Meclis Katili Bölüm 3

24 9 60
                                    

Moore düşünürken parmağını hafifçe şakağına vurdu. O sırada Nora ile sipariş ettikleri kahveleri gelmişti. Fincandaki yansımasına baktı ve bir yudum aldı. Bir damla kahve yavaşça fincanın kenarından aşağı akarken Nora bu görüntüden rahatsız oldu ve işaret parmağı ile akan kahveyi sildi.

"Biraz dinlenmen gerekiyor Gregory." dedi Moore'un göz altı torbalarına bakarak. Günlerdir doğru dürüst bir uyku uyumayı bırak eve bile gidememişti.

"Dinlenemem." dedi Moore kısa keserek. Kristen'ın evine diktiği polislerden de herhangi bir bildiri gelmemişti. Etraf sakindi.

"Anlamıyorum." dedi parmaklarını sırayla masaya vurarak Moore. "Bu bir seri katil vakası değil ancak son derece kompleks bir vaka. Katil bir daha faaliyet göstermese de işlediği cinayet o kadar karmaşık ki neresinden tutsam elimde kalıyor."

"Peki ya kıyafetler? Onlardan bir şey çıktı mı?" dedi Nora.

"Ne kıyafeti?" diye merakla sordu Moore.

"Hani birisi için hazırlandığını ve özel diktirdiğini söylediğin kıyafetler." 

Moore yerinden doğruldu. Bir aydınlanma geçirmiş gibiydi. "Tabii ya!" dedi. Nora ne kadar soru sorsa da asla cevap vermemişti. İlk işi Nakamura Asya Lokantası'nın sahibini sorgulamak olacaktı. Kahvesini fondip yaptı ve ofisine gitti. Adam çoktan oraya çağrılmış, diğer polisler tarafından ilk sorgusu yapılmıştı. Moore odaya girdi ve gülümseyerek adamın karşısına oturdu. Adam son derece genç birisiydi. Anca yirmili yaşlarının sonunda olabilirdi. Siyah kısa saçlı, Japon bir adamdı ancak akıcı şekilde İngilizce konuşuyordu. Moore gelince ayağa kalktı ve adamın elini sıktı.

"Bay Moore." dedi adam gülümseyerek. "Namınızı çokça duydum. Buralarda oldukça ünlüsünüz." 

"Teşekkür ederim Bay Nakamura ancak ünlü olmayı istemezdim." karşılıklı bir şekilde oturdular. Belgelere bakarak sırayla bir kaç soru sordu Moore.

"Bayan Bridget'ı nereden tanıyordunuz?"

"Daimi bir müşterim." dedi Nakamura. "Bir de takdir edersiniz ki kendisi televizyonlarda çokça söz alan bir milletvekili. Bu sebepten onu tanımamak pek mümkün değil."

"Haklısınız." dedi Moore. "Arseniğin de bu tanışıkla bir alakası yoktur umarım." gülümserken gözleri kısılmıştı.

"O konu." dedi Nakamura. Elini ensesine attı ve yavaşça ovuşturdu. Bu durumdan pek hoşnut olmadığı oldukça belliydi. "Son derece klişe bir cevap vereceğim Dedektif Moore. Onun orada olduğunu bilmiyordum."

"Ya." dedi Moore başını sallayarak. "Ama çalışanlarınızdan birisinin haberi var gibiydi."

"Nasıl yani?" Nakamura bir anda geriye çekildi. Bundan habersiz olduğu belliydi.

"Şizofreni bir çalışanınız var mı? Ya da daha öncesinde hastanede yatıp tedavi olmuş bir çalışanınız."

"Hayır." dedi Nakamura. Moore yavaşça tahmin ettiği noktaya yaklaştığını hissettikçe gülümsemesine engel olamıyor, içi kıpır kıpır kıpırdıyordu. "Ancak sponsorlarımızdan birisi..."

"Hiddleton mı?" dedi cümleyi tamamlayarak Moore.

"Evet, nereden bildiniz?"

"Meslek sırrı." dedi Moore. Ayağa kalktı ve Nora'yı içeriye çağırıp yerini almasını istedi. Kadın geldiğinde yer değiştirdiler ve dışarıya çıkıp bir sigara yaktı. Güneşin batışını izlerken keyfi son derece yerindeydi. Bir süre sonra sorgusu biten Nora yanına geldi ve oturdu.

"Ne buldun?"

"Katili." dedi Moore.

Nora heyecanla adamın kolunu tuttu ve sıktı. "Dalga geçme Gregory. Bulduysan neden buradasın ve bu kadar sakinsin?"

Moore VakalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin