Moore ve Nora birlikte dışarıya çıkmış kahvaltı yapıyorlardı. Son günler oldukça durgun geçiyor, basit hırsızlıklar harici önlerine pek bir dosya gelmiyordu. Meclis Katili vakasından sonra Moore ve ekibi manşet olmuş, yıllar sonra istemese de ün adamı gelip bulmuştu. Katilin bulunmasından sonra meclis bir süreliğine tatil ilan etmişti bu sebepten haberlerde de pek bir siyasi olay yoktu. Nora tam bir şey diyecekken Moore'un telefonu çaldı. Arayan yeğeni Elise'di. Lise son sınıfa giden genç bir kızdı. Tıpkı dayısı gibi sarı saçlara ve griye çalan gözlere sahipti. Birisi onları yan yana görse baba kız zannederdi. Telefonu açtı ve naif bir gülümseme takındı.
"Gregory!" diye bir çığlık duyuldu. Moore telefonu kulağından biraz uzaklaştırdı. Nora ise gülümsemekle yetindi. Onun bir ailesi ya da aile diyebileceği kimsesi olmamıştı. Tek dayanağı mesleğiydi ve bundan mutluydu da. Moore ve yeğeni bir süre konuştu daha sonrasında ise sıcak ve samimi bir vedalaşma ile telefonu kapattı.
"Ne olmuş?" dedi kısık bir sesle Nora. Genelde böyle şeyleri merak etmezdi ama karşısındaki kişi Moore olunca onunla ilgili en ince detayı bile merak ediyordu. Ona hayrandı ve bu mesleği aklına koyduğundan beri idolü oydu.
"Bu gece bana geliyormuş. Bir kaç gece bende kalacakmış." dedi Moore mutlu bir şekilde. "Mezun oluyor buna inanabiliyor musun? Buralarda bir yerde arkadaşlarıyla mezuniyet partisi verecekmiş."
Nora gülümsedi. Aklına kendi mezuniyeti gelmişti. Yalnız olsa da bir kaç arkadaşı o gün onu partiye davet etmiş ve son derece eğlenmişti. O parti belki de hayatındaki ilk ve son partiydi ancak aklının bir köşesine kazınmıştı. Yemeklerini yedikten sonra birer fincan kahve söylediler. İkisinin de pek ofise gidesi yoktu hatta Moore'a kalırsa bir hafta izin almayı bile düşünüyordu. Yeğeni gelecekse onu en iyi şekilde ağırlamalı ve gezdirmeliydi.
"Akşam sende bize katılmak ister misin?" dedi Moore, Nora'ya. Nora ilk başta şaşırdı ve ne diyeceğini bilemedi. Yeğeni ile vakit geçirmek isteyen adam onu da işin içine dahil etmişti. Biraz gerilse de yalnız kalmak istemediğinden yemek teklifini kabul etti. Moore hesabı ödedikten sonra arabaya bindiler ve sahil kenarında yavaş bir şekilde gezmeye başladılar. Etrafa Elise'in akşam katılacağı partinin pankartları asılmıştı. Gençler sokağa çıkmış, yazın tadını çıkarıyor bir yandan da broşür dağıtıyorlardı.
"Bu parti sadece mezun olanlara özel değil mi?" dedi Nora.
"Sanırım değil. Ama bir yaş sınırı tahminimce vardır. Sen ve ben istesek de giremeyiz gibi duruyor." dedi Moore gülerek. İki dedektif kısa bir gezintinin ardından ofislerine gitti ve sıkıntı içerisinde oturmaya başladılar. Birkaç saatin ardından Elise tekrar aradı. Şehre gelmiş ancak ofisi bulamamıştı. Moore derhal bir polis memurunu yolladı ve yeğenini ofise getirtti. En son onu gördüğünde liseye yeni başlamış, şehir değiştirdiğinden kaynaklı psikolojik destek alıyordu. Bu şehri özlemişti ancak arası polislerle pek iyi değildi. Ona daima korkutucu, soğuk ve tekinsiz geliyorlardı. Tekinsiz bu mesleğe kıyasla son derece zıt bir terimdi ancak Elise için suçlularla uğraşmak da tekinsizlik demekti.
Elise geldiğinde koşarak dayısına sarıldı. Odasında geçtiler ve muhabbet etmeye başladılar. Lise hayatından, şehre alışma sürecinden ve burayı ne kadar özlediğinden bahsedip durdu. Florida onun doğduğu yer olduğundan burası ile bağı ayrıydı. Elise sohbet sırasında durmadan bir Nora'ya bir Moore'a bakıyor anlamsız bir biçimde gülümsüyordu.
"Sence de çok uzun süredir yalnız değil misin?" dedi birden. Moore gözlerini bilgisayarından yavaşça yeğenine çevirdi. Böyle bir soru gelmesini bekliyordu ancak yeğeninden gelmesi en son beklediği şeydi. Yıllar önce eşiyle boşanmıştı. Moore işi nedeniyle eve çok fazla gidip gelemiyor, yeterli ilgiyi veremiyordu. Bundan çok pişmandı ve kendini biraz da olsa affettirmek amacıyla eşine sürpriz yapmak için eve erken gittiğinde karşılaştığı manzara ile dünyası başına yıkılmıştı. Eşi başka bir adamla yataktaydı. Moore bir şey demeden evden çıkıp gitmiş, eşi ise arkasından yalvararak geri dönmesini istemişti ancak nafileydi. Moore onurlu bir adamdı ve böyle bir şeyin onun literatüründe affedilmesi imkansızdı.
"Değilim. İşim var." diyerek gülümsedi yeğenine. Elise o an irdelemek istese de dayısının üstüne gitmeme kararı aldı. Bir süre sonra kalktı. "Gitmem gerek parti beni bekler."
Moore ve Nora aynı anda birbirine baktılar ve bakışları sonrasında Elise'i buldu. "İyi de akşam yemeği?"
"Teşekkür ederim ama yarın yeriz." dedi ve koşarak ofisten çıktı. Moore kahkaha atmaya başladı. "Zamane gençleri."
Gün son derece sakin geçiyordu. Moore, Nora'yla beraber evine gitmişti. Nora eve girdiğinde sadeliğe ve temizliğe karşı şok içinde kalmış, etrafı inceliyordu. Moore yemeği hazırladığında o da içeride oturmuş, adamın rafından aldığı bir kitabı kurcalıyordu. Yemekler hazır olduğunda ikisi de sofraya oturdu. Yemekler son derece güzel ve özenli hazırlanmıştı. Adam ilk lokmasını aldığında Nora'nın telefonu çaldı.
"Kim arıyor?" dedi Moore anlam veremediği bir merakla.
"Ofisten arıyorlar." dedi Nora kaşlarını merak ile çatarak. Telefonu açtığında bir memur olanları anlattı ve Nora hızla ayağa kalktı. Bir süre sonra telefonu kapattı ve karşısında duran adam baktı. "Moore, partide neredeyse herkes zehirlenmiş. Planlı olduğu düşünülüyor bu yüzden bizim bakmamızı istiyorlar." dedi. Moore ceketini aldı ve ikili beraber evden çıktılar.
--
Partiye geldiğinde etraf mukus kokuyordu. Çoğu genç hala kusuyor, kendine gelmeye çalışıyordu. Polisler evi aramış ancak birkaç ot harici zehirleyici etki gösteren madde bulamamışlardı. Elise dayısının yanına geldi. Gayet sağlıklı duruyordu.
"Ne içtiniz?" dedi Moore yeğenini görür görmez. Genç kız afallamıştı. "Hiçbir şey içmedim." dedi.
"Seni sormuyorum Elise. Genel olarak parti için tahsis edilen alkoller, içecekler veya yiyecekler neydi?"
Elise olan şeyleri saydığında Moore'un merak ettiği tek bir şey vardı. "Su." dedi
"Su mu? Onları musluktan içiyorduk. Çeşmelerde arıtma olduğu söylendi. Tabi ben içmedim. Arıtma olsa da musluklara pek güvenmem."
Nora etrafı kontrol ettikten sonra Moore'un yanına geldi. "Su tankını açabilir miyiz?" dedi sakince Moore. Nora başıyla onayladı. Ekipler kısa bir süre içinde geldi ve adamı su tankının olduğu yere götürdüler. Su tankını açtıklarında Moore boşaltılmasını söyledi. İçindeki sular çekildikten sonra ortaya korkunç bir manzara çıktı.
Zehirlenen gençler hastaneye götürüldü ve geri kalanı tahliye edildi. Moore olayı şimdilik hepsinden saklama kararı almıştı. Herkes gittikten sonra tankın içinde gördüğü cesetlerin çıkarılmasını emretti. Polis memurları ölü bedenleri çıkardı ve sedyelere yatırdı. Nora eldivenlerini taktı ve iki gencin karınlarına hafifçe bastırdı. Vücutları morarmış, kokmaya başlamıştı. Cinayet bugün işlenmemişti. Suya atıldığı için anlaması zordu ancak en az iki günlük denilebilirdi.
"İki genç. Muhtemelen yirmili yaşlarının başındalar." Nora ölü gençlerin cüzdanlarını cebinden çıkardı ve içindeki kimliklere baktı. "İkizler. Andrew ve Nico Toule. Ölüm sebepleri..." ıslanmış tişörtlerinin üstündeki kan lekesine baktı ve yavaşça tişörtü yukarıya doğru kaldırdı. "...göğüslerine açılmış yarık." dedi derin bir nefes alarak. "Muhtemelen bir balta ya da benzeri kesici bir alet ile."
"Zehirlenmelerinin sebebi de bu. Kan ve bir kaç organ parçası suya karışmış. Organlar da bozulduğu için toksik etki göstermiş." dedi Nora. Moore açıkta kalan yaraya baktı. İki çocuğun kalbi, akciğerleri ve kaburgaları paramparçaydı.
Gözlerini sıkıca kapadı ve yavaşça açıp "Toule Vakası..." dedi Moore defterine not alarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moore Vakaları
Tajemnica / ThrillerDedektif Moore son derece zeki ve yetenekli bir dedektiftir ancak son dönemlerinde mesleğinde ilgi çekici şeyler göremediğinden sıkılmıştır. Ta ki Meclis Katili ile karşı karşıya kalana kadar. Meclis Katili bir seri katil olmasa da son derece korkun...