Şarkılar bitti , şiirler unutuldu , şehirler terk edildi. Çünkü herkes gitti , çünkü herkes gider.
-
Oturduğum bankın tahtatan köşelerinden dökülmüş boya parçaları rüzgarla birlikte uçarak havaya karıştı. Elimde olmadan bende düşünmeye başladım. Acaba istesem bende rüzgara karışabilir miydim? Sonsuzluğa, daha huzurlu bir mekana kendi isteğimle adım atıp kendi belirlediğim şekilde yaşayabilir miydim? Bu düşünceme gülümsedim. Ve kafamı iki yana sallayarak bu saçma düşüncelerime son verdim.
Zaten hep sacmalardim ben. Başka yapabildiğim bir şey yoktu ki benim. Ha ama bir de aptallık. En iyi olduğum bir diğer konu.
Meriç'i görmemin üstünden tam iki hafta geçmişti. Onu gördüğümde yeterince şaşırmış ve iki gün etkisinden çıkmamıştım. Berk'te şaşırmıştı tabi ama onun asıl endişelendiği benim tekrar Meriç'in büyüsüne kapılıp onu terk etmemdi.
Tabiki bir daha böyle bir aptallık yapmayacaktım. Bu aptallığı bir kez yapmıştım ve bir daha aynı kuyuya düşmeye hiçte niyetli değildim. Ben artık ona aşık değildim de zaten. Hatta hoşlanmıyordum. Onu gördüğümde heyecanlanmıştım, kabul ediyorum. Ama bu tamamen bir anda öylece karşımda durup döndüm demesinden kaynaklanıyordu. Yoksa kaç ay geçmişti, beni öylece bırakıp gitmişti. Hala onu sevmezdim. Hatta nefret etmeliydim ama onu da yapamıyordum.
Elimde duran simitten istemeyerek de olsa bir parça koparıp ağzıma attım. Dünden beri bir şey yemediğim için karnım ağrıyordu ve artık bir şeyler yemem gerekiyordu. Iyice zayıfladığımı da göz önünde bulundurursak bu simidi kesinlikle bitirmeliydim. Ağzımdaki simidi çiğnerken bir yandan da masmavi denizi izliyordum.
Birden aklıma yine onu gördüğüm an geldi.
#
"Döndüm."
Berk'te bende bize gülerek bakan Meriç'e şaşkınlıkla bakıyorduk. Ne hakla gelmişti şimdi. Ne istiyordu yine? Beni yeterince üzmüştü, iyice oynamıştı, dalgasını geçip terk etmişti. Öylece bırakıp gitmişti. Gitme dememe rağmen. Şimdi ne hakla buraya gelmişti? Ayrıca Berk'in evini ve benim şu an burada olduğumu nereden biliyordu.
Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından Meriç yine gülerek "Daha ne kadar salak salak yüzüme bakacaksınız?" dedi. Cevap veremediğimizi görünce yine konuştu. "Neyse neyse. Hadi Defne annenle konuştuk. Hazır gelmişken hem seni eve bırakayım dedim. Hemde bi görüşmüş olduk."
Tanrım! Sesini bile özlemiştim. Ne kadar da değişmişti. Sanki ergenlikten adamlığa geçiş yapmıştı. Sesi oturmuştu, hafif sakal bırakmıştı, daha yapılı olmuştu ve sanki daha fazla kas yapmıştı.
Sonunda konuşmayı akıl edebildigimde gözlerimi vücudundan çektim.
"Seninle görüşmek isteyen mi var? Berk bırakır beni."
Meriç yine ışıltılı bir gülüş atarak bana baktı. "Hiç değişmemişsin."
Ve bir anda kolumdan tutarak beni kendine doğru çekti. O kadar şaşırmıştım ki onu itemiyordum bile. Meriç pek bu tür şeyler yapan birisi değildi ama şimdi bana sarılıyordu. İstemeden kokusunu içime çektim. Hala aynı kokuyordu. Deniz gibi. Ama sigara kokan bir deniz gibi.
Kulağıma yavaşça fısıldadı. "Seni özledim."
Nefesi kulağıma değdiği an içimi çok büyük bir heyecan sardı ve refleks olarak onu ittim. Aynı anda da Berk beni geri çekti. Onun orada olduğunu bile unutmuştum.
Berk Meriç'e sinirle bakarken bir yandan da yumruğunu sıkıyordu. Yavaşça elini tuttum. Sakin olmalıydı. "Ondan uzak dur." diye hırladı Berk sinirle.
Meriç'in bakışları ellerimize kayarken suratı düşmüştü. Hatta bir an için mutsuz göründü. Ama sonra yavaşça geri çekildi.
"Çok geç olmadan eve git, Defne. Annen merak etmesin." Hala Berk'e bakıyordu. "Nasıl olsa yine görüşeceğiz." Sonra yan sırıtışıyla son kez bana bakıp arkasını döndü ve arabasına binerek uzaklaştı.
#
Gözleri ve o son bakışı aklımdan çıkmıyordu. Nasıl olsa yine görüşeceğiz demişti. Ne demekti şimdi bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ 2
Teen FictionBu kitap Seseri kitabının devamı olarak yazılmıştır. Kitaba başlamadan önce ilk kitabı okumanızı tavsiye ederim. ****** Her ne kadar Meriç Bartu Taşer kalbimde derin izler bırakarak gitse de geri dönüşü daha beter olmuştu. Bu sefer onu sevsem bile...