Bir gün okuldan eve geldiğinde korkunç bir durumla karşılaşan bir kızın kısa ve korkunç hikayesidir. Bu hikaye korede olan bir şehir efsanesine dayanır.
14 yaşındaki Yumi korenin küçük bir kasabasında annesi ve Babasi ile birlikte yaşıyordu. Bir gün, okuldan eve yürürken okulu ile evi arasındaki mesafe çok uzun olduğu için yumi çok susamıştı.
Bir bardak su almak için mutfağa girdi. Dolaptan bir bardak aldı ve aniden olduğu yerde kaldı. Mutfağın köşesinde annesinin cesedi vardı.
Yumi bayrağı elinden düşürdü ve korku içinde çığlık attı. O anda yan odadan babası çıktı.
" Yumi lütfen sakin ol. Annen bizi terketmeyi planlıyordu. Baska bir adamla ilişki yaşıyordu. Onunla konuşmaya çalıştım... Eğer giderse senin yıkılacağını söyledim. Ama dinlemedi... Kavga ettik... Her şey çok aniden oldu... Düştü ve kafasını vurdu... Çok üzgünüm..."
Yuminin babası oturdu. Mutfak masasına kafasını koydu ve kontrolden çıkmış bir şekilde ağlamaya başladı.
Yumi olan şeyleri anlamakta çok zorluk çekiyordu ama kendisini güçlü olmaya zorladı. Düşünmesi gerekiyordu. Eğer babası hapse girerse ne olurdu? Hiç akrabası yoktu. Sadece 14 yaşındaydı. Yetkililer onu yetimhaneye gönderirdi.
Ne yapması gerektiği çok açıktı. Başka seçeneği yoktu.
Babasını polise ihbar etmemeye karar verdi. Bir kazaydı ne de olsa. Bu durumla başa çıkmalarının bir yolunu bulmaya karar verdi. Babasına baktı ve başını salladı." Onu biz gömmeliyiz." dedi sessize. "Eğer komşular sorarsa Başka bir adamla kaçtığını söyleriz.
Babası başını salladı, hâlâ ağlayarak hıçkırıyordu.
Yumi üst kattaki odasına çıkıp okul üniformasını çıkardı. Giyecek kıyafeti ararken yatağın üzerindeki bavulu fark etti.
Bavulu açtığında bavulun içinde kıyafetlerinin olduğunu gördü. Küçük bir kağıt parçası kıyafetlerinin üzerinde duruyordu. El yazısını tanıdı. Bu annesinden bir nottu.Şöyle yazıyordu: " Yumi eşyalarını topladım hemen burdan gitmemiz lazım, baban delirdi."