XV. KAOSUN FISILTILARI

73 8 4
                                    

Bu bölümü erkek arkadaşıma ithaf ediyorum.<3
Dillerimiz aynı melodiyi dillendirmese bile, ruhlarımız aynı gökyüzünün altında dans ediyor.
Benim Daren'im olduğun için teşekkürler :)

"In the heart of light, shadows dance; amidst tranquility, echoes the whisper of chaos."
"Işığın kalbinde gölgeler dans eder; huzurun ortasında ise kaosun fısıltıları yankılanır."
Bu mükemmel söz için ayrıca teşekkürler, bu bölümü yazmam için bana ilham oldu.

...

Gece
Yaklaşık iki gündür aynı geminin içinde sıkışmış, kalmıştık. Gerçi Arın bu durumdan hiçte rahatsız görünmüyordu. Arafın kurak topraklarının ardından böylesine engin bir denize hazır olduğumdan emin değildim. Hem deniz tutardı beni.
Bu yüzden günün çoğunu kendime ayırdığım bir kamarada Daren'in son sözlerini düşünerek geçiriyordum.
"Ona güvenemezsin!"
Çok geç.
Daha sonra Arın'ın dedikleri geliyordu aklıma: "Dedi onu ikinci kez öldüren lord."
"Onu ikinci kez öldürdün, Daren. Ama bu sefer kalbi senin ellerinde yanmayacak."
Neyden bahsettiğini bilmiyordum, Arına sormak istesem dahi ne cesaret edebiliyordum ne de fırsat bulabiliyordum. Geminin hırçın denizin ortasında huzurluca süzülebilmesinin tek sebebi oydu. O yüzden boğulmak için can atmadığım sürece, bir karaya varana kadar onunla iyi geçinsem kârdı.
Şu teklif konusuna gelince... Düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu. Ölümle konuşmak mı? Kalsın, teşekkürler.

Düşüncelerimi bölen kamaramın aniden çalınan kapısı oldu.
"Gir." dedim konuşmaktan içime kaçmış sesimi yeniden kullanmaya çalışırken.
Tanrı lakabını almış ilahi bir lordu günlük kıyafetler içinde görmek garipti.
Daha garip olan ise elinde iki kupa sıcak çikolata tutuyor olmasıydı.

Yüzündeki yorgun gülümseme ile içeri doğru adım attı ve elleri dolu olduğu için kapıyı ayağı ile kapadı.
Kupalardan birini bana uzattıktan sonra yanıma oturdu. Yatak benim oturmam bile biraz çökmüş olsa da, o oturduğunda yardım çığlıkları attığını duyduğuma yemin edebilirdim.

Arın şok olmuş yüz ifademe cevaben hafifçe güldü, ardından sırtını duvara yasladı.
"Pekte iyi bir yolculuk arkadaşı sayılmam, hmm?"
Hafifçe gülümsedim. "Konusma başlatma konusunda berbatsın."
"Elimden geleni yapıyorum." İç çekti. "Bu akşam varmış olacağız." Sonunda bana neyin içinde olduğumu anlatmaya karar vermişti anlaşılan.
"Sana bir açıklama borçluyum, biliyorum. Oraya vardığımızda aradığın cevapları bulacaksın, söz veriyorum." Ufladım. "En azından nereye gittiğimizi söyleyebilirsin." dedim bilinmezliğin içine doğru yol almaktan hiç hoşlanmadığımı anlamasını sağlayacak bir ses tonu ile.

Tanrıya trip atmak ancak Gece'ye özgüydü zaten.

"Törene." dedi sakince. Gülmesini bekledim. Dalga geçiyor olmalıydı.
"Daha doğrusu bir anma töreni diyelim."
"Nerete gidiyoruz, Arın?" diye sordum bir kez daha. Lafı dolandırmasından sıkılmıştım.
"Yıkılmış Ölüm Krallığının yeraltı zindanlarından birine."

Pekâlâ, sanırım beklediğim cevap bu değildi.
"Ölüm Krallığı mı?"
İç çekti. "İlk başta sadece Eter vardı. Sonra Ölüm ve Yaşam olarak ikiye bölündü. Tanrıçalar tahta geçti, ardından tahtları lordlara bıraktılar. Krallıklar dörde bölündü ve dört temel elementin adını aldı."
Duyduklarımı sindirmek için kısa bir süre boyunca sessiz kaldıktan sonra sordum. "Eter'e ne oldu?"
Gözleri duvarda bir noktaya sabitlendi.
Boynundaki damarlar belirginleşmişti.
Sanki tam bam teline basmıştım.

"Ölüm ve Yaşamla birlikte yok oldu."
Eter'e dair bir şeyler sakladığını hissedebiliyordum. Üzerinde durmadım. Doğru cevabı ondan öğrenemeyecektim anlaşılan.
Yine de bunu aklımın bir köşesine yazdım.

KANLI KUKLA (HGOİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin