Bölüm 10: Galibiyet

12 1 4
                                    

"Var mısın benimle dövüşmeye yeni kız?" Dediğinde ikimizde adım adım ilerlerken, harabe gibi bir binanın girişine kurulan boks ringine bakıyordum. Neden böyle bir yere getirmeyi tercih etmişti ki? İçeri girdiğimizde orta yaşlarda bir adam elinde boks eldivenleriyle yanımıza geldi ve ardından Bulut'a sarılmak için minik bir adım attı.

"Hoş geldin oğlum! Çok özlemişim seni." Oğlum mu?

"Hoş buldum baba." Baba mı?

"Sende hoş geldin kızım." Cevap vermemi beklemeden cümlesini devam ettirdi. "İçerisi müsait değil şuan sizi odamda ağırlayayım biraz. Çay, kahve ne içersiniz?" Diye sorduğu esnada Bulut sanki babasının yaptığı bu teklifi pek de sevmemiş gibi görünüyordu. Sahi babasının mekanı mıydı burası? Yada babasına neden böyle mesafeli davranıyordu? Ve biz neden buradaydık? Kafamda kırk soruyla karşımdaki amcaya yani babasına olur anlamında bir işaret vermiştim bile. Burası dışarıdan yıkık, dökük bir yerdi ama içerisi hiç de öyle değildi. Boyanmamış duvarlarıyla korkunç bir yer gibi gözükse de bir sürü insan vardı içerde. Üstelik her bir köşede grup halinde takım elbiseli adamlar, onların da yanlarında boks yapan diğer adamlar vardı. Yukarıya çıktığımızda odanın kapısında koruma olduğunu tahmin ettiğim bir adam vardı.

"Geçin çocuklar, oturun!" dedi bey amca

"Oturmaya gelmedik baba. Ring ne zaman boşalır?" Cümlesini tamamlarken karşıdaki ikili koltuğun sağ köşesine oturmuştu. Hem oturmaya gelmedik diyor hem de kaynana gibi baş köşeye kuruluyor. Anlamsız bakışlarıma engel olamasam da bende Bulut'un yanına geçtim ve çekingen bir tavırla oturdum. Ardından babası da karşıda duran tekli koltuğa oturdu ve masadan telefonunu alarak hepimize birer demli çay söyledi.

"Çaylarınızı içene kadar çocuklar çıkartır herkesi içerden merak etmeyin oğlum. Sen nasılsın? Arkadaşınla tanıştırmayacak mısın bizi?" dedi siyah gömleğinin işlemeli kol düğmelerini iliklerken.

Bulut beni tanıtmak için hamle yaptığı sırada konuşmasına izin vermeden lafa atladım.

"Ezgi ben, Bulut'un hem okuldan hem de kampüsten arkadaşıyım efendim." Dedim içimdeki anlamsız heyecanla elimi tokalaşmak için uzatırken.

"Memnun oldum Ezgi kızım! Fahri ben, Bulut'un babasıyım." tanışmak mahiyetli uzattığım elimi tuttu. Biz tanışma faslı yaparken çaylarımız çoktan gelmişti bile.

Bulut Aras'tan,

Yeni kızı görünce içimde anlamsızca kıpırtılar hissediyordum. Bugün bahçede olanlara anlam veremesem de öfkesini dışarı yansıtamadığı, insanlar kırılmasın diye bir şeyleri alttan aldığı aşikardı. Madem dışarı yansıtamıyor, bende onu tüm öfkesini atabileceği bir yere götürmeye karar vermiştim.

Yarım saat süren araba yolcuğu sonrasında çocukluğumun geçtiği o yere getirdim. İçeriye girmeye cesaretim var mı yok mu bilmiyordum ama yeni kız için her şeyi yapmaya hazırdım. Sakin adımlarla içeriye girdiğimizde burada olmaması gereken biri yanımıza geldi.

Babam...

Burası babamın mekanıydı ama yıllardır kapısından önünden dahi geçmezdi. Pis işleri olan biri benim babam. İtinden kopuğuna kadar herkesi tanır , önce birkaç iyilik yapar sonrasında iyi adam rolüne bürünür ve onları kandırıp, avcunun içine alır. Eğer burada olduğunu bilseydim adımımızı dahi attırmazdım bu lanet yere.

"Hoş geldin oğlum! Çok özlemişim seni." dedi sanki beni, dağılan ailemizi umursuyormuş gibi.

"Hoş buldum baba." diyerek karşılık verdim cümlesine, sanki babam olmasından utanmıyormuşum gibi.

NOT DEFTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin