(İNCİL01) Keyifli Okumalar diliyorum
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Sabaha dek, Savaş'ın mutfağında ki ufacık masada sohbet ettik. Beni utandırıp huzursuz edecek ne bi imada bulundu nede bi harekette. Sadece birkaç kez laf arasında yemekten sonrasında gittiğimiz gece kulübünde nasıl eğlendiğimizi anlattı.
Eğlenceli bir çocuk, her gördüğü kıza yavşayan ya da önüne gelen fırsatları değerlendiren alçağın teki değil. İnsanları nasıl kırmadan uyaracağını da iyi biliyor; "Belki günün birinde baş başa gideriz, tabii bu sefer bu kadar çok içmene izin vermem. Sonra sarhoş olup başıma iş açıyorsun." derken yerin dibine girmedim, utanmadım da sadece ona güvenebileceğimi düşündüm.
Özel konuları bir kez olsun açmadı ne eski sevgililerimizden konuştuk ne Eylemden ne Sarptan nede arabadaki öpücükten. Sadece birbirimizden söz ettik, birde gözlerini bir saniyeliğine olsun bizden ayırmayan İncir den.
İnciri Savaş, dört yıl önce sokakta bulmuş. Ufacık, terk edilmiş yavru kedi, gençlik hastalığı başta olmak üzere pek çok hastalığın üstesinden gelmiş. Savaş açısından çoook tatlı, sevimli ve zararsız bir kedi, benim açımdansa tam aksi, ürkütücü ve korkunç.
İnciri, sekiz kiloluk devasa kedi olarak adlandırıyorum, sim siyah tüylerinin içersin de bilye misali parlayan sap sarı gözleri fazlasıyla ürkütücü duruyor. Savaş'a âşık olduğuna, beni kıskandığınaysa eminim, birkaç kez bana pati atıp nazlana nazlana sahibinin kucağına zıpladı, başını sahibinin çenesine sürterken ikisinin birbirine ne kadar çok benzediğini düşündüm. Benzer sarı gözler ve aynı asil bakış...
İzlediğim manzara hoşuma gitti, kedisinin boynunun altını kaşırken bir yandan da bana espiriler yapan adam, bugün yemekte arkadaşlarının yanında kendini kasan adamdan çok farklıydı.
Savaş, en doğal haliyle karşımda oturmuş kahvesini yudumlarken, bana birini hatırlattı. Sevgi dolu bakışları, merhametli yanıyla bana babamı hatırlattı...
Geçen zamanda kaç fincan kahve içtiğimizi sayamadım, uykusuzluktan, birazcık ta akşamdan kalmalığın verdiği mahmurlukla başımın düşmeye başladığı anda, Savaş kolundaki saate bakıp;" Çok geç olmuş... Artık uyuyalım." Deyip, mutfaktan çıktı. Ayaklanıp onun peşinde yürüdüm, odasına girdiğini anladığımda koridorun başında durup gelmesini beklerken duvarda asılı olan tabloları inceledim.
Çok geçmeden Savaş elinde battaniye, yastık ve çarşafla çıka geldi. Özensizce katladığı pijama takımını elime tutuşturup, banyonun kapısını açtı." Sen burada giyin." Deyip kusmuk lekeleriyle kaplı bluzuma baktı. "Üzerinden çıkanları da makinaya at. Bende salondaki kanepeye yatağını hazırlayım." birkaç adım geriye gidip beni tepeden tırnağa süzüp. Kendi kendine mırıldandı "Boyu düşündüğümden daha kısa, içerideki kanepeye sığar." Farkında olmadan suratımı astım. 'Kısa.' dedi. 'Düşündüğümden daha kısa.' dedi. Belki Savaşta selvi boylu kızlardan hoşlanan okulun havalı çocuklarındandır. Bu durumda beni arkadaşı olarak görüyor olabilir, belki de o kadar saf görünüyorum ki beni korumaya çalışıyor da olabilir. Pijama takımını göğsüme bastırıp, banyoya dan içeri girerken;" Tamam!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UR SERİSİ - Karamel Düşler ( Kısım 1)🤍🤍🤍
Teen FictionPapatya tarlası... İlk görüş, ilk izlenim, midende uçuşan o aptal kelebekler, delice çarpan kalp, bırakmayı unuttuğun nefes, terleyen avuç içlerin, işaret parmağına doladığın bir tutam saç, yüzünü kaplayan tatlı tebessüm, aklından geçen milyonlarca...