Bölüm 7.

331 64 28
                                    

Birkaç günlük yolculuk normal geçmişti. Arabayla gidiyoruz, gece olduğundaysa insanlara en uzak olan yere, ormana girip, arabayı park ediyorduk. Arabayı genel olarak sadece Pars ve ben kullanıyorduk. Çünkü araba kullanmayı bilen ve yollara hakim olan sadece ikimizdik.

Şimdiyse gece çökmüştü. Yan koltukta bu sefer Pars yerine İstanbul oturuyordu. Çünkü Pars burada rahat uyuyamadığını söylemiş, arka koltuğa Ekin'in yanına oturmuştu. Arabadaki herkes uyurken ben de pencereden dışarı bakıyordum.

Ormanlık alanın açık kısmında olduğumuz için gök yüzü çok açık bir şekilde görünüyordu. Ay ve yıldızlar geceyi aydınlatan tek şeydi. Eski zamanları özlüyordum evet. İnsanlarla dolup taşan yollar, iş yerleri, okullar. Bunları özlüyordum ama bu sessizlik anlatılmaz derecede güzeldi.

Zombiler yok, insanlar yok. Sadece orman, ben ve temiz hava. Keşke dünyada başka bir şey olmasa. Keşke sadece biz ve bu dünya olsa. İnsanlar, zombiler olmasa.

Bütün gün uyanık kalmak beni açıktırmıştı. Bu yüzden arabanın ön kısmına koyulan poşeti alarak açtım. Yemeğimiz bir süre daha bizi idare edecekti, ama yine de yemek bulmamız gerekiyordu. Çünkü çok uzun bir yolumuz vardı. Kuzeye doğru gitmeye devam ettikçe havalar daha da soğuyacaktı, bu yüzden yemek işini buralarda halletmemiz gerekiyordu.

Poşetten sandviçlerden birini alıp, tekrar yerine bıraktım. Sandviçin paketini açıp, yavaşça yemeye başladım. Daha Pars'ın vardiyasına bir saat vardı. Uykum geliyordu ama beklemek zorundaydım.

Yan tarafımda hışırtı duyduğumda kafamı oraya çevirdim. İstanbul hafifçe hareketlendikten sonra gözlerini açtı. Gözleri ilk önce beni bulmuştu. Ardından derin bir nefes alarak, "Merhaba." demişti.

Sandviçi ısırıp, yemeye başlarken sadece kafamı sallamıştım. Kollarını göğsünde kavuşturup, öylece oturmaya başladığında, "Aç mısın? Alıp yesene." dedim.

Fakat o kafasını iki yana sallayarak, "Hayır istemiyorum ve teşekkürler." dedi.

Omuz silkerken, "Ne teşekkürü canım, altı üstü yemek sadece." diye mırıldandım.

Fakat o, "Hayır, onun için değil." dediğinde kafamı ona çevirdim. Bakışlarım yüzünde gezinirken utangaç bir şekilde, "Ben.. bizim için yaptığın diğer her şeyi diyorum. Bizim yüzümüzden evinden uzaklaştın, babanla kavga ettin." diye ekledi.

Bunu dediğinde ben de kafamı çevirdim. Sakince yemekten bir ısırık daha alırken, "Ev gibi değildi zaten. Babamla da klasik durumlar, sorun değil yani." dedim onu rahatlatmak için.

Hayır sorun. Evde olmak istiyorum. Babamla kavga etsem bile iyi olduğunu bilmek istiyorum. O bakışları, öfke dolu gözleri yargılamak için bile olsa benim üzerimde olsun istiyorum. Birbirimizden nefret edelim ama ikimiz de birbirimiz için endişe edelim. Her avdan sonra sen değilmişsin de, Pars getirmiş gibi bana etin en sevdiğim kısmını yolla istiyorum.

Ama bunu ona diyemezdim. Sonuçta bu benim kararımdı. Beni hiçbir şeye zorlamadı, kimse yapmadı. Ben kendim seçtim bunu. Neden yaptım onu bile bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey varsa, o da onları o adama veremeyeceğimdi.

Uzun bir sessizlikten sonra, "Baban ve sen.. biraz uzak gibisiniz." diye mırıldandı.

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken sandviçin son lokmasını da ağzıma attım. Onu yuttuktan sonra, "Her zaman böyle değildik. Eskiden iyiydik, biz çok iyiydik." dedim.

Meraklı bakışları üzerimde gezinirken, "Peki sonra ne oldu?" diye sordu.

Arkama yaslanırken, "Bu oldu işte. Dünya bu hale geldiğinde biz de bu hale geldik. Babam hayatta kalmak, yaşamak için en iyi yol bu diye düşünüyor." dedim ona.

Istila: Zombi | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin