28. Bölüm

111 29 0
                                        

Güneş kendini belli etmeye henüz başlamışken ben balkonda oturmuş etrafı izliyordum. Mahir Uyar gecenin bir yarısı aramıştı ve bunu duyan Kutay, beni tabiri caizse sorguya çekmişti. Sorgum bittiğinde ise uyku tutmamıştı ve balkonda oturup kalmıştım. Güneşin doğmasını istemiyordum. Karanlık güzeldi. Kendimle baş başa kalabilmemi sağlıyordu. İçimde bir savaş vardı. Kimsenin bu savaştan haberdar olmasını istemiyordum. Mahir Uyar gibi bir dert ise tepemde açığımı kolluyordu. Her şeyi aynı anda idare etmek zorlayıcıydı.

Bahçeye yaklaşan siyah arabayla gözlerimi oraya çevirdim. Kargalar daha kahvaltısını yapmamıştı. Araba biraz daha yaklaştığında gelenin Uğur olduğunu anlamıştım. Neden bu saatte gelmişti. Araba bahçede durduğunda önce Uğur indi ve hemen ardından Serkan da inmişti.

"Günaydın." diyerek aşağıya, Uğur'a seslendim. Başını kaldırıp yukarı baktığında göz göze gelmiştik.

"Günaydın. Erkencisin?" diye sordu.

"Sende." dedim.

Yapacak bir şey yok der gibi bir hareket yaptı. "Konuşmamız lazım." dedi.

"Bencede..." dedim ve odama girip üzerimi değiştirdim. Daha sonra aşağı indiğimde Uğur ve Serkan salonda oturuyorlardı.

"Evet beyler, sebebi ziyaretinizi hele ki bu saatte kargalar daha kahvaltısını yapmamışken neye borçluyuz?" diyerek göz kırptım.

"İstemiyorsan gidelim biz Nur." dedi Serkan.

Sadece sırıttım, bir cevap vermedim. Serkan kınar gözlerle bakarak cık cık cık yaptı.

Başımı gülerek Uğur'a çevirdiğimde gülümsemem donmuştu. Gözlerinde adeta beni büyülen bir şeyler vardı. Bakışlarındaki derinlik içimden parçalar koparıyordu.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum.

"Nasıl bakıyorum?" diye sordu.

Bilmem der gibi dudağımı büzdüm. Sonra hemen devam ettim. "Mahir Uyar beni aradı." dediğimde hiç şaşırmamıştı.

"Biliyorum." dedi. Hiç şaşırmadığı her halinden belliydi.

Nerden bildiğini söylemesi için göz kırptım.

"Kutay aradı. Endişeliydi. O yüzden bu saatte geldik zaten." dedi Serkan. Bakışlarımı ona çevirdim.

"Bir şeyler içer misiniz?" diye sordum.

"Bir çayını içeriz." diyen Serkandı. Uğur'a döndüm. Başını salladı.

"Kahvaltı yaptınız mı diye sorduğumda ikiside cevap vermek yerine yüzüme bakmaya devam etmişlerdi. Sanırım konuşmanın tam ortasında kahvaltının nereden çıktığını düşünüyor olabilirlerdi.

"Sessizlikten anladığım kadarıyla yapmadınız. O halde kalkın kahvaltı hazırlayalım daha sonra konuşuruz." dedim ve mutfağa yöneldim. Arkama döndüğümde kimseyi göremeyince tekrar salona girdim. İkiside hala oturuyorlardı. Uğur'un yanına ilerledim ve kolundan tutup çekiştire çekiştire kaldırdım. "Hadi Uğur Dilmen. Çok iyi kahvaltı hazırladığını biliyorum. Kalk!" dedim ve itekleyerek mutfağa yönlendirdim. Ardından Serkan'ın yanına ilerledim ve onun da kolundan tutup çekiştirdim. "Kalk sana zaten nedensizce ayar oluyorum bıçaklarım seni." dediğimde, Serkan dehşete düşmüş gözlerle "Psikopat mısın kızım sen?!" diyerek ayağa kalktı ve hızla benden uzaklaşarak Uğur'un peşinden gitti. Gülümseyerek bende ikisinin ardından mutfağa yöneldim.

"Serkan patatesleri sen soy ve doğra. Uğur sen de omlet yap. Bende çay koyacağım." dedim ve ısıtıcıya su koydum.

Serkan söylene söylene patatesleri yıkadı ve soymaya başladı. Uğur dolabı açıp yumurtaları çıkarırken çok ciddi gözüküyordu. Geriye çekilip duvara yaslandım ve onları izlemeye başladım. Bu iki insan önceleri benim hayatımdaki en önemli insanlardı. Benim canlarımdı. Ama bugün geldiğimiz konum hiç adil değildi. Gözümden sızan bir damla yaşı çaktırmadan sildiğimi sandığım esnada Uğur'a yakalanmıştım. Elindeki omlet tavası sertçe tezgaha bıraktığında yüksek desibelde bir ses çıkmıştı. Kaşlarını çatabildiği kadar çatmış elini yumruk yapmıştı. Uğur'un dikkatini benden çekmesi için buzdolabına yöneldim ve domates salatalık çıkardım. Çıkardığım domatesleri ve salatalıkları iyice yıkayıp doğramaya başladım. Uğur'un gözleri hala üzerimdeydi.

Piyon (Kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin