❝Kimsesizin kimsesi ya Allah'ıdır ya da canına can olmuş cananıdır. Senin kimsen kimseyken, benim kimsem sen ve rabbimdi.❞
Ben şimdiye kadar hiç biriyle göreve çıkmamıştım. Daima yalnızdım. Çünkü yalnız olmak hem işimi kolaylaştırıyor, hem de gereksiz koruma görevlerinin sorumluluğunu üstlenmiyordum. Ancak şimdi, üstelik saha görev sayım Yüzbaşı'ndan bile fazla olduğu için Mahşerin Atlıları timiyle birlikte göreve çıkıyordum.
Onlar için Karabağ'a yardım, benim içinse onu öldürme göreviydi. Henüz haberleri yoktu fakat onlar Karabağ'la meşgul olacakken ben, onu bulup öldürmek için gidecektim. Yanıma hiçbirini almayacaktım, hem de asla. Onu tek başıma bulup öldürecektim. Tüm etlerini parçalayarak, kemiklerini kırarak ve hatta yüzünü yakarak.
"Komutanım," diye seslendi uçaktan inmeye çalışan Güntekin, ellerindeki dört çantayla birlikte. "Kesinlikle sadece merakımdan sorma ihtiyacı duyuyorum; Bu çantanın içinde ne var?" Omzuna taktığım ufak bez çantayı işaret etti.
Cevap vermedim, anladı. "Anlıyorum, özeliniz ve özelinize biraz daha burnumu sokarsam burnumu kırarsınız. Anladım komutanım."Başımı sallayarak onu onayladığımda Savaşkıran ve Bayhan aynı anda kahkaha attı. "Bu çocuk çok saf ya," dedi Bayhan, kendi saflığından bihaberken. "Hayır zaten çırpı gibi, boyu kıçım kadar, bunun niye yanımıza aldık?"
"Sen sor diye, komutanım!" Güntekin hızla bana döndü. "Lan komutanım, duymuyor musunuz benim için ne diyorlar?"
Yine başımı salladım. Bu, doğru diyorlar, demekti. Yüzbaşı hemen tercüme etti. "Doğru diyorlar, dedi."
Güntekin kendi kendine söylenmeye başlarken elimdeki spor çantasını bileğim dış tarafta kalacak şekilde omzuma attım elimden bırakmadan. İlerlemeye devam ederken Yüzbaşı bana yetişti, kendine bir sigara yaktıktan sonra paketi bana doğru uzattı. Özel maskemi taktığım için ağız bölümündeki ufak bölmesini açarak sigarayı dudaklarım arasına yerleştirdiğim. Suratına baktığımda çakmağı hatırladı ve hızla cebinden çakmak çıkartarak sigaramı yaktı. Dudaklarından çıkan sıcak nefes maskeli suratıma vururken sigarayı yaktım ve ondan uzaklaştım.
Sigara içişimi manzara seyreder gibi seyrederken, "Burada biraz dinlenecek miyiz yoksa hemen mi yola çıkacağız?" diye sordu.
Tek elimle işaret diliyle cevap verebildiğim kadar verdim. "Bir saat izniniz var, ardından yola çıkıyoruz."
"Kaan ile tanışmanı istiyorum." dediğinde bıkkın bir nefes bıraktım. İnsanlarla tanışmama gerek yoktu, istemiyordum da zaten. Hava desteğine ihtiyacım olduğunda, gel dersem zaten gelmek zorundaydı. Neden illa sahte iki gülümseme ile tanışmak zorundaydık ki? "Biliyorum, istemiyorsun ama onun bize fazlasıyla yardımcı olacağını biliyorum. Ermenistan şu an bize saldırmaya cesaret edemez, her geçen gün askeri gücümüz güçleniyor ve aynı anda iki Türk devletiyle savaşmayı kaldıramaz. Kendince planın olduğunu biliyorum lakin Kaan'ın uçağa bir Azerbaycan bayrağı asmasıyla her şeyi basitçe halledebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ BERE | boyxboy
RomanceKader diye bir şey yoktu. Kader, asıl yönetimi bilmeyen insanları kandırmak için uydurulan rivayetten başka hiçbir şey değildi. Kimsesiz doğan çocuk, iki ülkeyi kurtarmak zorundaydı. Asker kimliğinin altında, o sadece kahramandı. 'Kaderi' buydu çünk...