9

267 34 34
                                    

Uzun zaman geçmişti, 100 yıl kadar uzun bir zaman. İlmekte bir hafta 4 yıla eşitti. Ondan uzakta geçirdiği 19,200 yıl. Her dakikası tek tek senine işlemiş buz tutmuş kalbinde yanıklar oluşturmuştu.

Adımları yavaş,ağır ve temkinliydi. Dik duruşunu koruyor olsa bile onu gördüğü anda dizlerinin çözüleceğini biliyor, ilk günki gibi heyecanla atan kalbini dizginlemeye çalışıyordu.

Bir malikane. Dışında tıpkı Su Lordunun sana hediye ettiği kar çiçekleri ile birebir aynı olan bir bahçe.

Kalpler ağrısada alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyordu. İstemsiz bir gülümseme yerleşti yüzüne. Sevdiği kadın olmadan neredeyse 20 milyon yıl geçirmişti. Fakat dirilmek, nefes almaya ihtiyaç duymak onu sabırsızlaştırmıştı.

Okyanus Kralını tekrar ayakta tutuyordu. Bu sefer yıkılmışlıkla değil, saplantılı ve sağlam bir irade ile.

Adımlarında acele etmedi, yavaşça gezindi irisler sana ait olan evde. İzlerini aradı, buldu ve gülümsedi.

Ev senin gibi kokuyordu. Bu Su Lordunu gülümsetti. Güçlü adımları yerde sesler çıkartırken ağır ve güçlü sesler çıkarıyordu. Bir kez daha ayakta ve dimdik duruyordu. Motivasyonunun ne olduğu ise apaçık ortadaydı.

Sonra varlığının her bir santiminde onu hissetti. Kalbi göğüs kafesi ile yarışa girdi, yerinden çıkacakmışçasına attı. Kokun zihnini ele geçirdi. Bu kadar şaşkın olmasaydı bayılırdı bile belki.

Okyanus ve kırgın sevgilisi göz göze geldi. Anılar canlandı, kalpler birleşti.

100 yıl güzelliğinden hiç bişey götürmemişti, bakışları haricinde.

Aşkla bakan gözleri yoktu.

"Neden buradasınız Lordum?" Mesafeli çıkan sesi Arın'a bir tokat misali çarptı. Sendeledi, midesi düğümlendi. Oturmak ve bir çocuk gibi, annesini istercesine ağlamak istedi.

"Bana öyle seslenmezdin." Sesi güçlü çıksada tökezlemişti. Kadının kaşları alayla havaya kalktı. Ne kadar da güzeldi. Cennetteki veya cehhennemdeki herkesi önünde diz çöktürecek bir Tanrıça misali güzeldi. Kafasında bir taç yoktu, fütursuzca diz çökmek ve yarınlar yokmuşçasına ona bir ilah gibi tapmak istedi.

"Öyle mi? Üzgünüm Lordum fakat  o günler çok geride kaldı."

O günler çok geride kaldı.

"Kraliçem," dedi ve durdu. Kırgınlığı apaçık görüyor ve bu onu yüzlerce kez ölüyormuş gibi hissettiriyordu.

"Ben Cennetteki ve Cehennemdeki en büyük günahı işledim. Beni affetmeni isteyecek kadar arsızım ama buz tutmuş kalbim avuçlarının içinde. Bana ne kadar acı çektirdiği önemli değil. Kalbimi sök, şah damarımı kes, içinden geldiği gibi parçala beni. Ama beni affet olur mu? Beni öldüren güçsüzlük değil, sensizlik olur  çünkü. "

Bencillik olduğunu biliyordu. Bu kadının kalbinin her zaman daha büyük olacağını biliyordu.

Onlar birbirlerine ihanet edemezlerdi. Tanrı sevgilisinden af dilemek için çöktü dizlerinin üstüne, ilahiler çevreledi etrafı ve buz tutmuş kalp sahibinin emrini beklercesine zincirlerini sıklaştırdı.

Terk Edilmiş İmparatoriçe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin