"Asıl sevgi görüşte olsaydı, o keder sever miydi Aşık Veysel?
Gözünle gördüğünü değil, kalbinle gördüğünü sever insan."
4 yıl önce (Gözükara 25 yaşında)
Evinin içinde özel olarak kurulmuş hasta yatağında uzanırken boş bakışlarla karşısındaki duvarı izliyordu. Birçok duygu geçiyordu içinden; Hayal kırıklığı, acı, ıstırap, öfke... En çokta ihanetti hissettiği. Yaşadığı saf ihanetin samimi ve sert acısı. Gözyaşı yoktu, titreme yoktu, hıçkırık yoktu. Öylece, sığ, duruydu. Sonuçta volkanda patlamadan önce sığ ve durudur.
Doktorun odadan çıkmadan önce kucağına bıraktığı aynanın sapını kavradı ve korkutucu bir yavaşlıkta kaldırdı. Gördüğü yüzün kendi yüzü olduğunu idrak etmesi dakikalarını aldı. Ne hareket etti, ne mimiği oynadı, ne de nefes aldı. Sadece baktı. Aynada gördüğü korkutucu ve mide bulandırıcı o surata baktı.
Gözünden usulca süzülen yaş, kalbini taşlaştırdı. Her gözyaşı, bir duygusu alıp götürdü yanında. Dökülen her gözyaşın içine bir duygusu karışmıştı. Gökberi ilk defa ağlıyordu. 25 yıllık hayatında, kendini bildi bileli ilk defa.
Gözyaşlarının arasında attığı çığlık, kapının hemen ardında olan annesinin kalbini paramparça etti. Tomris Albeyaz'da ilk defa o gün ağlamıştı. Oğlu için; kaybettiği gençliği, hayatı, duyguları için ağladı.
Gökberi bir çığlık daha atarken, "Anne!" demişti korkak küçük bir çocuk misali. İndirdi duygusuzluk maskesini, döktü hislerini. Ama annesi ilk defa seslenişi yanıtsız bırakarak yanına gelmedi.
Annesi bile korkuyordu suratından.
Ayağa kalktığında yediği onca kurşuna ve darbeye rağmen hızlı ve çevikti. İlk sedyeyi devirdi; makinaları parçaladı, camları kırdı, duvarları yumrukladı. Anne, diye çığlık attı sadece. Küfür değil, nefret kusma değil. Sadece, anne.
Tomris cesaret edemedi o odaya girmeye. Oğlunun yüzünü gördüğünde korkacağından ya da ürkeceğinden değil, onu o halde görürse yıkılacağını bildiğinden. Daha beş yaşında ağlamayı bırakmış oğlunun gözünden süzülen yaşları görmekten korktu.
Gökberi üzerindeki hastane önlüğünü yırtarcasına üzerinden attı ve vücuduna baktı. Göğüslerine, bacaklarına, kollarına, ellerine... Ağlaması sesli bir hale dönerken o bile korktu kendinden. Gözükara'ydı o ama Gözükara'da korkardı. En çokta kendinden korkardı.
Yere düşerken duvar dibine sindi. Bacaklarını kendine doğru çekip, görmemesine rağmen kendinden yüzünü saklamak için başını dizlerine yasladı. Hıçkırıkları artarken, "Anne!" diye son bir çığlık attı. "Anne lütfen... Kurtar beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ BERE | boyxboy
RomanceKader diye bir şey yoktu. Kader, asıl yönetimi bilmeyen insanları kandırmak için uydurulan rivayetten başka hiçbir şey değildi. Kimsesiz doğan çocuk, iki ülkeyi kurtarmak zorundaydı. Asker kimliğinin altında, o sadece kahramandı. 'Kaderi' buydu çünk...