6. Bölüm

26.3K 753 358
                                    

Herkese merhabalar. Öncelikle hepinizi çok özledim. Bu sayfada yeniden birşeyler paylaşmayı ve yeniden sizlerle birlikte olmayı felan nasıl özledim hemde.

Neyse şunu söyleyeyim; bölüm biraz +18 oldu. O yüzden rahatsız olan varsa ikinci kısımdan itibaren okumasın. Ben uyarımı yaptım yani.

Bu arada bölümü yazarken internetten araştırdım felan, öyle yazdım.Umarım beğenirsiniz. Yazdığım en uzun bölüm buydu sanırım ama sonunda o sahneyi yazabilmek kısmet oldu ve mutluyum.

Hepinizden yorum bekliyorum. İyi okumalar....

6. Bölüm

Yalnız. Herkes ve herşey o kadar yanlız ki... Bazen düşünüyordum yalnızlığı, sevgiyi, mutluluğu. Hani hiç sahip olamadığım mutluluğu ve hayatımı. Bolca düşünüyordum. Eskitiyordum beynimi yeni düşüncelerimle ve her yeni gün, her geçen saniye biraz daha ölüme yaklaşıyordum. Her yeni gün biraz daha yanlız oluyordum. Daha fazla yalnızlık, daha fazla ölüm ve daha az mutluluk. Hayatımın özeti bu olmalı.

Dünya dönüyordu. Kafam bir milyon olmuştu. Elimdeki bardağın kaçıncı tekila olduğunu hatırlamıyordum bile. Sadece dikiyordum yakıcı sıvıyı kafama. Meriç geliyordu aklıma habire. Bana davranışı, hakkımda duyduklarına hemen inanması ve o azap çeken surat ifadesi. Dakikada bir aynı görüntü başa sarıyordu beynimde. Geçip gitmesi için de içiyordum sorumsuzca. Yapabileceğim pek bir şey yoktu zaten. İçmekten başka.

Elimdeki bardağı masaya vurduğumda artık gitmişti kafam. Dönüyordu her yer ve müzik sesi titretiyordu tüm bedenimi. Her bir hücrem mutlu gibi görünüyordu. Ama biliyordum ki bu kısa süren bir mutluluktu. Daha fazlası değildi. Elimi göğüslerime götürerek iki yandan bastırdım. Acıyordu; regl günlerim yakındı. Ruhum yeterince kanamıyordu ya sanki!

Kafam güzel, zihnim bulanık ve düşüncelerim derindi. How Deep Is Your Love şarkısı tüm mekanı inletirken bende kusma isteğimi tetikliyordu. Şu son zamanlarda fazla zayıf düşmüştüm ve biraz fazla içki tüketmiştim. Bu yüzden bünyem iyice hassas bir hal almıştı.

Tanrım! Dışarı çıkmalıydım. Hava almalıydım ama başım dönüyordu. Meriç'i görmek isteyen yanım beni rahat bırakmıyordu ve ben daha fazla kusmak istiyordum. Elimi masaya koyarak kendimi ittim ve ayaklarım yerle birlikte titremeye başladı. Bacaklarımı hissetmiyordum ama bir şekilde kendimi pistin ortasında buldum. Dans eden diğerleriyle birlikteydim ve istemsizce sallanıyordum. Sanırım dans ediyordum.

Meriç neredeydi? Neden gelip beni eve götürmüyordu? Gitmiş olabilir miydi yine? Belki de yine bırakmıştı beni. Tamamen yanlız kalmıştım belki. Yoksa gelirdi şimdi o. Burda olsa bulurdu beni. Sevseydi beni bulurdu. Yanaklarım ıslanmaya başladı. Ter mi göz yaşı mı bilmiyordum. Sadece dans ediyordum. Gözlerim tavanda asılı duran yoğun ışıkta sabitlenmiş bedenim Meriç'i arıyordu. Yokluğu beni öldürüyordu. Her ne kadar kendimle inatlaşıp onu istemediğimi, hislerimin bittiğini söylesem de biten tek şey bendim. Hissediyordum. Onun yokluğunu ve yaşadığım acıyı hissediyordum. En derinlerde hissediyordum hemde. Zihnimin, düşüncelerimin, bedenimin ve küçük zavallı ruhumun en derinlerinde onun eksikliği ilmek ilmek işleniyordu. Bu cehennem gibiydi. Belki de cehennemdi. Acaba o da böyle mi hissediyordu?

Umrunda olmadığımı biliyordum; ama aptal düşünceler zihnimi esir almıştı. Onu düşünmekten, onu sevmekten, özlemekten bıkmıştım. Tam şimdi onunla sevişmek istiyordum, onun olmak ve ona sarılmak. Ona dokunmak istiyordum ve derinlerdeki en sapkın düşüncelerimi onunla yaşamak istiyordum. Onu arzuluyordum. Tam şu anda. Şimdi.

Üstümdeki gömleği düğmelerini yırtarak açtım ve kulağıma yabancı gelen kahkahalar eşliğinde çıkarıp attım. Gülüyor olmalıydım. Neşeden uzak ve bir o kadar korkunç bir şekilde gülüyordum. Üstümde yanlızca siyah bir sütyen ve altımda yüksek bel pantolonum vardı. Neden bu kadar sıcaktı? Alev almış gibiydim. Yanıyordum.

SERSERİ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin