"Ha Eun..."
"Yanmıyor mu..?"
"Efendim?"
"Canınız yanmıyor mu? Ateş sadece benim mi içimi yakıyor anlamaya çalışıyorum. Kendimden nefret ediyorum, ateşten nefret ediyorum..."
Ateşten sadece insanlar nefret etmezdi, ateşte kendinden nefret ederdi. O ateşti ve kendinden nefret ediyordu.
"Ateş bizi yakmaz. Anlayacağın yanmıyor, içimin yanması için bir sebep yok."
Sevmezlerdi beni, sevmeyi dener yine de sevemezlerdi.
"Neden?! Neden abiniz veya kardeşiniz gibi değilsiniz! Neden biraz bile vicdanınız sızlamıyor, neden?!"
Dudaklarımı bir gülümseme kapladı. Bu onun için korkutucu bir gülümseme olabilirdi ama benim için acı bir gülümsemeydi...
Abim ve vicdan... Bu vicdanı bize niye hiç uğraşmamıştı..?
"Babanızdan hiçbir farkınız yok. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı, istediğinizi yapabilirsiniz bana. Başka türlü güçlerimin elimden alınmasını talep edeceğim."
"Kral hakkında düzgün konuş!"
Gururum... Ayaklarım altında ezile ezile bir hâl almıştı. Eğer "kraldan" bir an önce kurtulmak istiyorsam buna katlanmak zorundaydım...
"Ateş" diye mırıldandı.
"Ateş eski insanlar için her şey demekti... Şimdiyse sadece korkuyorlar bizden, ben korkulan olmak istemiyorum."
Eğer yakan taraf sensen, korkulan taraf olmayı göze alman gerekirdi...
"İnsanların sana saygı duyması için bir güç vaad ediyoruz ve sen buna burun mu kıvırıyorsun?"
Güç ile saygı olmazdı... Zorla bir insana saygı duydurtamazdınız.
"Sizin aldığınız o tepkiler saygı değil! Korku olduğunu göremeyecek kadar kör müsünüz?!"
Bu kıza sarılmak istedim, onu çok sevmek istedim... Babamdan nefret ettim, binlerce kez lanet ettim.
O, tahta geçtiğinden beri bizim insanımız azalıyordu, insanlar ateşten korkuyordu, yangın haberleri manşetlerden düşmüyordu...
Ve ben ondan yavaş yavaş kurtulmaya çalışıyordum.
Bunu yapacak birine ihtiyacı vardı bu krallığın ve ben nefret edilen kişinin tarafında gibi gözükerek herkesi kendimden nefret ettiriyordum.
Bu işin sonu güzel bitecekti, belki ben hep nefret edilen olarak kalacaktım ama onlardan nefret edilmeyecekti...
Diğerleri ateşten korkmayacaktı, benim insanım her adımında ölüm, kaybetme korkusu ile yüzleşmeyecekti.
"Gidiyoruz."
Son kez arkasına baktı. İçeriye doğru birkaç adım attı, yere eğildi ve yerde yan yana duran iki yüzüğü eline aldı. Sonra birkaç adım daha attı ve yerden bir saat aldı.
"Onları ne yapacaksın?"
"Anlayacağınızı düşünmüyorum fakat yüzükler annem ve babamın, saat ise abimin. Sizin aksinize benim mutlu bir ailem vardı, bunlar benim için
değerliler."Yaktı, o ateşini kullandı, içimi cayır cayır yaktı... Benim aksime mutlu olan ailesi ile beni yaktı... Ateşin de canı yanabilirdi.
"Gidelim."
Birkaç saniye... İşte sarayın bahçesindeydik.
"Prenses Subin."
Önümde eğilen muhafızları görmezden gelerek yürümeye başladım. Göz ucuyla onlara baktığımda Ha Eun'a üzülerek baktıklarını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love to Death | Kim Seungmin
FanfictionSen insanların muhtaç olduğu su, bense kullanmayı bilmeyenler için ölümü getiren korkunç bir ateşim Seungmin... Hayat veren kişi sen olduğun için babamın bile hayran kaldığı o kişi olacaksın... Ve ben bundan ölümüne nefret ediyorum. Babam benden nef...