Second Chance ~ Yizhan ~Wangxian

13- Wangji & Yibo

   

            Sacramento

     "Nuan, ahh Tanrım oğlumuz bağırıyor. Çabuk ol kabus görüyor. Bugün o gün galiba."

     Nuan ve Lifen Sacramento da yaşayan bir çiftti. Aile kökeni asırlar önce Amerika'ya yerleşmiş Çinli iki ailenin çocuklarıydılar. Birlikte büyümüşler, aşık olup evlenmişlerdi. Mutlulukları Lifen'in hastalığıyla gölgelendi. Lifen çocuk sahibi olamazdı. Rahmi zayıftı. İlk yıllarında bu haberle üzüldüler. Tüp bebek bile önerilmiyordu. Ancak Lifen hamile kalmıştı bile. Çocuğun alınması önerildi doktorlar tarafından. Hem anne hem bebek tehlikedeydi.

     Lifen ise inatla bebeği doğuracağını söylüyordu. Bu yüzden eşi ile karşı karşıya kalmıştı. Bir gün aileyi toplayıp anlatacakları olduğunu söyledi.

     "Sevgili ailem ve sevgili eşim. Bana inanmamız önceliğimdir. Ben bu bebeği sağlıkla dünyaya getireceğim ve bize hiç bir şey olmayacak..

     "Ama kızım dokt...

     "Lütfen anne. Önce dinleyin beni. Ben düğünden bir gece önce bir rüya gördüm. Kucağıma bir bebek verildi. Işık halinde yüzünü göremediğim birisi 'hiç korkma kızım. Bu senin oğlun. O ve sen iyi olacaksınız.' dedi. Bakın daha düğün bile olmadan bu bana gösterildi. Sadece neden diyordum onu da öğrendim. Bu bebekten vazgeçersem asla mutlu olamayacağım. Belki hepinizi suçlayacağım da. Oğlum belki rüyalarıma girip' neden vazgeçtin anne' diyecek. Bebeğimin dünyaya gelme sebebi varmış. O ses bana söyledi. İnanın tek kelime abartı yok. Beni tanıyorsunuz. Öyle herşeye inanmam. Ancak bu rüya çok gerçekti. Bebeğimin sıcaklığını bile hissettim."

     "Tanrım Lifen bu.. Bu nasıl oldu. Yani çok şaşkınım şu an. Sen kesin atalarımızdan birinin ruhunu taşıyorsun. Aile kökenimizde bu rüyanın olduğu efsanemiz var. Büyük büyükbabam anlatırdı bize. Ve bu ailede kuşaktan kuşağa geçti. Ama sen hiç bilmiyordun bunu. Unutulup gitmişti. Yoksa o anlatımdan etkilendiğini söylerdim."

     "Anne bu daha öncede mi olmuş yani?"

     "Sanırım evet. Benzer bir şeydi. Ama o zamanlar tıp bu kadar ileri değilmiş. Çok uzun eski tarihten eski Çin'den söz ediyorum. Şamanlara danışılırmış o zamanlar. Şaman bizim atalarımıza bebeğin lanetli olduğunu, doğunca öldürülmesi gerektiğini söylemiş. Hamile olan atamız senin gibi bir rüya görmüş. Ona bebeğin çok şanslı olduğunu ve bereket getireceğini müjdelemiş. Ama buradan gitmeniz gerekiyor demiş. İşte o zaman eski atalarımız yola çıkmışlar. Lan ailesi de onlara inanarak onlarla ayrılmış o köyden. Böylece çok uzun yolculukla Amerika'ya gelinmiş. Denilen şu ki bebek yolculukları sırasında doğmuş. Ve yolculuklarında hiç bir engel çıkmamış. Ne açlık ne zorluk görmüşler. Rüyanın gerçek olduğunu anlamışlar. O çocuğun yaşamasını sağladıkları için bir ödülmüş bu. Ve hala biz o ödül sayesinde sıkıntı yaşamıyoruz."

     "Ahh Tanrım. Gördünüz mü? Tanrı bize de yardım ediyor hala. Bu bebek doğacak ve sağlıklı olacak. Artık çok eminim. Kalbim kuş gibi hafifledi. Peki sonra o köye ne olmuş biliyor musunuz?"

     "Söylenene göre yıllar sonra ailelerimizden birileri oraya ziyarete gittiğinde köyün artık olmadığın öğrenmiş. Bizim ayrılışımızdan bir ay kadar sonra köy baskına uğramış kimse sağ bırakılmamış. Şaman da içlerindedir elbette. Köyün kralı gibi davranıyormuş sanırım. O ne  derse doğru kabul edilmiş belli ki. Bildiğimiz bu kadar."

     "Lifen çok üzgünüm beni affedebilecek misin? Çok bencilce davrandım. Bebeğimizden vazgeçmiştim. Seni kurtarmanın peşine düştüm."

     "Tamam canım geçti. Ortada affedilecek bir şey yok. Sen beni düşündün. Önemli olan anlattıklarıma inanman, bana güvenmen. Ahh bir de bir kaç şey daha söyledi o ses. 'Altı yaşına gelince bir rüya görecek oğlunuz. Adını değiştirmenizi isteyecek. Onun dediğini yapın. On beş yaşında ise size bir hayattan söz edecek. Söylediklerine inanın. Onun bir kaderi var. Kaderindeki kişiye asla karşı çıkmayın. Bu rüyayı şimdi kimseye anlatma. Zamanı gelince bileceksin.' Bunları söyleyip kayboldu. Ben çok şaşkındım. Onun dediği gibi zamanı geldi ve anlattım artık içiniz rahat olsun."