Kaç saat uyudum bir fikrim yoktu ama bunu düşünecek akıl da şuan bende yoktu. Hem Jia'dan öğrendiğim şeyler hem de... Seungmin'in eli.
Evet, Seungmin yanımda uyuyordu ve işin garip tarafı eli belimdeydi... Aramızda bir mesafe vardı ama bir eli hafifçe belimi kavramıştı. Yanımda uyuyor olmasına mı şaşırmalıydım, yoksa belimdeki eline mi?
Ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Beni yatağa kadar getiren ve destek olan kişi oydu, kendimi ona karşı borçlu gibi hissediyordum, bu yüzden onu uyandırmak istemedim. Fakat belimdeki eli, hele de uyuyorken ki tutuşu... Bu çokça garip hissettiriyordu.
Acaba uykusu hafif miydi? Elini çeksem ve Ateş Krallığına gitsem uyanır mıydı? Ben düşünürken bir anda biraz daha yaklaştı ve bu sefer ciddi ciddi sarıldı. Gözlerim şokla açılırken şaşkınca uyuyan yüzüne bakıyordum, dünyadan bir haberdi.
"Seungmin cidden şuan sırası mıydı?"
Kendi kendime hafif bir sinirle mırıldandım. Yüzüne bakmaya devam ederken onu her türlü uyandırmam gerektiği kesinleşti kafamda. Elimi yavaşça omzuna koydum ve hafif hafif vurmaya başladım.
"Seungmin, uyan hadi."
Birkaç deneme sonrasında hareketlenmeye başladı ve yavaşça gözlerini açıp bana baktı, ardından gözlerini geri kapattı. Gözlerinin kapanmasına karşın kaşlarım çatılırken birden tekrar gözlerini açtı hemen doğruldu. O doğrulduktan birkaç saniye sonra bende doğruldum ve ona bakmaya başladım.
"Subin..."
Şaşkınca fısıldarken bana baktı. Gözlerimi devirerek önüme döndüm.
"Ufak bir temas olmuş uyurken Seungmin, bu yüzden uyandırdım. Dilersen sen uyumaya devam edebilirsin."
Normal bir şeyden bahsediyormuş ve takmıyormuş gibi konuştuktan sonra yüzüne baktım.
"Bana Ateş Sarayına gideceğim, diğerleri ile konuşmam gerek."
Kalkmak için hareketlendiğimde kolumdan tutarak beni durdu. Bakışlarım tekrar yüzünü bulduğunda yumuşak bir ifade vardı yüzünde.
"Ben... Daha önceden sana söylediğim her şey için üzgünüm Subin... Yani, aslında senin hikayene hiç hakim olmadığımı fark ettim."
Utana sıkıla konuşması ile şaşkınca yüzüne bakıyordum. Koskoca Su Prensi bugüne kadar bana söyledikleri için üzgün olduğunu mu söylüyordu?
"Yani... Annenin ölüm sebebinin baban olduğunu da bilmiyordum-"
"Onu bende bilmiyordum Seungmin. Üzgün hissetme, ben üzgün değilim çünkü."
Eğer amacı olan bir insan olmasam kendimi en yakın zamanda bir yerlerde öldürebilirdim belki de. Hiç tanımadığım bir kadının özlemini çekiyordum ve midemde dinmek bilmeyen bir ağrı vardı. Ben üzgündüm, kırgındım ve yalnızdım.
Seungmin başını salladı.
"Aile ilişkileri bizim için çok önemlidir... Dedem ve annem her zaman çok dikkat ederdi bunlara ama teyzem... Teyzem dedemden sadece suya ait olduğu için nefret etti her zaman. Jia için her zaman baskın taraf ateşti, ateşin karanlık tarafıydı o her zaman."
Başımı hafifçe eğip yorganın kenarları ile oynamaya başlamıştım. Gözlerim yorganda, kulağım ondaydı. Onun da gözlerinin yorganda olduğunu hissediyordum.
"Annemi her zaman bir basamak olarak kullandı, onun tek bir amacı vardı..."
"Saraya girmek ve damarlarında gezen suya ait o kandan kurtulduğuna inanmak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love to Death | Kim Seungmin
FanficSen insanların muhtaç olduğu su, bense kullanmayı bilmeyenler için ölümü getiren korkunç bir ateşim Seungmin... Hayat veren kişi sen olduğun için babamın bile hayran kaldığı o kişi olacaksın... Ve ben bundan ölümüne nefret ediyorum. Babam benden nef...