❝Bir insan kalbi olmadan yaşayabilir; ciğeri, böbreği, kolu, gözü ya da yüzü olmadan da yaşayabilir. Ama duygular olmadan yaşayamaz. Çünkü duygu, ruhu canlı tutandır. Ruhu ölmüş bir beden, sadece nefes alan bir cesetten ibarettir.❞
-K. Zümrüt Gökçen.Bir satranç tahtasıydım. Bir piyon, bir kale, bir vezir, bir şahtım. Siyah taraftayım ben ama bunun sebebi, gözüm gibi ruhumun da kara olması değildi; ilk hamleyi yapanın beyaz taraf olmasıydı.
Büyük değildim, beyazın karşısında hiçbir zaman büyük bir adam olmamıştım ben; çocuktum; rüzgar hangi yönden eserse o tarafa itilen, elindeki kalem alınıp yerine silah verilen, yandıktan sonra buz tutmuş bir çocuktum.
Tam karşımdaydı, ben siyah tarafın tüm boşluklarındayım, o ise sadece şahın olduğu yerdeydi. Başımı eğip kendime baktım; üzerimde kamuflaj ya da maskem yoktu, yüzüm, bir çocuğun yüzü nasılsa öyleydi.
"Gözükara..." Dizlerinin üzerine çöktüğünde elini bana doğru uzattı. Ben de siyah şahın olduğu yerdeydim. "Gel bana, mavi berelim."
Elimi kafama attığımda kaybettiğim beremi hissettim avucumun içinde. Elime aldığımda ilk birkaç saniye bereye, ardından suratına baktım. Gülümsüyordu; bir zamanlar bana güven, mutluluk veren gülümsemesi suratındaydı.
Satranç tahtasının çevresi bir anda alev aldı. Yavaş yavaş boyum uzamaya, büyümeye başladım. Mavi berem kana bulandı, ateş onu da içine çekmeye çalıştı ama vermedim.
"Gözükara," dedi tekrardan. "Gel benimle, bensiz yapamazsın sen. Hiçbir zaman yapamadın." Gözlerimin içine baktı. "Bak, mavi berelim, yüzünü açamıyorsun, konuşamıyorsun, hissedemiyorsun. Ben seni düzeltirim, geri gel bana."
Üzerindeki askeri kamuflaj değişti, yerini siyah kıyafetler aldı. Kana bulanan mavi berem yere düştü. Mavi beremle birlikte siyah taraftaki ben hariç tüm piyonlar yere düştü ve parçalandı. "Yaktın," dedim gözlerim tekrardan gözlerine çıkarken. "Yaktın beni... Genceciktim, gülmeye ihtiyacım vardı, ateşe değil. Genceciktim, sevgiye ihtiyacım vardı, ihanete değil. Genceciktim... Sarılmaya ihtiyacım vardı, kurşunlarına değil."
"Dünya dönüyor, ölüm bakidir, yaşam ise sınırlı." Bana doğru ilerlediğinde, önündeki piyonlar ona yolu açtı. Beyaz şah, siyaha şaha yaklaşırken alevler yükseldi. "Nefretle yaşanmaz, yaşamaya çalışıyorsun ama bu yaşam değil. Nefretin olduğum gibi kurtuluşun olurum, geri gel bana."
"Geliyorum..." Ateşler bana doğru yaklaşmaya başlarken içimdeki saf nefretle baktım gözlerine. "Ama geriye değil, ölümüne geliyorum, Köstebek. Mahşerde bile iki elim yakanda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ BERE | boyxboy
RomanceKader diye bir şey yoktu. Kader, asıl yönetimi bilmeyen insanları kandırmak için uydurulan rivayetten başka hiçbir şey değildi. Kimsesiz doğan çocuk, iki ülkeyi kurtarmak zorundaydı. Asker kimliğinin altında, o sadece kahramandı. 'Kaderi' buydu çünk...