Oturduğu rahatsız koltukta biraz gerginlik, biraz da merak içinde etrafı inceledi Martin. Keskin kokunun havasını ağırlaştırdığı kulübenin her yerinde kitaplar, ilaç şişeleri, çeşitli otlar var. Çok büyük bir salon değildi. Çeşitli bitkilerin kapladığı geniş bir bahçeye yere kadar inen cam bir kapı açılıyordu. Tavana kadar kitap dolu raflarla kaplı duvarın haricinde diğer iki duvarda nereye açıldığını bilmediği birer kapı bulunuyordu. Martin'e yakın taraftaki kapı gıcırdayarak açıldı. Genç bir çocuk elinde fincanla Martin'e doğru ilerlerken ardına kadar açık pencereden sızan güneş ışığında, çocuk hareket ettikçe masadan havalanan ot tozları adeta dans ediyordu.
"Dağınıklık için lütfen kusura bakmayın, lordum. Doktor Hagen uzun zamandır bir şey üzerine çalışıyor. Çalışırken dikkatini dağıtmamdan hoşlanmıyor." diye açıklama yapmaya çalıştı genç adam yüzünde mahçup bir ifadeyle. Yara ve leke dolu ellerine gözleri kaydı ister istemez.
"Önemli değil." dedi Martin kibar bir gülümsemeyle.
"Ben hemen gidip kendisine haber veriyorum." Martin'in onaylamasının hemen ardından adeta koşarak kulübeden çıktı. Derin bir iç çekerek gıcırdayan koltukta geriye yaslandı Martin.
Günler süren araştırmasının sonunda hastalandığında kendisini tedavi eden doktoru bulmuştu. Bunu, annesinin bir şeylerden şüphelenmesine fırsat vermeden yapmak için dikkat çekmeden hizmetçileri sorgulamış, hatta babasının kayıtlarını bile karıştırmak zorunda kalmıştı. Annesinin duyup bütün ipuçlarını ortadan kaldırma riskini göze almazdı. Hizmetçilerin ağzı sıkıydı, ancak Martin kadınlardan istediğini almayı çok iyi biliyordu. Tam hikayeyi duymasa bile parçaları bir araya getirerek Lahream sınırındaki Macclessfield arazilerinden birinde yer alan köyde doktora ulaşabilmişti. Buraya gelirken kalbinin heyecan ve gerginlik için çarpmasına engel olamamıştı. Ne ile karşılaşacağını, doktordan neler duyacağını bilmiyordu. Dürüst olmak gerekirse biraz da korkuyordu. Derin bir nefes alarak çayın üzerindeki bulanık yansımasını izledi. Bunu yapmak zorundaydı. Adını bir türlü koyamadığı bir his, sonuna kadar gitmesi için Martin'i zorluyordu. Buraya kadar gelmişti. Artık geri dönüşü yoktu.
Fincanı yarıladığında, beyaz saçları at kuyruğuyla toplanmış, ilerlemiş yaşına rağmen dinç görünen maviler içinde yaşlı bir adam sırtında sepetiyle kapıdan içeri girdi. Adam Martin'i gördüğünde yavaşça onu süzdü. Gözleri sanki kim olduğunu çıkarmaya çalışıyormuş gibi kısılmıştı.
"Bay Hagen..." diye selamladı doktoru Martin, ayağa kalkarak. Adamın şüpheli bakışları hala geçmemişti.
"Evet. Ve siz?"
"Martin. Liscom Kontu Martin Macclesfield." İsmi duyar duymaz adamın gözleri büyüdü. Bu sefer şüphe değil, merak ve hayretler içinde Martin'e bakıyordu. "Beni hatırlıyorsunuz, öyle değil mi?"
"Evet, evet lordum. Sizi hatırlıyorum."
"Ölüm döşeğindeyken beni siz iyileştirmiştiniz." Doktor reddedercesine başını salladı.
"Tanrı sizin yaşamanızı istediği için iyileştiniz. Ben sadece aracı oldum.Böylesine güçlü ve sağlıklı bir beyefendiye dönüştüğünüzü görmek beni ne kadar mutlu etti, kelimelerle anlatamam."
"Uzun zamandır fazla sağlıklı bir hayat sürüyorum, Bay Hagen. Söylentiler size ulaşmadı sanırım."
"Ulaştığını inkar edemeyeceğim." dedi adam gülerek. "Ancak insan kendi gözleriyle görünce yine de şaşırıyor. Oturun lütfen." Doktor Martin'in biraz önce oturduğu koltuğun karşısına yerleşti. "Umarım ciddi bir sıkıntı yoktur."
"Herkes gayet sağlıklı. Sizi ziyaret edişimin amacı biraz kişisel."
"Buyrun, sizi dinliyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/330844318-288-k607046.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chione
Romanceİlk gördüğü andan itibaren onu istemişti. Küstah sözlerinden, mesafeli bakışlarından, bir leydinin zarafetinden uzak tavırlarından nefret etse de ona baktığında düşündüğü tek şey teninde kaybolmaktı. O yüzden yardım teklifini kabul etmişti. Ancak h...