Neredeyse aynı anda emniyetin önünde toplandıklarında kapıdaki polislerin bütün odağı olmuşlardı. Çok kalabalık olduklarını fark edip sadece Renjun ve Mark'ı içeri yollamıştı diğerleri. İkisinin içeri girmesiyle Jaemin'i görmeleri bir oldu. Mark neden hocalarının burada olduğuna anlam veremese de Renjun dişlerini sıkarak, sadece Mark'ın duyacağı tonda konuşmuştu, "biliyordum." Mark hâlâ anlam veremezken Jaemin'in, Jaehyun'a "abi" demesiyle kafasında şimşekler çakmıştı. Yanlarında Taeyong ve bir avukat vardı. İş bu kadar ciddi miydi? Öyle olmadığını sanıyordu Mark.
"Şuna şurada dalmamak için zor duruyorum." Mark, Renjun'in omzuna dokundu sakin olmasını tembihlercesine. "Dalmak için nedenin ne anlamıyorum Renjun. Ajan olduğunu bize söylemesini mi beklerdin, nasıl yapsın böyle bir şeyi?" Renjun sinirle Mark'ın elini omzundan atınca sessiz olmaya çalışarak konuştu, Jaemin onları henüz görmemişti ve fark etmesini de istemiyorlardı. "Onu mu tutuyorsun Mark?"
"Hayır ama bu onun işi sonuçta değil mi, Jeno nereye kadar kaçmayı planlıyordu ki?" Mark'ın yaşça olduğu gibi mantıklı davranma konusunda da diğerlerinden fazlası vardı ve bu inkar edilemezdi. Fakat Renjun için gözünde bir salak gibiydi şu an. "Geç onu Mark, o Jeno'yu kandırdı. Neden başka bir yol yok gibi onu sevdiğini söyledi ki ona?"
"Onu sevmediğini kim nereden çıkart-" Sözünü noktalamadan Jaemin ile göz göze gelmişti ve bunu fark eden Renjun'in de bakışları Mark'tan Jaemin'e dönmüştü. Renjun'in sinirli bakışları ve derin nefesleri karşısında Jaemin süt dökmüş kedi gibi duruyordu. Gözleri dolu doluydu, ilk defa bakımsız bir hâlde duruyordu. "Rolünü ne kadar iyi oynuyor." diye düşündü Renjun. Asla güvenmiyordu.
Jaemin onlara doğru birkaç adım atınca Renjun'de ona yürüdü, "beni dinlemek istemediğinizi tahmin edebiliyorum ama-" Renjun'den korkusu yoktu, karakolda onu dövemezdi. Dövse bile zararlı çıkan yine Renjun olurdu ama Jaemin susma ihtiyacı hissetti. Kendini baştan açıklayamadığı için kendine sinir oluyordu. "Evet, istemiyoruz." Jaemin burnunu çekti ve kafasını salladı, "Jeno'nun birazdan çıkıp evine gideceğini bilseniz yeter. Fakat o, senin görgü tanığı olduğunu söylemek durumunda kalmış ve ifaden alınacak." Renjun kaşlarını çattığında bileklerinin birden kelepçelenmesini beklemiyordu. "Neler oluyor, senin oyunun mu bu da?"
"Jeno söylemiş dedim ya!" Renjun götürülürken arkasından bağırdı Jaemin. Sakin kalmak çok zordu. İhanet ettiğinin düşünülmesini istemiyordu. Haksızlığa gelemezdi.
Renjun'in arkasından bir süre baktıktan sonra yanındaki Mark'ı fark edip abisinin yanına dönmek için hareketlendi ama Mark engellemişti. "Bana doğruları anlat Jaemin." Sesi sert çıkmıştı, ondan nefret etmese de güvenmemesi gerektiğini biliyordu en azından. Jaemin konuşacak gibi oldu, cümleleri bir araya getiremedi ve cebinden telefonunu çıkartıp Mark'ın eline tutuşturdu. "Jeno ile ve abimle neler konuştuğumu görsen sana kanıtlarıyla iyi bir açıklama verir." Mark'ın garip bakışları altında gözlerini devirdi, "telefonumu birine vermek planım gibi mi duruyor? Hiçbir şey silmedim ya da gizlemedim." Mark başını sallayıp oturcaklardan birine oturdu ve mesajların hepsini okumaya başladı. Bir ara yanındaki polisleri dinledi ve Renjun'in sorgusunun birazdan biteceğini duyduğunda daha hızlı okumaya başladı. Renjun bu yaşananı bilmemeliydi, en azından şimdilik.
Jeno'nun mesajlarını bitirip Jaehyun'un mesaj kısmına girdiğinde okuduklarına inanamıyordu. Eğer bunlar gerçek konuşmalarıysa, Jaemin tam da bildikleri gibi birisiydi. Masum, akıllı ve Jeno'ya âşık.
Oturduğu yerden, Renjun'i götürdükleri koridor gözükmüyordu ama Jaemin onu çok iyi anladığı için koridorun başında bekliyordu. Mark mesajların sonuna yaklaşırken Jaemin yanına gelip elinden telefonu kapıp uzaklaştığında, çok geçmeden Renjun geldi. Elindeki kelepçe çözülmüştü "Ne oldu?" Sakin duruyordu az önceki hâline göre. "Jeno'yu birazdan çıkartacaklar, ayrıntıları sonra konuşuruz. Sen ne yaptın?" Mark omzunu silkti, "seni bekledim." Gerici bir sessizlik oluştu ikisi arasında. Sürekli çalışan telsizlerin sesi, ağlayarak şikayette bulunan bir kadının feryatları, çalan telefonlar... Bunların hiçbiri mutlak sessizliği vermezdi elbette.
Biraz sonra birkaç polisin Jaemin ile konuşması ve onun karakoldan çıkıp gitmesini izlediler. "Shotaro ne zamandan beri burada?" Mark'ın kaşları havaya kalkmış bir şekilde sorduğu soruya ağzı açık kaldı Renjun'in. "Her şey senaryoymuş resmen." diyebildi sadece. Kendini çok büyük bir olayın içinde gibi hissediyordu ya da bir filmde gibi. "Lee Jeno'yu çıkartabilirsiniz, gittiler." Yapılı bir polisin emri üzerine bir diğeri koridora ilerledi. Mark'ın anlamaya çalışması üzerine Renjun gözlerini devirdi. "Jeno istemiş, onu görmek istemediği için."
Çok geçmeden getirdiler Jeno'yu, daha doğrusu serbest bir şekilde kendisi gelmişti. Arkadaşlarını görünce direkt olarak onların yanına ilerledi. "Gidelim." Onları beklemedi, ne cevaplarını ne de gelmelerini, çıktı hızlı adımlarla. Mark'ın, onun arkasından giderken düşündüğü tek şey birkaç günde nasıl bu kadar dağıldığıydı. Yakın zamanda ağlamış gibi durmuyordu, gözleri şiş değildi. Sadece saçları dağınıktı, hava soğuk olmasına rağmen ince ve kapüşonlu bir ceketi vardı. Yüzünde ne renk ne de ışık vardı. Monoton hayatında bu tarz bir şey hiç olmamıştı, hiç aşk acısı çekmediği gibi hiç karakolluk olmamıştı da. İhanete uğramamıştı ya da ifadesi alınmamıştı. Berbat hissediyordu.
Dışarıya çıktıklarında, bekleyen arkadaşlarının onu karşılamasına veya ne tepki vereceklerini şaşırmalarına tepki göstermeden sabah geldiği yoldan geri gitmeye başladı. Bu kadar kolay çıkacağını bilse daha önceden gelirdi, yapabilse zamanı geriye alırdı. En azından Jaemin ile hiç tanışmazdı. Neden böylesi bir ihanet üzerine hâlâ ondan tam olarak soğumamıştı? Kendine, onu gördüğü yerde döveceğini söylese de biliyordu ki yapamazdı. İzlemeye doyamadığı güzel yüzüne morluk yakışmaz diye düşünüyordu. Dengesi alt üst olmuştu.
Arkasından onu takip eden altı arkadaşının fısıldaşmalarına daha fazla dayanamadı ve aniden durup omzunun üstünden onlara baktı. "Ben eve gidiyorum, iyi hissedince size yazarım. Gelmeyin." Yürümeye devam etti. Sesleri kesilmişti onların da. Dediğinin yapılması rahatlatmıştı, arkadaşlarının ona saygısını koruması bir nebze iyi hissetmesini sağlamıştı. Yoluna devam etti hızlı adımlarla. Fark etmeden Jaemin'i düşünmeye başlaması üzerine koca bir küfür savurarak ayağının hizasındaki taşa tekme attı. Metrelerce ileri fırlamasına bakmamıştı bile.
Evini uzaktan gördüğünde artık tek düşündüğü anne ve babasıydı. Evde olduklarını veya onu aradıklarını tahmin etmesi zor değildi. Henüz akşam olmuştu ve Jeno'nun onlara her şeyi sıfırdan anlatmak için daha zamanı vardı. Apartmana girdiğinde, tek dileği o ikisinin iyi olduğuydu. Özellikle annesinin.
_
selam çok alakasız ama chenji yayınladım bakarsınız belki ✍🏻
![](https://img.wattpad.com/cover/315079544-288-k396896.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agent • nomin ✓
Fiksi Penggemarrenjun:hey jeno duydun mu okula transfer öğrenci kılığında ajan gelecekmiş jeno:ne ajanı be renjun:geçtiğimiz sene öldürülen öğretmen için _______________________________________________ texting & story #1 jaemin #1 jeno #1 markhyuck #1 jaeno #1 jae...