Bölüm 4 - İnkar

13 10 6
                                    

 Sinüs x eşittir x eksi x küp bölü üç faktöriyel artı x üzeri beş bölü beş faktöriyel eksi x üzeri yedi bölü 7 faktöriyel artı...

Sıkıntıyla elini saçlarında geçirdi.

Yolu yoktu, uyuyamıyordu. Fiil çekimlerinden matematik teoremlerine kadar her şeyi denemişti fakat olmuyordu. Çiviliymiş gibi sırtına batan yatakta bir sağa bir sola dönmekten başka bir şey yapamıyordu.

Tik...tak...tik...tak...

Pencereden yavaşça aydınlanan karanlığa doğru baktı. Uğuldayarak esen rüzgar camın önündeki ağacın yapraklarını acımasızca savuruyor, evin kirişlerinden ıslık sesleri geliyordu. Şöminedeki cılız alev, ancak kendisini ısıtabiliyordu.

Tik...Tak...Tik..Tak...

Oyunu kaybetmişti. Kendini kandırmanın bir anlamı yoktu, bu sefer gerçekten kaybetmişti oyunu, Martin. İşte, bu küçücük kulübede beş parasız öylece tavana bakarak düştüğü durumu düşünüyordu. İki hafta içinde tüm gururu ayaklar altına alınmış, öldürseler yapmam diyeceği şeyleri bir bir yapmıştı.

Önce bekar evinin kapısına kilit vurulmuştu. Tüm hizmetliler işten çıkarılmış, makam aracına el konmuştu. Metresi için aldığı ev satılmıştı. Tabi ki hemen ertesi gün tüm Lahream çulsuz Kont'u konuşur olmuştu.

Gevşek ağızlı orospu.

Kalacak yeri olmadığından arkadaşlarına gitmişti. Hem babasını ikna edene kadar kalmak için hem de biraz borç para için.

Hepsi nankör birer piçti.

Defalarca içki ısmarlayıp borç verdiği arkadaşları Martin'i tanımaz olmuştu. Saçma sapan bahaneler ile burun kıvırmışlardı fakat aslında ne düşündüklerini gözlerindeki bakıştan net bir şekilde görebiliyordu. Tüm bu kabus bittiğinde hepsine bunu ödetecekti.

Satılabilecek tüm değerli eşyalarını satıp bir süreliğine pansiyonda kalmıştı fakat parası bitince oradan da çıkmak zorunda kalmıştı. Dönebileceği tek yer, burası kalmıştı.

Babasının sadaka gibi verdiği kirli, döküntü bu kulübe ve avuç içi kadar toprak. Yumruğunu sinirle yatağa geçirdi. Bir çatırtı sesi geldiğinde ise irkilerek yatağın kırılmadığını umdu. Zaten sağlam olan çok az şey vardı bu lanet olasıca kulübede.

Midesi guruldayınca kaşları çatıldı. En son Catherine bir sepet turta getirmişti, onları da uyumadan bitirmişti. Onu bu halde görmesini istemediği için de bir daha gelmemesini söylemişti. Ela gözlerindeki ağlamaklı ifade yüreğini burkmuş, defalarca parayı sigara ve içkiye harcadığı için kendine lanetler yağdırmıştı. Matthew ve Daniel'dan da yardım isteyemezdi, yardım etmeleri halinde onların da başı belaya girecekti.

Başı ağrıyordu, işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Gerçekten de toprağı mı işleyecekti babasının dediği gibi? Tıpkı bir köylü gibi? Üstelik toprak hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bilen birini de tanımıyordu! Hem toprak işleyerek para kazanması gerçekten mümkün müydü?

Nefesini sinirle dışarı üfleyerek yatakta doğruldu. Gidip bir göz atmalı mıydı?

Olmaz, bu tamamen teslim olmak anlamına gelirdi.

Hangi teslim olmadan bahsediyordu? Savaşacak hiçbir şeyi kalmamıştı.

Yataktan kalkarak toprağı bir kontrol etmeye karar verdi. Nasıl olsa uyuyamıyordu. Geldiğinden beri etrafa hiç bakınmamıştı. Belki etrafta yiyecek bir şeyler vardı. Yeleğini ve ceketini giyip kulübeden dışarı adımını attı.

ChioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin