Bakışları kesiştiğinde Chione'nin yüzünde oluşan sıcak gülümsemeyi görünce yetişmek uğruna araziden buraya at sırtında gelmekle doğru kararı verdim, diye düşündü Martin. Saçları rüzgarda dağılmış, çizmeleri toz içinde kalmıştı ancak bir önemi yoktu. Chione ışıltılı gözleriyle gözlerine bakıyordu sadece. Ona doğru ilerlerken Chione de içlerinde Daniel ve kuzenlerinin bulunduğu gruptan ayrılarak Martin'e doğru ilerledi. Şaşırsa da memnuniyetini gizleyemedi.
Sonra Chione'nin donakaldığını gördü. İlk başta Martin'e gelmesinin çok uygun olmayabileceğini hatırladığını düşündü ancak yüzündeki ifadeyi görmek, durumun bundan çok farklı olduğunu anlamasına yetmişti. Karanlık badem gözleri sanki hayalet görmüş gibi irileşerek Martin'in omuzlarının üzerinden tek bir noktaya odaklanmıştı. Yüzü kireç gibi bembeyaz kesilmiş, tenindeki tüm kan adeta çekilmişti. Endişe içinde Chione'nin bakışlarını takip etti.
Martin'in biraz gerisinde, kireç gibi bembeyaz tenli ince bir adam vardı. Dudaklarında iğrenç bir his uyandıran gülümsemeyle doğrudan Chione'ye doğru bakıyordu. Yüzünün hatlarından ve üzerindeki kıyafetlerden Aluxes'lı olmadığı belliydi. Giydiği kıyafetin üzerindeki sarı, beyaz yeşil çiçek motifleri tanıdıktı. Matthew'in annesine yurtdışından getirdiği hediyelik eşyalardaki örüntülere benziyordu. Hatta babasının çalışma odasında aynı desenli Oicee'den gelmiş bir vazo vardı.
Ancak Martin'i asıl rahatsız eden şey adamın bakışlarıyla. Taktim edildiğinden bu yana Chione hayranlık dolu tüm bakışların kendisine dönmesine neden oluyordu ancak bu adamın bakışlarında farklı bir şeyler vardı. O gözlerdeki ifade hayranlık değildi. Eğlenen, şehvet dolu bir bakıştı.
Chione'yle ilk defa karşılaşmış gibi değildi.
Sanki.. Uzun zaman sonra yeniden görüyormuş gibi...
Martin buz kestiğini hissetti. Yoksa...
Adam dudaklarını oynatarak bir şeyler söyledi. Farklı bir dil olduğu için cümlenin tamamını anlamamıştı ancak cümlede Chione'nin isminin geçtiğine adı gibi emindi. Martin hemen önüne geçerek görüşünü kapattı. Chione gözlerinde öyle büyük bir korkuyla titriyordu ki düşündüğü şeyin gerçek olduğunu anladı. Yanında kılıcını getirmediği için lanet etti Martin. O an adamın boğazına kılıcını saplamaktan başka bir şey düşünemiyordu.
Chione'nin dudaklarından acı dolu, inlemeye benzer bir ses döküldü.
Chione... Önce Chione'yi oradan uzaklaştırmalıydı. Çaktırmadan etrafına bakıp Hamilton'ı aradı ancak ortada yoktu.
"Pagena...Pagena..." diye mırıldandı Chione fısıldayarak. Gözleri bilinçli bakmıyordu. Kahretsin, onu bir an önce buradan çıkarmalıydı.
Tam o anda biraz ötedeki Daniel ile göz göze geldi. Birkaç saniye bakıştıktan sonra bakışları yavaşça Martin'in omuzlarından arkaya doğru kaydı. Eğer hala oradaysa o herifi görmüş olmalıydı.
Tanrım, lütfen anlasın. Bir şeyler yapsın..
"Catherine!" diye gür bir ses yükseldi Daniel'dan gülümseyerek. Onu tanımayanlar Daniel'ın gözlerindeki öfkeli fırtınayı fark edemeyebilirdi ancak Martin tanrılara ve kardeşine dua ederek donakalan Chione'yi olabildiğince dikkat çekmeden balo salonunun dışına doğru sürüklemeye çalıştı. "Nişanlımı yine nereye sürükledin, tanrı aşkına?"
Ortalık bir anda karıştı. Annesinin, nişanın duyurusu için yaptığı tüm hazırlıkları mahvettiğine dair öfkeli sesi, kalabalığın şaşkın homurtuları ve neşeli kahkahalarına karışmıştı. İnsanlar bir anda masumca bir grupta diğer leydilerle konuşmakta olan Leydi Samara'nın etrafını sardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/330844318-288-k607046.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chione
Romanceİlk gördüğü andan itibaren onu istemişti. Küstah sözlerinden, mesafeli bakışlarından, bir leydinin zarafetinden uzak tavırlarından nefret etse de ona baktığında düşündüğü tek şey teninde kaybolmaktı. O yüzden yardım teklifini kabul etmişti. Ancak h...