Feda

8 0 0
                                    

Okuduğum cümle karşısında kanım donmuştu. Evet, elbette bu Kutlay'dı. Tehdit o kadar ağırdı ki içimde derin bir sızı hissetmiştim. Gerçekten Oğuzhan'ın canına kast edecek kadar cani olabilir miydi?

- Ne yazıyor kanki?

Saniye'nin sorusuna cevap vermem biraz zaman aldı. Çünkü kelimeleri kafamda bir araya getiremiyor, cümle kuramıyordum. Bu tehdit kuracağım tüm cümleleri zihnimden silip atmıştı.

- Şey... Tehdit.

Diyebildiğim tek şey buydu. Nasıl izah edilirdi ki böyle bir iğrençlik?

- Ne tehdidi? Ver bakayım şunu.

Kâğıdı aldı ve sesli bir şekilde yazanları okudu.

- Yuh. Bu ne?

Cümleyi birkaç kez tekrarladı ve hayretle bana baktı.

- Bu kadarı fazla ama. Hemen müdüre gidelim Merve, hadi.

Tam merdivenlere yönelmişti ki onu kolundan yakaladım.

- Sakın.

Bana çok sert bir bakış attı.

- İyi misin sen? Neyi bekliyorsun?

- Dur Saniye.

Bana öfkelendiğinin farkındaydım. Ama Kutlay bu tezgahı kurarken benim onu şikâyet edebilme ihtimalimi de hesaba katmış olmalıydı. Eğer herhangi birine bundan bahsedersem neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyordum.

- Haklısın aslında. Müdüre değil direkt polise gitmemiz gerek.

- Hiçbir yere gidemeyiz. Şikâyet etsek bile bu aptal çocuk bir şekilde ceza almaktan yırtar. Olan yine bana ve çimen gözlüme olur.

Biraz durup düşününce bana hak verdi.

- Doğru söylüyorsun. Ama böyle olmaz, polise bildirmemiz sizin güvenliğiniz için şart.

- Polise şikâyet ettiğimiz zaman olaylar ne kadar büyür biliyor musun? Aileler işin içine girer, her şey karmakarışık bir hale gelir. Kutlay da zaten parayla her işini çözer. Polis hiç olmaz.

Kutlay bizim ceza alamadığımızı öğrenince çılgına dönmüş olmalıydı. Demek ki Oğuzhan'ın aniden rahatsızlanmasında da onun parmağı vardı; onu hastanelik eden Kutlay'ın ta kendisiydi. Çimen gözlümün benim yüzümden başına gelenler iyiden iyiye canımı sıkıyordu. Bu çocuğun tek yaptığı şey bana yardım etmekti ama şu an tüm cefayı o çekiyordu. Üstelik ona yapılanlara sesini çıkarmıyor, sürekli beni korumaya çalışıyordu. Ona aşık olmak iradem dışında gelişse de onun benimle arkadaşlığı tamamen kendi seçimiydi. Bu seçimde başına gelenleri umursamıyor oluşu beni ona daha çok bağlıyordu.

- Ne yapacağız?

- Tek bir yol var. O da...

Boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Oğuzhan'ın iyiliği için ondan uzak durmam gerekiyordu. Üstüne üstlük ondan neden uzaklaşmam gerektiğini ona söylememeliydim. Bunu öğrenirse ortalık karışırdı. Onun canı daha fazla yanmamalıydı. 

- Düşündüğüm şey mi? Hayır...

Onu başımla onayladım.

- Başka çarem yok. Ona sadece zarar veriyorum.

- Sen bir şey yapmıyorsun, o... O pislik araba takıntılı aptalın başının altından çıkıyor bunlar.

Bir şey söyleyemedim. Son bir yılda Kutlay'ın beni çeşitli numaralardan mesaj atarak, okulda gittiğim hemen her yere gelerek ve çıkışlarda önümü keserek rahatsız etmesine alışmıştım. Ama onun bu kadar alçalabileceğini ve benim zaafımı kendi lehine çevirerek keyifleneceğini hiç düşünmemiştim. Evet, bazen okulda tartıştığı çocukları tehdit ediyordu, buna çok kez şahit olmuştum. Ama bu tehditler cana kıymak gibi korkunç bir neticeye sürükleyecek türden değildi. Daha çok şantaj yapmak, para almak, dövmek gibi daha az ürkütücü şeylerdi. İçinde bir parça dahi olsa merhamet, vicdan kırıntısı bulabileceğimi sanmıştım ama büyük bir yanılgıyla karşılaşmıştım.

Evden UzakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin