Biz Minho'yla kavga ederken arkadaki ateş büyümüştü. Yapmamız gereken tek şey bu ateşten kurtulmakken biz onu bile yapamıyorduk.
Bu ateşi harlayan bizdik, belki de ateşimizin sönmesini istemiyorduk. Ateş sönerse aramızdaki nefret de sönerdi.
Jeongin ateşin içinden çıktı ve sinirle yanımıza geldi.
"Sizden de kavgalarınızdan da bıktım artık! Her şey boka sarmışken bir de sizinle uğraşmak zorunda mıyım ben?! Yemin ederim sizden bir şey istemiyorum, kimseden bir şey istemiyorum! Sadece şu ateşin daha da güçlenmesine sebep olmayın."
Jeongin sinirle bağırdıktan sonra yanımızdan koşarak ayrıldı ve tekrar ateşin içine girdi. Minho bir şey söylemek için ağzını açıyordu ki tek elimi kaldırarak onu durdurdum.
"Lütfen... Sus. Sadece sus, tamam mı?"
Ben de ateşin içine girerken sakinleşmeye çalışıyordum.
Bir yandan ateşi ortada kaldırmak için tüm gücümle uğraşıyordum diğer yandan da Hyunjin'i hissetmeye çalışıyordum. Buralarda olduğu açıktı, özellikle bana sadık olduğu için onu bulmam daha kolay olacaktı.
Bir süre sadece ilerledim ve ateşi yok ettim. Minho'da içeriye girmiş olacak ki alevler baya azalmıştı.
Geçen birkaç dakikanın ardından üçümüzün de ortada buluşması ile derin bir nefes aldık. Gerçekten yorulmuştuk
"Hyunjin nerede?"
Minho'nun bana bakarak sinirle konuşmasını takmadım ve uzaklaşmaya başladım. Peşimden geliyordu, bu şaşırtıcı bir şey değildi. Hyunjin'i o da hissederdi ama bu benim kadar olmazdı. Onu en kısa sürede bulmak için bana ihtiyacı vardı.
"Subin! Sana bir soru sordum."
"Cevap vermek zorunda değilim."
"Evet, zorundasın!"
Bir anda durdum ve sinirle yüzüne baktım. Neyi zorluyordu acaba?
"Bu zorunluluğum sadece kral için geçerli Minho."
"Baş veliaht benim Subin."
"Ama kral değilsin."
Gözlerini devirdi ve benimle yürümeye başladı. Siniri az önceye göre gözle görülür bir biçimde azalmıştı.
Bir süre olduğumuz yerde durdum ve etrafa bakındım. Ağaçların arasındaki hareketlilik ile oraya yürüdüm ve yerde oturan Hyunjin'i gördüm.
"Hyunjin!"
"Subin!"
Hyunjin hızla oturduğu yerden kalktı ve bana sarıldı.
Arkamdaki Minho sinirli ve gergindi, bunu hissetmemem imkansızdı.
"Hwang Hyunjin... İki kere... Tam olarak iki kere ölümcül yangına sebep oldun!"
Hyunjin kollarını benden çekerken arkamdaki Minho'ya bakıyordu.
"Öldürmekten zevk aldığınızı sanıyordum, hoşunuza gitmedi mi?"
Minho'ya döndüğümde yumruklarını sıkıyordu. Şuanki tek amacı sakinleşmekti ve bunda zorlanıyor gibiydi.
Jeongin, Minho'nun arkasında belirdi ve elini onun omzuna koydu. Kendince önlem alıyordu.
"Şuan yaşanan her şeyin sorumlusu sizsiniz! Bu yanan ağaçlar, zor duruma düşen insanlar... Hepsi sizin yüzünüzden oldu!"
Minho hızla Hyunjin'in üzerine atlayacakken Jeongin onu tuttu.
Jeongin'in yüzü mimiksizdi, sadece Minho'yu tutuyordu. Nereye baktığını bile anlayamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love to Death | Kim Seungmin
FanfictionSen insanların muhtaç olduğu su, bense kullanmayı bilmeyenler için ölümü getiren korkunç bir ateşim Seungmin... Hayat veren kişi sen olduğun için babamın bile hayran kaldığı o kişi olacaksın... Ve ben bundan ölümüne nefret ediyorum. Babam benden nef...