif Han Jisung {Düz yazı + Texting} TW: Detaylı cinayet anlatımı içerir!