Bir iki saat sonra San ve Wooyoung salonda otururken, aralarında sıcak bir sohbet geçiyordu. Wooyoung gülümseyerek sordu "San-ah, bana güzel bir şarkı söyler misin?"
San, Wooyoung'a sevgi dolu bir bakışla yanıt verdi: "Şu dünyadaki bütün şarkılardan daha güzelsin bebeğim."
Wooyoung, San'ın sözleri karşısında içten bir gülümsemeyle başını salladı. "Beni gerçekten mutlu eden nadir ve eşsiz bir insansın hyung... teşekkür ederim yanımda olduğun için."
Bu samimi konuşma sırasında, salonda akşam haberlerini izleyen Wooyoung'un babası, ikisine bakarak bir an duraksadı ve gülümseyerek bakışlarını aksi tarafa çevirdi. Televizyon izlemeye devam etti ve sessizce gülümsedi.
Wooyoung'un annesi ise salona girdiğinde, gençleri birbirlerine sarılmış bir şekilde buldu. Bir an için onlara şefkatle baktı, ancak sonra kızgın bir ifadeyle konuştu "Çocuklar, lütfen odanıza gidin. Artık yeterince geç oldu."
Bu gece Bayan Jung, San'ın onlarda kalmasına izin vermişti. Evden çıkmayan ve neredeyse hiç arkadaşı olmayan oğlunun, birisiyle bu kadar yakın oluşunu görmek Bayan Jung'a keyif veriyordu.
Wooyoung ve San, hızla ayağa kalktılar ve özür dileyerek odalarına doğru yöneldiler. Ancak birbirleriyle bakışarak gizlice gülümsediler, bu küçük anın değerini biliyorlardı.
Wooyoung ve San, Wooyoung'un odasına doğru yöneldiler. İkisi de sessizce ve dikkatli adımlarla koridorda ilerlediler. Odaya girdiklerinde, kapıyı sessizce kapattılar ve birbirlerine dönerek gülümsediler.
Wooyoung, odanın ortasına doğru yürüyerek San'ın yanına geldi. "San-ah, bugün beni çok mutlu ettin ve seninle geçirdiğim her anı seviyorum" dedi içtenlikle.
San, Wooyoung'un yanına yaklaşarak onun elini tuttu. "Ben de seninle geçirdiğim her anı seviyorum, Wooyoung. Seninle birlikte olmak benim için çok değerli" diye yanıtladı.
İkisi de sessizce birbirlerine sarıldılar, o anın tadını çıkarmak için zaman durmuş gibi hissettiler. Wooyoung'un odasında, sadece birbirlerinin varlığı ve içten sevgileri vardı. Her şeyden uzakta, sadece birbirlerine odaklanarak, bu özel anın keyfini çıkarıyorlardı.
Wooyoung ve San, odanın sessizliğinde birlikte yatağa oturdular. Yan yana oturarak birbirlerine nazikçe baktılar, sessizlik içinde birbirlerinin varlığını hissediyorlardı.
Wooyoung, yanındaki yastığı kucaklayarak sırtını yatağa dayadı. San, sessizce Wooyoung'un yanına eğilerek onun yanağını öptü ve içten bir gülümsemeyle baktı. Bir süre sessizlik hakimdi, ikisi de birbirlerinin varlığından ve sıcaklığından huzur buluyordu.
Wooyoung, başını San'ın omzuna yaslayarak kollarını büyüğünün etrafına doladı. San da Wooyoung'un başını okşayarak ona destek verdi. İkisi de sessizce oturarak, hiçbir şey söylemeye gerek duymadan birlikte olmanın mutluluğunu hissettiler.
Wooyoung'un aklına aniden bir fikir gelmişti ve heyecanla kalkarak odanın diğer tarafında bulunan çalışma masasının üzerinde duran oyuncak arabayı San'a göstermek istedi.
"Bak sana ne göstereceğim!" diyerek hızla masaya doğru koştu. Arabayı alıp, sevinçle San'a doğru dönerek, "Bak, bu arabayı senin için özel olarak saklamıştım. Çünkü seninle birlikte eğlenmek için mükemmel bir oyuncak olduğunu düşünüyorum!" dedi.
San, Wooyoung'un coşkusunu ve neşesini görünce gülümseyerek ona baktı. "Gerçekten mi? Çok teşekkür ederim, Wooyoung. Bu çok nazikçe düşünülmüş," diye yanıtladı.
Wooyoung, arabayı San'a uzattı ve San da sevinçle aldı. İki genç, birlikte oyuncak arabayla oynamaya başladılar, gülüşmeleri odanın içine yayıldı. Wooyoung'un çocukluluğu ve San'ın neşesiyle dolu bu anlar, ikisinin arasındaki bağların ve birlikte geçirdikleri zamanın değerini bir kez daha hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby's Promise [WOOSAN]
Fanfiction---------------------------------- Bu hikaye tamamen kurgudur. Gerçek kişilerle alakası yoktur. Nefret söylemi, küfür ve rahatsız edici içerik bulundurabilir. ---------------------------------- @choiwoosanni'e 💞