Gülümseyerek sadece karşımdaki adama bakıyordum. Karşımdaki adam da benden farksız değildi, tek fark o bu durumdan zevk alıyordu. Benim gülümsememse içinde acı, nefret ve bıkmışlık barındırıyordu.
"Tabii sen az önce yaşanılanları da sorguluyorsun Subin... Zindan da kendini koruyabilecek misin diye denemek istedim. Aferin benim küçük kızıma, kendini koruyabilecek kadar iyisin."
Söyledikleri ile kahkaha atmaya başladım. Ağlamak istemiyordum, bu ağlamamak için yaptığım bir savunmaydı belki de.
Benimle dalga geçiyordu, herkes benimle oyun oynuyordu... Ama en çok canımı acıtan oydu. Kan bağından mı bilmem ama bütün zehrini bana dökmesi beni her seferinde paramparça ediyordu.
Minho gücün kendinde olduğunu göstermek istercesine geldi ve kolumdan tuttu. Jeongin ise... Onun hislerini anlayamıyordum.
O yangın çıktığından beri mimiksizce, duygusuzca geziyordu etrafta. O bütün kötü olaylardan sonra gülecek bir sebep bulurdu, bana iyi olduğuna dair bir işaret verirdi.
Ama şuan en ufak bir işaret yoktu. Çünkü Jeongin iyi değildi...
O da koluma girerken dilimi yanağımın içinde gezdirdim. Ağzımın içi kanıyordu ve ben bunu bile yeni fark etmiştim.
"Oradaki insalara, o gücü sağlayan da küçük kızınız efendim. Kendimi koruyacağıma emin olabilirsiniz."
Kollarımdaki engel yüzünden bir tık zorda olsa önünde eğildim. Onu burada karşıma alamazdım, bu sadece benim kendime ve halkıma yaptığım bir haksızlık olurdu.
Eliyle çocuklara işaret ettiğinde yürümeye başladık. Yüzümdeki gülümse de anında söndü.
İkisine baktım sadece... Mimiksiz Jeongin ve kendince haklı çıkmanın verdiği rahatlıkla yürüyen Minho.
Resmen kollarındaki kişi kardeşleri değilmiş gibiydi her şey. Tamam, olması gereken oydu ama... Yine de benimle olduğunu duyacak biri arıyordum yanımda.
Jeongin bile yoktu yanımda, o bile yoktu! Ben şuan sadece yapayalnızdım...
Bir süre daha yürüdük, daha sonra Minho dayanamamıs olacak ki kendinden emin bir tonla konuştu.
"Gözlerinizi kapayın."
"Ne oldu bacakların mı tutmuyor?"
"Bir kere daha konuşursan aklına gelmeyecek şeyler olur burada Subin. Sadece söyleneni yap, şuan cezalılardan farklı değilsin, hatta onlardan birisin."
"Ne olabilir mesela Minho? Hm... Düşüneli-"
"Subin, sana sus dendi!"
Jeongin'in bağırarak beni bölmesiyle bir şey diyemedim ve yaşadığım şokla gerçekten sadece sustum...
Boğazıma bir yumru oturmuştu ve ağrıya sebep oluyordu. Şu saate kadar bu kadar kötü olduğumu hissetmemiştim. Jeongin'den almak istediğim tepki bu değildi.
Bir anda gözlerim kapatıldığında hafifçe yerimde sıçradım. Gözlerim birkaç saniye sonra açıldı.
"Ayrıca gözlerini kapatman gerektiğini de sana söyledik Subin!"
Jeongin... O gerçekten suçlu bir insana bile böyle davranmazdı. Evet, sert ve soğuk olurdu ama asla bağırmazdı.
Birkaç kapının önünden yürüdük ve geçtik, iki kişilik bu odaların hepsi doluydu. İçeride tek kişi olan ilk kapının önünde durdu Minho.
"Burası olmaz."
Minho sorar gözlerle Jeongin'e bakarken ben gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi bekliyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love to Death | Kim Seungmin
FanficSen insanların muhtaç olduğu su, bense kullanmayı bilmeyenler için ölümü getiren korkunç bir ateşim Seungmin... Hayat veren kişi sen olduğun için babamın bile hayran kaldığı o kişi olacaksın... Ve ben bundan ölümüne nefret ediyorum. Babam benden nef...