3.BÖLÜM

5 2 0
                                    

Bu gün duş almam gerektiğini söylediğimde tedirgin olsalar da kokudan yanıma yaklaşılmıyor diye cırladım. Huri bütün eşyaları hazırlayıp yatağın karşısındaki kanepeye dizmişti bile. Artık vücudumu hareket ettirebiliyordum. Uyanmamın üzerinden tam üç gün geçmişti. Hiçbirşey hatırlamıyor olsam da ev halkına alışmıştım. Babamlar yurt dışından dönüyorlardı. Evde herkes koşturarak iş yapıyordu. Huri bile bu gün yanıma sadece iki kere geldi. Kendimi iyice yalnız hissettim. Bir arkadaşım yok muydu benim? Ne bileyim belki bir sevgili?

Derin sulara daldığımı farkettiğimde kafamı sağa sola sallayıp birşeyler hatırlamaya çalıştım. Bu insanlar konuşuyor ve koşuşturuyorlardı ama bende birşey ifade etmiyordu işte.

Kapım sakin ve yavaşça aralanmaya başladığında ortalıkta hiçkimse yoktu. Başta cereyan sandım fakat bakışlarımı aşağı indirdiğimde sarı bir kafa görmüştüm. Bu mevkıbe halanın kızı Hira olmalıydı. Başına gelen olay yüzünden konuşamıyor olması fikrini henüz sindirememişken onu görmek gözlerimi merhametle doldurdu.

"Sen de kimsin bakayım gel bana!" Sesimi incelterek kollarımı açtım. İlk uyandığımda utanarak ayaklarıma vurup kaçmıştı. Bu defa sesimi duyduğunda yanıma kadar sıçrayıp yetişebildiği kadar gövdeme sarılmıştı. Bu kızı sevdiğimi hissettim. İçim huzurla dolmuştu sanki halamın değil de benim kızım gibi. Bende ona samimi bir sarılmayla karşılık verdim.

"Hira değil mi senin adın?" Kafasını iki yana sallayıp geri sarıldı. Sarı saçlarına tezat siyah gözleri vardı. Bu kız çok can yakar diye mırıldandım. Çok güzeldi.

Tüm bedeniyle üzerimden kalkıp elleriyle benimle konuştu. Bunu unutmuş olmam gerekmez miydi? Onu anlıyordum. "Beni unutmuşsun. Öyle diyorlar." Kırgın bakışları saçlarının arasına girdi. Ne vardı şu sözü kaslı ve yakışıklı bir adam söyleseydi. Belki de çirkin bir kızım. Çirkin de olsam sevilmeye değer hissediyorum birisi de mi yok be!

"Seni unutmadım." Sesimi duyduğunda kocaman gülümseyip bir daha sarıldı. Aralık kapı sonuna kadar açıldığında içeriye o gün sarışın bebeğin yanında gördüğüm kadın girdi. Aynı kızı gibi siyah gözlü sarı saçlı güzel bir kadındı. Yüzü yaşını belli eder gibi kırışsa da renkliydi.

"Naz nasılsın canım?" Hira annesinin sesini duyar duymaz kafasını kaldırıp ona gel işareti yaptı. Mevkıbe hala kapıyı örtüp başucumdaki koltuğa oturdu. "Sen yokken bu ev çekilmiyor kızım hoşgeldin." Gülen yüzüne gülümseyip teşekkür ettim.

"Hirayla çok iyi anlaşırdınız. Tek oyun arkadaşı sendin. Altı ay senin de onun için de ayrı bir zulümdü."

*

Hirayla geçirdiğimiz iki saatin sonunda halam biraz dinlensin diyerek onu odadan çıkarmıştı. Biraz sonra içeriye huri girdi. "Naz hanım şimdi ben banyoyu hazırlıyorum sizi yıkayacağız tamam mı?" Kaşlarımı çattım. "Kimle yıkıyoruz ben anlamadım." Henüz duşuma sokacak kadar samimi değildim kimseyle. Biraz Huriye alışmıştım o kadar.

Ben cümlemi bitirir bitirmez odaya bir kadın girdi. Siyah gözlü sarı saçlı tanıdık bir sima. Gözleri odaya giren herkes gibi doluydu. Ellerini ağzına koyup hıçkırmamak için çabaladığında uyandığım günü hatırladım. Kanepede elini ağzına tutup kocasına sığınan bir kadın.

"Naz, ablam ben yıkıyacağım seni! Eski günlerdeki gibi." Sonlara doğru sesi çatallaşıp kısıldı. Kendini bir çırpıda üzerime atıp ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Eğer bu kadın ablamsa ve şuan onu tanımıyorsam bu birşey değiştirmezdi. Eskiden onu sevdiğime emindim. Sarılmasına karşılık verip ağlamasına izin verdim. Bir süre sonra kalkıp yüzüme baktı. Siyah gözleri şişmişti.

"Çiğdem ben, ablan. Hatırladın mı beni?" Şimdi mesela ben bu kadına nasıl hayır hatırlamadım diyeceğim? Beni kimse düşünmüyor be!

"Özür dilerim ama seni hatırlayamadım." Kısık sesle mırıldanıp mahçup bir şekilde kafamı eğdim ama ince uzun elleri çenemi kavrayıp yukarı kaldırdı. "Mahçup hissetme canım anlıyorum. Ben sana hatırlatacağım!" Kendinden emin sesi ve kararlı bakışları bana kenetlendiğinde benden de bir gazlı cümle beklediğine kanaat getirdim. Ancak sadece elimi kaldırıp sertçe bir yumruk yaptım. "Yapabiliriz!"

Kafasını arkaya atıp kocaman bir kahkaha patlattığında ona aşık oldum. Vay anasını ne karılar var be! Kahkahası son bulduğunda patates olmuş suratıma gülerek baktı.

"Önce seni bir güzel yıkayalım." Koktuğumu ima eden bir bakış attığında tekme atmak için davrandım. Her ne kadar böyle bir hareketi yapamayacağımı bilse de odanın diğer köşesine kaçması beni onore etmişti.

Huri banyoyu hazırladığını söylediğinde çiğdem ablam kapıya kadar gidip evin içine doğru bağırdı. "Adem gel yardım edecektin!" Bir süre sonra yine takım elbisesiyle uzun boylu adam içeri girdi. Adem Neriman hanımın oğluydu. Yani benimle babası ortaktı. Yani kardeştik işte. Bunu hiç böyle düşünmemiştim. Biz kardeştik yani abim vardı. Abi deyince aklıma cihan geldi ve sessizleştim.

"Görmeyeli nasılsın? Gelecektim ama babam çiğdemle beni memleketten aradı.  Toplantı Amerika'da olacak diye. Gitmek zorunda kaldık." Üzerindeki ceketi çıkarıp koltuğa attığında bu herifin kime benzediğini hatırladım.

"Sen lokiye benziyorsun he." Bir anda şaşırıp yüzüme öylece baktı. Herkes susmuştu. Ne? Uzun ve kaslı vücudu birbirleriyle aynıydı. Biraz sonra sessizliği bozup bana sarıldığında bende ona karşılık verdim. Bana da lokiye benziyorsun deseler mutluluktan ağlardım. Onu anlayarak omzunu patpatladım.

"Hoşgeldin naz." Sarılmayı bırakıp gözlerini sildi. "Adem bey su soğudu içerde hadi ama." Huri aceleyle ademe komut verince kafasını sallayıp beni kucağına aldı. Onun için hafif birşeydim.

"Normalde olsa laf ederdim ama çok kilo verdin naz hemen toparlaman lazım." Ben hala aynadan kendime bakmamıştım. Kim bilir nasıl görünüyordum.

Beni klozetin kapağını kapatarak üzerine oturtup banyodan çıktı. Çiğdem ablam ve huri beni orda foşur foşur yıkamıştı. Odaya geri döndüğümüzde hastane yatağımın yerinde beyaz güzel bir yatak vardı. "Allahım yatak be, yatak!" Beni hasta hissettiren koca bir etkeni kaldırmışlardı. Çiğdem ablam gülümseyerek kapıda duran adama doğru yürüdü. Adem'in yanında kahverengi saçlı bir adam duruyordu. Bu sanırım onun kocası mertti.

"Yatağını geri getirmek dönüşün için yeterli bir hediye mi bilemedim ama.." mert enişte mahçup bir şekilde çiğdemin elini öpüp bana sarıldı. "Çok zayıflamışsın cimcime Aysel anneye söyleyeyim de seni şişirmeye başlasın." Burnumdan bir makas aldığında yüzümü buruşturdum. Adem hemen atılıp koluma girdiğinde hurinin üzerindeki yükümü ademe verdim. Huri hızla odadan çıkmıştı. "Sen eniştemsin herhalde memnun oldum." Gülümseyerek yatağıma geri yattım.

"E herhalde eniştenim, başka kim çiğdemime bu kadar yakın olabilir!" Sahte bir sinirle ablama dönüp kafalarını tokuşturdu. Onlara kıkırdayarak bakıp başımdaki ademe döndüm. O huzursuzca bakıyordu. "Evlenmiş olabilirsiniz yine de yanımda fazla samimi olmayın." İtici bir bakışı mert enişteye yollayıp saçlarımı okşadı. "Ten rengin beyazmış senin lan bende diyordum bu kız niye zenci gibi." Aylar sonra böyle temiz bir duş almak beni de iyi hissettirmişti ama çiğdem ablam ademi dövmeye başlamıştı bile. Uzun zaman sonra bu kadar gülmek beni yormuştu. Yavaş yavaş odadaki insanlara alıştığımı hissettiğimde odanın kapısında sarı yanaklı dev bir adam belirdi.

Necip ışıldar bütün sertliğiyle kapıdaydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hafıza Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin