Sıkıcı bir yemek... Sadece kral ve kraliçe konuşuyordu ve bizler boş boş yemek yiyor, soru sorulduğunda cevap veriyorduk.
Odamda tek başıma yemek yemek varken buralarda sürünüyordum anca.
Hani prensesler ne isterlerse olurdu?! İnsanlar hep hayallerindeki şeylerle birilerini kandırıyormuş bu ne be?!
Hayır, ben de prensesim diye heyecanlanıyordum küçükken, beni de hep insanlar kandırmış, yazıkla-
"Subin,"
Duyduğum ses ile kendi kendime olan konuşmamı bitirdim. Kral iç seslerimizi birleştirmişti.
"Bu garip ortamı boz. Su prenslerini al, sarayı falan gezdir. Kaynaşın demek istiyorum."
O an göz devirmemek için kendimi zor tutmuştum. Ben niye birileri ile 'kaynaşıyordum' acaba?
"Emredersiniz."
Karşımda duran prenselere baktığımda Minho ile bakışlarıyla kavga eden Chan ve önündeki yemekle oynayan Seungmin'i görünce ayaklandım. Bir halt yaptıkları yoktu ki Seungmin geldi geleli hiçbir şeye dokunmuyor öylece geziniyordu, gerçekten sinir olmuştum.
Bu çocuğun sırrı neydi çok merak ediyordum, ne yapıyor da bu kadar seviliyordu? Çok iticiydi oysaki.
Yavaşça ayağa kalktığımda gözler bana döndü. Krala ve Su Krallığının kraliçesine doğru döndüm ve eğilerek onları selamladım.
"Efendim, izninizle prenslerimiz ile saygı değer Su Krallığının Prenslerine sarayımızı gezdirmek istiyorum."
Kral yanındaki kadına döndü, kadın ise gülümseyerek başıyla onayladığında bana eliyle bir işaret yaptı. Bu işaret onayladığını gösteriyordu.
Prensler beraberce ayağa kalkarken Minho hızla kalkarak kulağıma eğildi ve fısıldadı.
"Anlaştığımızı sanıyordum prenses."
"Kardeşler ufak şakalar yaparlar sevgili prens, yoksa bir kardeşiniz yok mu?"
Bir an da uzaklaşarak bana baktığında ona gülümsedim. Gerçekten bugünün hızla bitmesi gerekiyordu.
Minho eliyle arkadaki Su Krallığının Prenslerine yolu gösterdi, onların ardından biz de dışarıya çıktık.
"Sizin görmek istediğiniz bir yer var mı?"
Jeongin karşındaki çocuklara normal bir şekilde sorusunu sordu. Jeongin cidden nezaketin ve anlayışın vücut bulmuş haliydi... Kimsenin garip hissetmemesi için ciddi bir uğraş veriyordu.
"Ateş Krallığı mimarisiyle ünlü, saraydan ziyade etrafı görmek güzel olabilirdi."
"Müze mi burası?"
"Minho!"
Ben hızla koluna dirseğimi geçirirken Jeongin sessiz bir şekilde onu uyarmayı tercih etmişti.
Onlar kendi aralarında konuşurlarken ben mırıldandım.
"Neden olmasın, buradan gidelim."
Bahçeye kadar indikten sonra aşağıda bekleyen arabaları görünce Jeongin'in bir anlığına afalladığını görmüştüm.
Biz her yere dileğimizde saniyeler içinde gidebiliyorduk, yani araba kullanma gibi bir durumumuz yoktu fakat şuan yanımızda krallığımıza yabancı insanların olması bizi de buna mecbur bırakıyordu.
"Neyi bekliyorsunuz?"
Minho sinirle ortaya doğru homurdanınca Jeongin göz devirdi ve arabaya yaklaştı. Zaten araba onun yaklaşması ile kendiliğinden açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love to Death | Kim Seungmin
FanfictionSen insanların muhtaç olduğu su, bense kullanmayı bilmeyenler için ölümü getiren korkunç bir ateşim Seungmin... Hayat veren kişi sen olduğun için babamın bile hayran kaldığı o kişi olacaksın... Ve ben bundan ölümüne nefret ediyorum. Babam benden nef...