Gün,gece kadar sessizdi. Ve gece gün kadar gürültülü.
-
Hızla koşmaya devam ettim. Peşimde kimse olmamasına rağmen hızla ve telaşla koşuyordum. Nabzım kulaklarımda atıyor gibiydi. Herşey bulanıktı. Gece sessiz ve bir o kadar karanlık olmasına rağmen sokakdaki eski evleri seçebiliyordum. Birçok yıkılmış bina ve eski dublex evlerin olduğu sokak yağmur yağdığı için ıslanmıştı. Toprak kokuyordu.
Koşmaya devam ettikçe dar sokak gittikçe genişledi. Ta ki etrafta görebileceğim birşey kalmayana dek. Koyu bir karanlık çöküyordu. Karanlık beni çağırıyordu sanki. Gitmek istemiyordum ama ayaklarım zihnimi yanıltmak istiyormuşcasına hareket etmeye devam ediyordu.
Korkuyla etrafıma baktım. Her yer zifiri karanlıktı. Uzakta küçük bir parıltı vardı sadece. Oraya doğru ilerlemeye başladım. Karanlık ruhuma işliyordu. Etki altında gibi hissediyordum. Yüksek bir dağın tepesinden kendimi aşağı bırakıyormuş gibi bir adrenalin vardı içimde.
Parıltıya yaklaştıkça bunun yanlızca bir parıltı olmadığını gördüm. Bu bir nesneydi. Biraz daha yaklaşarak büyük boy, etrafı parlak camlarla süslü aynaya baktım. Kendimi görebiliyordum.Yüzüm inanılmaz derece de çökmüş görünüyordu. Berbat görünüyordum. Elimi kaldırarak yüzüme dokundum ama aynadaki yansıma öylece durmaya devam etti. Korkuyla bir adım geriledim. Yansıma bana acıyan gözlerle baktı.
"Seni kandırmalarına izin vermeye devam edersen bu senin sonun olacak."
Anlamayan gözlerle kendime baktım. Bu bendim. Nasıl oluyor da yansıma konuşabiliyordu?
"Ne demeye çalışıyorsun?"
Hüzünle gülümsedi karşımdaki ben.
"Dikkat et, hayatım. Sadece dikkat et."
Yansıma gözlerimin önünde yavaş yavaş yok olurken ona doğru ilerledim. Dokunmaya çalıştım.
"Dur. Dur gitme." Yok olduğunda yine karanlıkta kalmıştım.
*
Yalanlar ve gerçekler. Doğrular ve yanlışlar. Neyin kime göre doğru veya yanlış olduğunun sürekli olarak tartışıldığı bu küçük evrende henüz insanoğlu ele alınabilecek herhangibir gerçek bulamadı. Çünkü dünyanın zaten yalan üzerine kurulduğu bu yapıda kim ne yaparsa yanlışlar çoğu zaman doğru, doğrular çoğu zaman yanlış olabiliyordu. Biz insanlar kandırılabilmesi kolay varlıklar olmuştuk hep. Ve bu değiştirilemez bir gerçekti. Aptal oluşumuz evrende inanabilecegimiz tek gerçekti.
Einstein ne demişti; Sınırsız olan iki şey vardır. Bunlardan birisi evren, diğeri ise insanoğlunun aptallığıdır.
Ve nedense ben dünyanın en aptal insanı gibi hissediyordum.
Pencereden gelen sesle gözlerimi açarak ağır ve bir o kadar huzursuz uykumdan uyanmak zorunda kaldım. Güneşin parlak hüzmeleri rüyamda ki karanlığı hatırlatırcasına gözlerime batarken üstümdeki yorganı kaldırarak pencereyi açtım.
Meriç klasik bir şekilde siyah giymiş ve yanına yakışan beyaz spor arabasına yaslanmıştı. Elinde de az önce uykumdan olmama neden olan küçük çakıl taşları bulunuyordu.
Ellerimi pencerenin kenarlarına yaslayarak aşağı sarktım. "Ne yapıyorsun sen orda?"
"Ne yapıyormuş gibiyim?" diyerek ukalaca suratını ekşitti. "Hadi giyin de in. Bir yere gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ 2
Teen FictionBu kitap Seseri kitabının devamı olarak yazılmıştır. Kitaba başlamadan önce ilk kitabı okumanızı tavsiye ederim. ****** Her ne kadar Meriç Bartu Taşer kalbimde derin izler bırakarak gitse de geri dönüşü daha beter olmuştu. Bu sefer onu sevsem bile...