Üçüncü Bölüm

134 23 5
                                    

Umay

Evin üst katındaki bir odaya tıkıldığımda saatlerce kapıyı yumruklamış, defalarca açmaya çalışmış ve tekmeleyerek kilidi kırmaya çalışmış ama başaramamıştım. En sonunda kendime ağlamak için izin vermiştim. Kapının dibinde, yerde cenin pozisyonu alıp saatlerce ağladım. Hava kararmaya başladığında yorgunluğum galip gelmişti. Bana tahsis edilen odada yalnızca bir yatak vardı, yerdeydi. Başka hiçbir şey yoktu. Oda temizdi ama çok yalnız hissettiriyordu. Emekleyerek yatağa gitmiş ve kendimi zorlanarak oraya bırakmıştım. Midem düğüm düğümdü, aç ve susuzdum. Kapının dibine bırakılmış tepsinin içinde yemek ve su vardı ama bu evdeki hiç kimseye minnet etmek istemiyordum. Aç ve susuz ne kadar dayanabilirsem o kadar dayanacaktım. Hem bana getirdikleri şeylere zehir karıştırmadıklarını nereden bilebilirdim ki?

Korkuyordum. Hem de iliklerime kadar korkuyordum. Bana ne olacaktı? Aileme? İyiler miydi? Ya o adam, onlara zarar vermeye gittiyse?

Yorgunluğum daha da ağır basınca ve yapabilecek hiçbir şeyimin olmadığını da tamamen kabullenince kendimi huzursuz bir uykunun kollarına bıraktım. Tam olarak derin bir uyku sayılmazdı ama gücüm tükenme noktasındaydı ve vücudumun bunca adrenalini yaşadıktan sonra gösterdiği tepkileri kontrol edemiyordum.

Ne kadar zaman uyukladım bilmiyorum ama gece iyice çöktüğünde odanın dışından birkaç tıkırtı sesi geldi. Sonra kilitlenen kapım açıldı ve odaya biri girdi. Kalkıp oturdum ve karanlığın içinde bana tepeden bakan adamın silüetine odaklandım. Kapının dışından odanın içine süzülen cılız ışıkta, onun o adam olduğunu anlamak hiç zor değildi.

"Yemek yememişsin."

Derinden gelen sesi geri çekilmeme sebep oldu. "Aç değilim."

Yere çömelip, "Sana ne söylüyorsam onu yapacaksın ve ben sana yemek yemeni söylüyorum," dedi.

Emekleyerek ona doğru yaklaştım. Korkuyu iliklerime kadar hissetsem de bunu onu göstermeyecektim. "Senden emir almıyorum."

Birden boğazımı kavradı ve ani bir hareketle beni yatağa yatırdı. Öyle hızlı hareket etmişti ki tepki vermeye vakit bulamamıştım. Boynumu çok sıkmasa da, nefes almama izin verse de bu tamamen kontrollüydü. Bana neler yapabileceğini ama yapmadığını gösteriyor, usulca gözdağı veriyordu. Üzerime doğru eğildi. "Seni pamuklara sarıp sarmalamışlar, masallar okumuşlar. Canavaların gerçek dünyada da var olduğunu öğretmemişler. Hayatın parmaklarımın ucundayken bu özgüven nereden geliyor söyler misin?" Biraz daha yaklaştı ve delirdiğini düşündürecek kadar karmaşık bakışlarını iyice görüş açıma soktu. Odanın içine sızan cılız ışık yeterliydi onu görmeme. "Kendi hayatını önemsemiyorsan da değer verdiğin insanları düşün."

"Benden ne istiyorsun?" diye sordum titrek bir sesle. "Ben sana ne yaptım?" Güçlü kalmak buraya kadardı. Gözyaşlarım özgürlüklerini ilan etmişlerdi.

"İstediğim şey sende yok. Sen benim için yalnızca bir araçsın. Uslu bir kız ol ve yemeğini ye. Odana bir sonraki ziyaretimde yine aynı şeyle karşılaşırsam neler olacağını ben bile bilmiyorum." Elini boynumdan çekip benden uzaklaştı ve çok geçmeden odadan çıkıp kapıyı kilitledi.

~~~

Yeni güne gözlerimi açtığımda beni uyandıran şey uykumu almış olmam değildi. Birileri odanın dışında konuşuyorlardı.

"Yapabileceğimiz bir şey yok," dedi biri. Burak'ın sesine benziyordu, emin değildim ama burada onunki gibi normal insan sesi pek azdı. Geri kalanlar da ya hiç konuşmuyor ya da sadece homurdanıyordu.

"Yemeğini yine yememiş," dedi Burak sonra. "Birileri yine çok kızacak."

"İyi de kadını alıp buraya getiriyor, bir odaya tıkıyor ve ona hiçbir şey anlatmıyor. Ne olmasını bekliyor ki? Kadın onun kollarına koşup kucağında yemek mi yiyecekti?"

Geceyarısı RuhlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin