Bölüm 18 - Gerçeğin İzininde

12 3 3
                                    

 Uzun zaman oldu, diye içinden geçirdi Martin annesinin orkideli yeşil salonunda beklerken. Burası ailecek vakit geçirdikleri, yemeğini yedikten veya işini bitirdikten sonra geldikleri yerdi. Burada iki saat oturup birine rastlamama ihtimali yoktu. Şimdi ise içinde gittikçe büyüyen bir sabırsızlıkla annesini bekliyordu Martin. Galyard'dan dönüp bekar evine yerleştikten sonra annesine ne kadar uzun zamandır birlikte çay içmediklerini, bu sıcak güneşli günün bunun için mükemmel bir fırsat olduğunu söyleyen bir not göndermişti ve tahmin ettiği gibi annesinden hemen davet yanıtı almıştı. Ancak biraz vicdan azabı duysa da Martin'in asıl istediği şey çay içmek değildi.

Gerçekleri öğrenmekti.

Galyard'da yaşadıkları bir türlü aklından çıkmıyordu. Rüya mı anı mı olduklarını kestiremediği zihnindeki o görüntülerin bir anlamı olduğuna artık emindi. Chione Martin'le aralarına bir duvar örmüştü. Aluxes'a nereden geldiğiyle ilgili soru sorduğunda tavrı birden değişmişti. Bunun sadece ölen babası ile ilgili olduğunu düşünmüyordu. Ki o tabloyu gördükten sonra babası hakkındaki hikayenin de doğru olup olmadığına emin değildi. Yapbozun birbirinden kopuk birçok parçası vardı ve bunları bir araya getirmeye kaybolan anılarını bularak başlamalıydı.

"Martin, oğlum..." diyerek içeri girdi Kontes yüzünde neşeli bir gülümsemeyle. Martin ayağa kalkıp annesinin önce eline sonra da yanağına bir öpücük kondurdu.

"Sabahın bu saatinde böylesine güzel görünmeyi nasıl başarıyorsun, anne?"

"Senin küçük oyunlarına kanmayacağım, serseri." diye karşılık verdi annesi yelpazesiyle Martin'in koluna vurarak ancak yanakları kızarmıştı. "Bize bir limonata bir de kahve getir lütfen, Jacob." dedi kapıda bekleyen uşağa.

"Samdi meyveli sandviç yaptı. Yanına onlardan da getiriyorum, leydim."

"Çok güzel olur. Açsın değil mi, Martin?"

"Sabah kahvaltımı yapmıştım ama atıştırmalık güzel olur, teşekkürler."

"Erken kalkmaya alışmışsın." dedi annesi anaç bir gülümsemeyle. Yıllar boyunca serseri bir hayat yaşayan oğlunun değiştiğini görmek onu memnun ediyor olmalıydı.

"İlk başlarda yorucuydu ancak gün içinde bir sürü şey yapmaya vaktim oluyor ve daha dinç oluyorum."

"Bekar evine yerleşmişsin. Her şey yolunda mı?" Endişeli olduğu belliydi. Onun gözünde daha önce hiç çalışmamış, eğlenceden başka bir şey bilmeyen biriydi sonuçta. Yakın zamana kadar gerçekten öyle olduğunu inkar edemeyecekti gerçi.

"Birkaç sorun var elbette ancak halledilemeyecek şeyler değil. Bugün öğleden sonra Merien'e gideceğim. Arazi yöneticisi ile görüşeceğim."

"Ne zaman döneceksin peki?"

"Tam emin değilim." O sırada Jacob elinde içecek ve atıştırmalık tepsisiyle içeri girdi. "Sadece toprak değil, yapılaşma ile ilgili de bazı sorunlar var gibi görünüyor. Yakından görüp ayrıntılı bir şekilde incelemek istiyorum. Teşekkürler Jacob." dedi Jacob işini bitirince. Uşak selam verip odadan çekildi. Kahvesinden bir yudum aldığında zihninin açıldığını hissetti Martin.

"Babanla konuştun mu bu konuyu?"

"Henüz konuşmadım. Önce gidip görmem lazım."

"Prenses Chione'nin balosuna geleceksin ama, değil mi?" Bu bir soru değil, adeta bir emirdi.

"Geleceğim, endişelenme." dedi gülerek.

"Güzel. Arazi işlerinde kendini fazla zorlama olur mu? Alışkın değilsin." Annesine ters bir cevap vermek istedi ancak buna hakkı yoktu. Onun yerine başını sallamakla yetindi.

ChioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin