.
İnanılmaz bir öfke nefret kapladı içimi.
Beklediğim hiçbir şey gelmedi sabahtan beri sağı solu kontrol etmekten deliye döndüm bulamadıkça da sinirlenmeye başladım.
Rahatlamak, çenemdeki kasılmayı gevşetmek için şöyle bir tane çaksam bu masaya bi yumruk...
Sikerim şimdi eğitimini de sistemini de padişahım, sikerim risalesini de.
Bir şeyleri anlatamamak beni deli ediyor ama içimde biriktiğini her hissettiğimde de sanki saçmalıyormuşum gibi hissettiriyor bu beni daha da delirtiyor.
Delilik krizine giriyorum bu arada hayırlı ramazanlar hepinize.
Bazen bazı insanların mutsuz ya da hâlinden memnun olmayan insanlara söylediği bir şey vardır.
Afrika'daki çocuklar aç senin derdine bak...
Eskiden hak verilesi bir söylem gibi dururdu ama ne boktan ve ne duygu yoksunu bir ifade bu. Böyle bir saçmalık olur mu? İnsan kendi çektiği acısını, rahatsızlığını başka birisinin hisleriyle kıyaslar mı bu ne sikik cümle.
Basit mutluluk diye bir şey de olamaz o zaman bu mantıkla çünkü bir yerlerde senden daha iyi hayatlar yaşayıp istediği her şeye erişebilen ve zevkten dört köşe olanlar var olacak.
Mutlu olma amına koyim başkaları senden daha mutlu seninki de mutluluk mu?
Hisler küçümsenmez arkadaşlar.
Bir şey ne kadar basit olursa olsun o şeyin o insanda ne hissettirdiği önemlidir.
Belki de bu kıyas bu zamana kadar beni kötü hissettirdi. Bazen düşündüğüm, hissettiğim şeylerin pişmanlığını ve saçmalığını yaşıyorum hâlen. Bu yüzden hissettiklerime sinirleniyorum.
Yanlış bir baskılama ama yüklenmiş işte Afrika'daki çocuk açlığı... Senin derdin de dert mi?
Sorun değil ben bu zamana kadar anlaşılmak da istemedim derdimi dışarı vurmakla da pek derdim olmadı. Benim bütün öfkem içimdekilere. Anlaşılamadığım için değil anlatamadığım için, kendi içimde söylediklerim bile beni tatmin edemediği için bu kadar deliriyorum.
Beklediğim hiçbir şey gelmediği için sinirleniyorum. Planladığım hiçbir şeyi doğru yapamadığım tahminlerimi yanlış salladığım için sinirleniyorum.
Bunu yediremiyorum.
Birçok gerçeği kendime yediremiyorum.
.
Yanımda da annem imam-ı rabbaninin kadınlara nasihatini okuyor. Tamam şovmenim, en arap sensin en çok sen biliyorsun fesahat belagat dilini.
Okuduğu yerde az önce ismim geçti.
Eskiden ne adımı ne soyadımı anlarlardı. (Şimdi beni de anlamıyorlar) Bu yüzden çocukken sevmezdim adımı.
Hatta Elif Şafak'ın Sakız Sardunya diye bir çocuk kitabı var. Akrabalardan biri bana o kitabı almıştı neden bilmiyorum adımı sevmediğimi o kadar da polemik hâline getirmemiştim aslında.
Sakız Sardunya diye bir kız vardı ismini sevmiyordu garip buluyordu herhalde kızı da zorbalıyorlar mıydı neydi. Kız bir küre buluyordu okşuyordu küreden iki çocuk falan çıkıyordu onlarla tanışıyordu sonra da bir şekilde ismini seviyordu işte.
Kitabın dışı falan çok güzeldi ama her halde birine mi verdik ya da atmış da olabiliriz.
Neyse.
Bu kitap sayesinde değil ama zamanla anladım işte. Bir Ayşe Yılmaz bulunur buralarda ya da bir Ali Kaya...
Ama bir Müberra Köğçe bulamaz hiçbiriniz. Bir Dutluk da bulunmaz bu camiada.
.
.
.İyi hissedeyim diye Hande Yener'e çevirdi bu hayat beni.
Işığımı güneş bile kıskanır bi bakışımla ortalık alev alır. Kıpıssss.
Neşelendim şu an.
Şu an tek bir derdim var sanırım o da zamana bırakmak. Anlatamadıklarımı zamana bırakmak o kadar da kolay gelmiyor ama.
Bu yüzden o iç sıkıntısı tekrar gelmeden bir ajda pekkan gelsin aklıma.
Söylediv hiveraktiviv.
Hande Yener deyince aklıma Gülşen ve Ajda Pekkan bonus olarak geliyor ve Hidra'nın Hande Yener'le arasındaki husumet ne her yerde dile getirmiş.
Ramazan programı tadında kendi kendime boş yapıp yine bir şeylerin üzerini kapattığıma göre sanırım artık gidebilirim.
Gideyim ve bir kez daha kontrol edeyim bari beklediklerim gelmiş mi?
.
Gelmiş biri sıra diğerlerinde...