8

374 35 17
                                    

başa döndüklerini hissediyordu adil erdem.
ilteriş'in hışımla kalkıp odasına gittiği günün devamındaki bir hafta boyunca da hiç karşılaşmamaları, buna işaretti.

yeni yılı geride bırakmışlardı artık tezlerinin son düzenlemelerini yapıp sömestr tatiline gireceklerdi fakat ilteriş ile küs olmak adil erdem'i rahatsız ediyordu.

erkin ise ilteriş'in öfkesinin yersizliğini dile getirmiş, ilteriş'ten de kendisine onaylayıcı cevaplar almıştı buna rağmen bir türlü adil erdem'le konuşmayışı erkin'i artık sinirlendiriyordu.

"oğlum senin gibi andaval görmedim ben! adamdan özür dilesene ne sik gibi bir sağa bir sola yanlıyorsun?! bitine kaktığım!"

fakat ilteriş zihninde dönen senaryolardan bir türlü kurtulamıyordu.
adil erdem'in hayatı için en olası senaryolardan biri buydu neticede, bir kadınla evlenip çocuk sahibi olmak. ne var ki, bu zamana kadar ilteriş, adil erdem'in çevresinde bu düşünce bulutlarının olduğuna hiç ihtimal vermemişti. duyuncaya dek...

gerçekler yüzüne aynı gün içinde defalarca kez çarparken, göğüs kafesinin altında çırpınan kalbine nasıl söz geçirecekti ki?

düşüncelerini erkin'e anlatmak için dudaklarını araladığında yalnızca "seviyorum" kelimesi çıktı.
"imkansız fakat seviyorum"

adil erdem, günlerdir kendisinden sakınılan sesten duyduğu kelimelerle mutfak kapısının önünde kalakaldı.

ilteriş birini seviyordu ve sevdiği ona imkansızdı.

ilteriş için sevinmesi gerekirken neden bu kelimeler kalbine ağır gelmişti? göğüs kafesini sıvazlerken boğazını temizleyip içeri girdi.

"selamun aleyküm. istemeden kulak misafiri oldum söylediğine ilteriş, eğer sevdiğin olduğu ve bu sebeple sana tepki göstereceğimi düşündüğün için benden uzaklaştıysan gönlün rahat olsun. seni eleştirecek biri değilim."

adil erdem'in ağzından çıkan sözler ilteriş'in de adil erdem'in de canını farklı ölçütlerde yaktı. ilteriş, karşısındaki adamın kendisine hiç şans vermeyeceğinin bilinciyle kalp sızısı çekerken adil erdem nedenini kavrayamadığı bir sızı çekiyordu.

"yok, ondan değil. denk gelemedik sadece" demekle yetindi ilteriş. daha fazlası dökülmedi dilinden.

"sen de gidecek misin memlekete adil"
erkin, ortamda oluşan gerginliği dağıtmak amacıyla yeni bir konu açtığında adil erdem usulca başını salladı.

"bir hafta kalırım gibi canım sıkılmazsa yani. sen, daha doğrusu siz, ne zaman yola çıkacaksınız"

ilteriş neden canının sıkılabileceğini merak edip sormak istese de oturduğu mutfak sandalyesinde kıpırdanıp tekrar oturuşunu gevşetti. elindeki kahve fincanıyla oynarken yarın diye mırıldandığında adil erdem işaret parmağının ucuyla boynunun sağ tarafını kaşırken anladığını belli eden bir hareket yaptı.

"ben öğlen 12'ye bilet aldım yine birlikte mi geçeriz otogara"

adil erdem sorusunu erkin'e yönelik sorarcasına ona döndüğünde erkin başını sallarken ilteriş'in omzuna kolunu sardı.
"kadamla bilet buluruz muhakkak, bizim oralara yarım saatte bir otobüs var."

konuşmalarının ardından adil erdem namazını kılmak için yanlarından ayrıldığında ilteriş büyük bir of çekerek saçlarını karıştırdı.

"kendini sıkma kadam. hallolacak her şey. inanıyorum ben."

erkin'e göz devirirken içten içe dediği gibi olması için dua etti ilteriş. tek isteği adil erdem'i uzaktan uzağa da olsa sevebilmek ve bencilce de olsa, onu kimseyle görmemekti.

İLTERİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin