Bazen, aslında çok iyi bildiğiniz bir yerin size yabancı gelmesi nefesinizi keser. İçinizi bunaltır ve kaçmak istersiniz. Ortamdaki kimseyi tanımıyormuşsunuz gibi konuşmak istemezsiniz. Renjun de aynen bunu yaşıyordu. Karşısındaki yatakta sessizce, ellerini kafasına yaslayarak oturan Yangyang sessiz kaldıkça, Renjun kaçmak istiyordu. Her gün geldiği bu ev, ilk defa görmüş gibi hissettiriyordu. Sürekli yattığı yatağa şu an yaklaşamıyordu ve sandalyede bile durmak istemiyordu. Daha berbat hissedemezdi.
Geleli yarım saat kadar olmuştu ve geldiğinden beri konuşmaya çalışsa da Yangyang onu susturuyordu. Gerçekten pişman olduğunu nasıl söylerdi bilmiyordu. Kimsenin de kendisinin anlamaması zoruna gidiyordu. Evet, çok saçma şeyler söylemiş olabilirdi fakat beyni allak bullak olmuşken kimse ondan mantıklı olmasını bekleyemezdi. Herkesin sabrını taşırdıktan sonra kendine geldi ama bu sefer her şey için çok geç gibi görünüyordu.
Şu an sessiz kalmasının sebeplerinden birisi de, hiç duymayı istemediği şeyi duymasıydı Renjun'in. Yangyang ilk defa istemişti ayrılmayı, Renjun'in kafasına estikçe söylediği ve iki tarafın da çok ciddiye almadığı bir konuydu aslında. Renjun her kavgalarına ayrılmak ister, sabahına hiçbir şey olmamış gibi devam ederlerdi. Bu sefer Yangyang ciddi duruyordu ve bu durum Renjun'in hiç hoşuna gitmiyordu. Söyledikleri için pişman olduğunu kanıtlamak tek derdi gibi görünse de o aslında sevgilisini kaybetmek istemiyordu. Yangyang'ın, onu kullandığını düşünmesi bile ağlamak istemesine sebep oluyordu ama ağlarsa Yangyang buna da söyleyecek bir şey bulacaktı. Bu yüzden sessizce oturmaya başladıklarından beri dudaklarını birbirine bastırıyordu Renjun.
"Tamam, konuş. Ama aynı şeyleri zırvalarsan dinlemeyeceğim." Renjun yutkundu ve ellerini ovuşturmaya başladı. Yangyang kafasını hâlâ kaldırmamıştı. "Ne dememi istiyorsun ki? Kötüydüm gerçekten, ne dediğimi bilmiyordum. Tamam bu bir bahane olamaz, zaten ben de suçsuz gibi göstermeye çalışmıyorum kendimi. Sadece-" Yangyang'ın hızla ayağa kalkmasıyla sesini kesti ve onun bağırmaya başlamasıyla yerinde titredi Renjun. "Bunları zaten söyledin!" Yerine daha çok sindi ve dudaklarını kemirmeye başladı, çaresiz hissediyordu. "Gerçekten ne demem lazım bilmiyorum ama. Söylediklerimi dinlesen anlarsın." Sesi titredi, şu an ağlamak istemiyordu o yüzden sustu.
"Söylediklerini de seni de anladım ama ikna olmuyorum." Yangyang ellerini saçlarından geçirdi ve Renjun'e direkt olarak bakmaya başladı. "Seni affetmek istiyorum ama içimden gelmiyor Renjun." Sesini kıstı ve başını ovaladı. "Sanırım gerçekten bir süre konuşmasak daha iyi olacak." Hızla yerinden kalkıp onun kolunu tuttu Renjun, daha fazla susmamalıydı. "Yangyang lütfen, hayır, istemiyorum."
"Yine düşündüklerim umrunda değil." Renjun hızla kafasını iki yana salladı, "bu bizi ayıracak bir şeyse düşünceni sormamı bekleme. Ben pişmanım, bir daha olmayacak diyorum, seni seviyorum. Sevdiğimden ayrılmamı kabullenmemi isteme." Yangyang yavaşça kolunu Renjun'in elinden kurtardı ve boş gözlerle ona baktı, "Jeno ve Jaemin'in ilişkisini destekliyor musun?" Renjun sinirlenmemek adına derin bir nefes aldı, "Evet. Bilmiyorum. Umrumda değil açıkçası ilişkileri, hâlâ arkadaşım ikisi de. Onlar da beni öyle görürse tabi." Yangyang gözlerini ovaladı ve cevapsız kaldı. Öylece birbirlerine bakıyorlardı.
"Şaşkınım bir yandan." dedi Renjun. "Senin düşündüğün şey hakkında. Benim sensiz bir şeyleri atlatamadığımı biliyorsun, bunun sana olan bağlılığım ve sende güven bulmamdan kaynaklandığını biliyorsun. Neden kullandığımı düşündün? Hiçbir şey değil de bu ağlattı beni en çok, biliyor musun?" Yangyang konuşacağı sırada Renjun devam etti, "buluştuğumuzda tek yaptığım şey kucağında ya da dizinde uyumaktı çünkü kimse huzursuz hissederse uyuyamaz. Sen gelince başka bir şey düşünemiyordum ve direkt uyuyordum. Bunun için üzgünüm ama ben cidden-" Hıçkırıkla konuşmasını kesti ve sessizce ağlamaya başladı. Daha fazla sıkamadı ve Yangyang'dan hâlâ çekindiği için sessiz olmaya çalıştı, bu daha çok hıçkırmasına ve iç çekmesine sebep oluyordu. Yavaşça olduğu yere oturdu ve ellerini yüzüne örttü.
Onun her iç çekişinde Yangyang'ın içinde bir şeyler burkuluyordu. İkna olmuştu şimdi. Ağladığı için değil, söyledikleri üzerine. Bunu daha önce söylememişti, daha doğrusu, düzgün kelimeleri kullanmadan söylemişti. Söylerken samimiyetini belli etmemişti.
Yangyang her zaman Renjun'in kelimelerine değil, gözlerine odaklanırdı aslında. Onun gözlerinde gördüklerinden ne hissederse öyle davranırdı. Renjun konuşurken gerçekten üzgün ve kırgın olduğu her halinden belliydi. Gözlerindeki kaybetme korkusu barizdi. Belki hep böyleydi fakat Yangyang detaylı bakmamıştı ya da görmek istememişti. "Özür dilerim. Öyle şeyler söylememeliydim ve sana böyle düşündürmemeliydim." Renjun'in zar zor söylemesi üzerine Yangyang'da onun gibi yere oturdu ve uzayan saçlarını okşamaya başladı. "Ben de özür dilerim, öyle düşünmemem gerekirdi."
Renjun ellerini yüzünden çekti ve ağlaması yavaşladı, "beni affettin mi yani?" Yangyang usulca kafasını sallayınca Renjun gülümseyerek göz yaşlarını silmeye çalıştı. Ona sarılmak istedi ama yapmadı. Yangyang'ın ne istiyorsa onu yapmasını istedi, şu an sarılmak istemiyor olabilirdi. Beraber ayağa kalktılar ve Renjun gözlerini silmeye devam ediyordu. Ağlayınca çirkin olduğunu düşündüğü için gözünü saklamak ilk amacıydı ama zaten bir yandan göz yaşları düşüyordu.
Yangyang'ın, Renjun'in ellerini suratından çekmesiyle bu durum son buldu. "Silip durma, kızaracak." Renjun gözlerini kaçırıyordu, söylemek ve yapmak istediği çok şey vardı ama Yangyang'ın hâlâ bir miktar soğuk durması yüzünden sadece ondan çekiniyordu. "Ağlamasana artık."
"Ağlamıyorum." Fakat hâlâ gözlerinden yaşlar dökülüyordu Renjun'in. Yangyang onun elini bırakıp yanaklarını sildi. "Hemen yumuşamamı bekleme," Renjun'in hâlâ nemli olan yanağını öptü ve geri çekildi, "yarına her şey geçer." Bu sefer onun ağlamaktan şişen dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük bıraktı ve çekildi. Renjun ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. "Şimdi gitsen iyi olur."
Renjun mecburen kafa salladı ve yavaşça çıktı odadan. Yangyang'ın böyle olduğunu biliyordu, aniden normale dönemezdi. Renjun şu an gitmezse, çok başka konular açılırdı ya da sessizce dururlardı. İkisinin de yalnız kalıp kafa dinlemesi gerekiyordu.
Bunun üzerine ikisi de bir gün boyunca beklemezdi zaten, birinden birisi mutlaka mesaj atardı diğerine. Renjun içindeki rahatlamayla evine doğru yola koyuldu. Eve gidince ilk yapacağı şey herkese tek tek mesaj atıp aralarındaki kişisel sorunları çözmek olacaktı. Ertesi gün okulda, herkes her zamanki gibi olacaktı.
_
neee diğer bölüm final mi 😧😧😧
![](https://img.wattpad.com/cover/315079544-288-k396896.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agent • nomin ✓
Fanfictionrenjun:hey jeno duydun mu okula transfer öğrenci kılığında ajan gelecekmiş jeno:ne ajanı be renjun:geçtiğimiz sene öldürülen öğretmen için _______________________________________________ texting & story #1 jaemin #1 jeno #1 markhyuck #1 jaeno #1 jae...