Dedektif Moore tüm geceyi odasında son gelen dosyalara bakarak geçirmişti. Hiçbirisi yeteri kadar dikkatini çekmiyor, içindeki kıpırtıyı geri getirmiyordu. Sigarasını yaktı ve storları açarak odaya güneş girmesini sağladı. Güneşin ilk ışıkları hafif beyazlamış sarı saçlarına düşmüş, griye çalan gözlerini aydınlatmıştı. Kırklı yaşlarının ortasında olmasına rağmen çoğu gence taş çıkarabilecek bir potansiyele sahipti. Göz kapakları yoğun uykusuzluğa daha fazla dayanmıyordu bu sebepten sert bir kahve yaptı, bir yudum aldı ve sigarasını söndürdü. Koltuğuna oturdu ve derin bir nefes aldı. Biraz uyuklamaya karar verdiği esnada kapısı bir anda açıldı. Herkes dedektifin böyle rahatsız edilmeyi sevmediğini bilir, odasına girmekten çekinirdi.
"Dedektif!" odaya giren genç bir kızdı. Moore'a yardımcı olarak atanmış Nora'ydı. Gece kadar siyah saçları mavi gözleri ile tezat oluşturuyordu ancak bu tezat güzelliğine güzellik katıyordu. "Üzgünüm ancak bir vaka geldi. Derhal gitmemiz gerekiyor." dedi ve odadan çıktı. Moore'un reddedeceğini bildiği için kabul ettirmenin tek yolu cevap vermesine izin vermemekti. Adam ayağa kalktı ve ceketini alıp odasından dışarıya çıktı. Kapıyı kitlerken göz ucuyla Nora'ya baktı. "Kimmiş?"
Kadın bilmediğini belirtti daha sonrasında ofisten çıkıp olay mahalline gittiler. Moore tenha yollardan geldiğinde şehrin ne dışında ne de içinde kalan bir evin önünde durdu. Ev son derece büyük ve müstakildi. Moore olay yeri inceleme şeritlerinden içeriye girdi ve yanına bir polis memuru geldi. "Dedektif Moore?" dedi. Moore gibi kalıplı bir adamın yanında oldukça kısa dursa da polis memurunun güçlü olduğu belliydi. "Benim." dedi.
"Biz de sizi bekliyorduk efendim." eve girdiklerinde içeride klasik müzik çalıyordu. Moore kafasını plağa çevirdi. "Ne zamandan beri çalıyor bu?"
Polis memuru kısa bir süreliğine duraksadı. Ne demek ne zamandır çalıyordu? Dedektif yavaşça plağa ilerledi. Yeni açılmış ve yere atılmış jelatini gördü. Daha sonrasında bir şey yokmuşçasına üst kata, cesedin olduğu yere çıktı. Ortalığı da incelemeyi ihmal etmedi. Ev loş ışıklar ve kahverengi tonajlarıyla tasarlanmıştı. Otantik bir hava saçıyordu ancak bir o kadar moderndi de. Moore eldivenlerini taktı ve yatak odasının kapısını inceledi. Kapının kulpunu tutup hafifçe dokundu. Gevşekti ve vidası yoktu. Parmağını olmayan vidanın olduğu yerde gezdirdi. O esnada ufak bir kumaş parçası yere düştü. Ceketinin iç cebinden gözlüklerini çıkardı ve taktı. Nora içeriye ondan önce girmiş, odayı araştırmış ve cesedi incelemişti.
"Burada ekstra bir şey yok dedektif." dedi adama. Moore güldü. "Olay yeri dediğin yer klasik bir kitaptır Nora."
Kadın tek kaşını kaldırdı. "Bu da ne demek?"
"Bu her okuduğunda farklı bir anlam yakalarsın demek. Yazar sembolleri profesyonel bir şekilde saklar çünkü kitabı tekrar tekrar okumanı ister. Okuman da gerekir."
"Yani bu cinayet mahalli bir kitap mı demek istiyorsunuz?"
"En dramatiği hem de."
Kumaş parçasını bir torbaya koydu ve oradaki polislerden birisine verdi. Daha sonrasında odaya girdi. Odada pek bir şey yoktu. Yatak derli topluydu üstünde sadece bir kaç elbise vardı. Moore elbiselere baktığında akşam özel bir misafiri olduğunu anladı. Dışarıda giymeye pek uygun değildi ancak bir terzinin elinden çıkmış özel kıyafetler olduğu da belliydi. Ebeveyn banyosuna girdiğinde cesetle karşılaştı. Küvete uzanmış, boyalı kızıl saçları göğsüne yapışmıştı. Kadın tamamen çıplaktı. Nora kadını görür görmez şaşkınlığı ile tuhaf bir ses çıkardı.
"Tanıyor musun?" dedi Moore.
"Elbette. Kristen Bridget, en genç milletvekili."
"Siyasetten bu yüzden uzağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moore Vakaları
Mystery / ThrillerDedektif Moore son derece zeki ve yetenekli bir dedektiftir ancak son dönemlerinde mesleğinde ilgi çekici şeyler göremediğinden sıkılmıştır. Ta ki Meclis Katili ile karşı karşıya kalana kadar. Meclis Katili bir seri katil olmasa da son derece korkun...