20

272 31 28
                                    

bölümlerin arasında en az 1 hafta ara olduğu için çok üzgünüm :( umarım bu tez zamanda düzelir 🙏🏻 (kendime sitem)

oy ve yorum kıtlığı yaşıyorum sanırım watty bana sizin yaptığınız 5285281 yorumu ve verdiğiniz oyları göstermiyor 😛 (size kinaye)

keyifli okumalar ✨💘
___

muzaffer'in peşinde bedeni sürüklenirken ruhu süzülüyordu erkin'in. neticede sevdiği adamdı, bir şekilde sevmişti işte ve şimdi onunla ilgilenmesi erkin'in öksüz kalbini şefkatle dolduruyordu.
deniz kenarına geldiklerinde ve buldukları boş bir banka oturduklarında muzaffer sağ kolunu bankın sırt kısmına yaslayıp erkin'e döndü.

"anlat bakalım prenses neye öfkelendin"

erkin duyduğu hitapla anında kaşlarını çattı.
"başlarım prensesine it! asabımı bozma benim"

muzaffer kısık bir kahkahanın ardından boğazını temizledi.
"tamam tamam demedik bir şey, asabi ceylan. anlatacak mısın yoksa öyle oturalım mı"

erkin derin bir nefes çekti içine ve çektiği nefes ciğerlerine muzaffer'in kokusunu da iliştirdiğinde denize döndü yüzünü, hislerinin belli olmasından korkarak.

"ilteriş ile ben çok eskiden tanıyoruz birbirimizi. yani ben yetimhanedeyken ilk ve ortaokulu da oraya bağlı okulda okumuştum ama anadolu lisesini kazanınca işte ilteriş'le tanıştım. saçları kısacıktı, hiç gülmüyordu devamlı birilerine sataştığı için ya kaşı ya dudağı yaraydı. bir gün yine okul çıkışında birilerine karışınca müdahale ettim, ilteriş'le beraber karşısındaki çocukları dövdük. sonra babası geldi, kağan amir. bizi aldı karakola, dayak yiyen çocuklara dönerle tatlı ısmarladı, onlar gidince bize döndü. bizi bir güzel payladı. meğer o güne kadar ilteriş hep tek diye hiç azarlamamış ama bu kez ben yanında olunca babası ikimizi birden azarlamaya başladı ama nasıl azar. ben ömrümde ilk kez o gün baba azarının tadına varmıştım. sonra da bizi birer kolunun altına aldı, önce köfteciye götürdü ordan da kaymaçina yemeye. tabii ben ilk kez yiyorum dışarıda yemek, tatlı. nasıl değişik geliyor her biri. mekanlara girdiğimizde kağan amirime herkes el pençe duruyor falan anlatamam. işte sipariş verirken 'benim oğlanlara köfte' diyor ben nasıl palazlanıyorum ama görmen lazım. her neyse, böyle günler geçti ben her gün ilteriş'leyim bir baktık ki biz arkadaş olmuşuz ama birbirimizin ismini bu olaydan tam bir ay sonra öğrendik."

erkin eski hallerine gülerken muzaffer yanlarından geçen seyyar çaycıdan iki çay alıp birini erkin'e uzattı.

"her neyse amma uzattım. kağan amirim bir gün bana 'benim çok sevdiğim bir karım ve kıymetlim oğlum vardı. karım, ruhumun yarısı eşim bu dünyayı terketti ama yerine seni gönderdi. sen de oğlumsun artık, ilteriş sağ gözümse sen sol gözümsün, o sağ kolumsa sen sol kolumsun.' demişti. insan sol gözü, sol kolu, sol bacağı olmadan yaşayabilir mi muzo? kağan amirim kaza geçirmiş, adil erdem kan vermiş, 15 gün alçıda kalmış kolu ama ben hepsini nerdeyse 3 hafta sonra öğrendim. söylesene bu nasıl bir sol göz? böyle gözü oymak gerek. böyle kolu kırmak gerek. hiç arayıp sormadım günlerce. ilteriş de adil erdem de yoktu evde ama aramadım. insan kardeş bildiğini aramadan durabilir mi? sen meryem'i bir gün aramasan onla konuşamasan için rahat eder mi?"

dilinden dökülen her kelimede kendini suçluyormuş gibi görünse de aslında yüzüne çarpan yalnızlığını erkin'in gözlerinden okudu muzaffer. çoktan bitmiş çayların karton bardaklarını iç içe geçirip erkin'i sol koluyla sararak kendine çekti ve yarım bir sarılma verdi.

"eğer ağlamak istiyorsan önüne set olurum, kulaklarımı, gözlerimi kapatırım. içinde tutma erkin, tuttukça zehirli bir yılan gibi her gün seni biraz daha etkisi altına alacak buna mahal verme. güzel bir bağ var aranızda, unutma."

İLTERİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin