10

372 32 41
                                    

.☽༊˚

I am the sun, you know you need me
And you might get burned if you take too much
Don't get addicted 'cause, I'm gonna fade you like that rush
Is that blood on me or blush?
So what?

Ben güneşim, biliyorsun bana ihtiyacın var
Ve eğer çok fazla alırsan yanabilirsin
Bağımlı olma çünkü seni bu telaş gibi solduracağım
Üzerimdeki kan mı yoksa kızıllık mı?
Ne olmuş?

Gözleri.. En çok da gözleri güzeldi onun. Etrafını çevreleyen ipek gibi beyaz kirpikler, cam mavisi irisler. Bakışları sert ve güçlüydü. Sıcak ve soğuktu.

Kalpler bir olduğunda bağı o kadar kırmak kolay değildir. Dikişler atılmıştır çünkü bir kere.

Yüz yıl önce o gün, öylesine güçlü bir kadın kaçmazdı. Ateşlerin Lordu ona güzel bir fikir vermişti ama olmamıştı işte.

Kulağa kötü gelebilirdi ama o Arın'a aşık değildi, İlahi Lorda aşıktı. Ariana ise Arın'a aşıktı. Aralarındaki fark da buydu aslında ama o zaten Diyarın Kralığını avuçlarının arasına almış, parmağının etrafına sarmıştı.

Önce Sina, sonra Daren ve en sorunda Arın. Toprak Lordunun küçük oğlu Eris, muhafızlık eğitimi alan Şafak, ormanın ruhu, Hava Krallığının muhafızının oğlu Kasır, Ateş Lordu Evran...

Herkes onun etrafındaydı, onu seviyor, güzelliğini övüyor, davranışlarından kızarıyor almamaları gereken bir zevk alıyorlardı. Babası bir generaldi, babasının biriciği, Lord Nahu'nun gözdesi, dönemin Hava Leydisinin favorisi..

Diyarda elde edemeyeceği tek bir şey bile yoktu.

Sonra ilk darbe en sevdiğinden geldi.

Kırgın? Kızgın? Aşağılanmış?

Hepsini hatta çok daha fazlasını hissetti. İntikamını çok sert alabilirdi ama yapmadı. Yapmayacağından değil, onun mükemmel dünyasının bir anda parçalanmasından.

O bir güneşti, İmparatoriçe, tek hakim.

Sonra öylesine bir gün geldi ve kafasındaki taca rağmen eli kolu bağlandı.

İtiraf edemedi ama onu sevmişti. Normalde birini asla sevemeyeceği kadar.

Belki şımarıklıktı, belki kibir. Ama zaten istediği ve isteyebileceği her şeye sahip olan birini yeni bir oyuncak cezbetmez, elinden tamamı kayıp gidene kadar.

Işığı çalınmıştı.

Terk edilmiş İmparatoriçe

100 yıl sadece Su Lordu için uzun geçmemişti.

Aynı zamanda biricik karısı, Diyarın Kraliçesi, Su Lordunun Karısı ve İmparatoriçe Arlenne içinde çok uzun bir zamandı.

"Benim güzel Arlenne'm.." Arlenne, özgür ruh demek.

Oysa Arın ona Leilin derdi. Cennet bahçem, biriciğim.

Hadsizce olabileceğini düşünmüştü belliki. Fakat bu dakikadan sonra sınırların önemi var mıydı ki zaten?

Birbirlerine baktılar ve gördüler. Geride kalan bir geçmiş, acılar ve hatıralar, deliliğin izleri.

Yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuğun acemiliği ile ileri doğru bir adım attı Arlenne. Su Lordu düşerse diye korkarmışçasına yaklaştı kadına.

Gözler ve kalpler birleşti. Baktılar ve gördüler, duydular ve hissettiler. Su Lordu duygularının tamamının akmasına izin verdi.

Suyun hafızası vardır

Terk Edilmiş İmparatoriçe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin