Sen iyi misin?

75 31 12
                                    

“Sahi sen iyi misin?”
“Neden sordun? Gördüğün gibi iyiyim.”
“Senin hayalini gördüm buraya gelirken, yoksa o kişi sen miydin?”
“Hayır, ben değildim. Ben buralardan uzaklaşmadım. Nasıl gördün sen beni?”
“Üstün başın dağınıktı. Doktor korkuyorum. Beni kurtar dedin hem de defalarca. İlk kez yol kenarında çıktın karşıma.”
O sıra Melis, “Ne, yol kenarında mı?” diye sordu.
“Evet de ne oldu?”
“Anlamalıydım, evet ya anlamalıydım. Bu iş buradan olacak gibi değil. Asıl yerine gitmek gerekiyor artık.”
“Asıl yeri derken, ne diyorsun Melis?”
Azra “Melis şaka bu değil mi?” diye sorarken hayretle bakıyordu.
“Oradan bakınca şaka yapıyor gibi bir halim mi var Azra?”
“Melis ne oluyor sana ya!”
“Asıl sana ne oluyor?”
“Ben soruyorum, sana ne oluyor?”
O sıra seslerin yükselmesine dayanamayan doktor bağırıp ikisini de susturdu.
“Bir sakin olur musunuz? Siz neyi paylaşamıyorsunuz kaç gündür? Şu an önemli olan tek şey ihtiyar, o nerede?”
Azra, etrafa bakındı. “Baba… Neredesin babacığım?”
Saat çoktan geç olmuş, hava iyice kararmıştı.
Bir yandan doktor bir yandan Melis birlikte ihtiyarı aramaya başlamışlardı. Ormanın derinliklerinde bir yerde hastaneden birkaç kilometre uzakta bir mağaraya denk geldiler. Doktor şaşırmıştı. O an arkasından gelen Melis ile Azra aynı anda konuştu.
“Hayır, ne olur bunun gerçek olmadığını söyleyin!” Azra ve Melis birbirine bakarak “olamaz” diye paniklediler.
“Kızlar ne oluyor söyler misiniz?”
Melis,
“Bak bunu görüyor musun? Diye sorar.
“Evet, bu şey… İhtiyarın üzerindeydi. Bunun burada ne işi var?”
“Doktor ne bilelim! Bizim düşündüğümüz şey; mağaraya gidip gitmediği. Hepsi bu! Umarım gitmemiştir. Azra, Azra?”
“Efendim?”
“Gidip bakalım. Doktor da etrafa baksın. Her şeyin tam mı?”
“Evet, peki ya senin?”
“Evet.”
“Öyleyse gidelim.”
Doktor neye uğradığını şaşırmıştır. Düştüğü kaos yetmiyor gibi, şimdi de ihtiyar kayıptır.
“Neler oluyor?”
“Biz içeri gidiyoruz sen ise burada babamızı arayacaksın. Bir şekilde bulmamız lazım. Anlıyorsun değil mi doktor?”
Gözleri açık hayretler içinde olanı biteni anlamaya çalışırken aynı zamanda kafasını sallayarak onayladı.
“Tamam.”
“Anlaştık. Öyleyse gidelim.”
Doktor mağaranın etrafına bakarken kızlar ise içeri çoktan girmişti. Öylesine karanlıktı ki el feneri olmadan içerisinin görünmesi imkansızdı. Dar ve bir o kadar da içerisi kasvetliydi. Adeta insanın tüylerini ürpertircesine içini titretiyordu. Buram buram gelen o atık ve küf kokuları ciğerlerine dolarken bir yandan mağaranın sarkıklarından kendilerini korumaya çalışıyorlardı. O kadar çok vardı ki, büyük küçük demeden hepsinin yanından geçerken başlarını eğmeleri gerekiyordu.
Belli bir yere gelene kadar mağara kapkaranlık göz gözü görmüyorken bir süre sonra biraz daha aydınlık olan yere geldiler. O kadar büyük mağaraydı ki git git bitmiyor, kokuda her adımlarında daha da rahatsız edici bir hal alıyordu. Nefes almak zorlaşırken bir yandan da karanlık yerden çıkmanın sevincini içlerinde yaşamayı da ihmal etmediler. Geriye doğru baktıkların da mağara zifiri karanlık ve bir o kadar ürkütücüydü. Her ne kadar geri gitmek isteseler de akılları hep ihtiyardaydı.
Azra, “Melis sence doğru mu yaptık?” diye sordu.

AZRAH (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin