Ep-3

125 14 10
                                    

"Bugün beni neden öptün hana?" Demişti mun dün gece. Ben de sadece ona bakarak  "yanlış anlama senden hoşlanmıyorum." Demiştim ama vermek istediğim cevap bu değildi. Asla. O da bana karşılık " ben seni ablam gibi görüyorum hana. Böyle birşey aklımdan bile geçmiyor." Kalbimin kırıklarının sesi kulağıma kadar ulaşıyordu artık. Düşüncelerim dengesini kaybetmiş. Beynin çalışmaktan vazgeçmişti. Bu küçücük cümleler bile canımın yanmasına yetmişti. Gülümseyerek ona baktım. Gülümsememdeki acıyı farketmis gibi burukca gülümsedi karşılık olarak.



Ve şimdi sabah olmuştu. Kahvaltıya, erişte yemeğe nasıl onun yüzüne bakarak yemek yiyeceğini düşünüyordum. Bunca söze rağmen kalbimde ona karşı bir gram soğuma bile yoktu.

Merdivenlerden indim. Sofraya son gelen bendim. Wong bana kaşlarını çattı ve kafasını ileri atarak bakışlarını netlestirmeye çalışıyormuş gibi baktı ve "Sen ağladın mi?" Dedi. "Yok ya esnedim. Uykumu alamadım da." Şimdi herkes bana bakıyordu. İçten bir gülümsemeyle yani yapabildigim kadariya masaya oturup yemeye başladım eristeleri.


Chu: yemekten sonra biraz konuşabilir miyiz hana?

"Tamam" diyerek anlamaz gözlerle baktım. Mun uykusunu alamamisa benziyordu. Sabaha kadar ne yaptı acaba diye düşündüm.

Motak: ee hana anlat bakalım bizi nasıl iyileştirdin de kırık kolunu iyilestiremedin?

Doğru ya, wigene bundan bahsetmemistim. Kafam o kadar doluydu ki.  Kırık kolumu bile unutmuştum dün. " AA evet ben sizi wigenden yardım alarak iyileştirdim. Wigen bana bütün gücünü verdi ve öyle iyilestiniz. Sizin için çok korktuğum için kendimi unuttum." Dedim.

Wong: keşke ben de gelseydim ya!

"Sen oraya gelseydin geberirsim ve ben seni iyilestiremezdim kendini güçlü sanan süt çocuğu." Diye karşılık verdim ve motak bana dik dik bakıyordu. "Neyin var senin sakin olsana."dedi. "Bir şey yok sadece bu süt çocuğuna karşı fazla yumusaksiniz."

Yemek bitti ve herkes odalarına çekildi. Daha sonra chunun benle konuşacağını unuttuğumu farkettim ve onun yanına gitmek için merdivenlere yoneldim.

Yanına gittiğimde masada hala boş boş oturuyordu. "Chu?"

Chu: sonunda geldin hana. Otur.

"Ne oldu?" Dedim bu kadar ciddi ne olabilirdi?

Chu: dün sizi gördüm hana. Ne kadar tesadüfen onun dudaklarina yapissan da onu geri dönüp bir kere daha opmeni beklemiyordum. Ki o son opusunu wong hariç ekiptedi herkes gördü.

Nasıl yani bütün ekip gördü mü yani. İyileştirdim an hepsi uyaniksa neden ayağa kalkıp eve kendileri gitmediler? Şaka mı bu?

"Bu sizi ilgilendirmez. Her ne kadar sizi aile gibi gorsemde bu benim hayatim." Dedim.

Chu: mun ve wong hariç herkesi aile gibi gördüğün belli zaten hana. Ne oluyor sana? Mun ekibe geldiğinden beri daha kalpli biri olmaya başladın. O senin kardeşin yaşında. Aranizda 2 yaş var. Kendine gel hana.

" Size ne?  özel hayata karışmak ne zaman aile içinde normallesti ha? Beni daha fazla kendinden sogutmazsan sevinirim Chu maeok." Dedim.

Chu: pekala hana. Bir yerde haklısın ama dediklerimi düşün ve kendine gelmeye calış.

"Ya sabır." Diye mırıldanırken yukarı çıkmaya başladım. Ve karşıma biri çıktı. Yanlışlıkla ayağına bastım ve takılıp üstüne dusuyordum. Tam düşerken belimden tuttu ve beni sarsip kendine çekti. Gördüğün kişi karşısında dilim tutuldu ve bu kişi mundu.

"Özür dilerim." Dedim aceleyle.

"Önemi yok." Dedi ve bir eliyle belimi, diğer eliyle kalcamin altından tutup beni kucağına aldı. Kalbim göğsümün altinda  cırpınırken beni geldiği yöne geri giderek odaların olduğu alana girdi ve beni kendi odama getirdi. Yatağın üzerine bıraktığında "burada bekle." dedi. Kanayan kolumu farkettim. Yere dusecekken merdivenw sürmüştüm kolumu.

Yaklasik 30 sn sonra yanıma geldi elinde sargı bezi ve bir merhem vardı. Kolumu dizine koydu ve merhem sürdü yarama. Daha sonra sarıp odadan çıktı. Yatakta kalakalmistim. Neden hicbirsey demeden cikti? Hicbirsey anlamamıştım ve aşağıdan bir ses duydum. Ses motaga aitti.

Motak: Hana ve mun aşağı inin.

Koşarak odamdan çıktım ve merdivenlerin kenarında biri beni tuttu. "Yine düşme hana." Dedi ve adımlarım yavaşladı. Gözlerimi gözlerinden ayirmayarak aşağı indim.

Motak: arkadaşlar wigen bana bu akşam sahilin yakınında 5 tane kötü ruh olacağını söyledi ama hepsi 1.seviye. Hepimiz beraber gidelim diyoruz. Size uyar mı?

Mun ile aynı anda cevap verdik. "Olur."

Chu: tamam o zaman ben hırkaları hazirliyim.



Akşam oldu ve motak arabayi sürmek için dışarı çıktı. Wong daha geliyordu bu sefer. Ardından o ve Chu çıktı. Ardından ben ve mun.

Yaklaşık 1 buçuk saat sonra denizi gören bir yerde durduk. Chu arabadan ilk inen oldu. Herkes inince Chu konuştu. "Hana sen istersen git biraz sahilin yanında otur ve biz kötü ruhları halledelim." Dedi. "neden?" Diye sordum. " Sen dün çok yoruldun biraz dinlen zaten kolun kırık." Cevabını verdi ve sahile doğru ilerlemeye basladim. Onlar da kötü ruhların yanına gitti. Şimdi sahilde kumlara kalp ciziyordum. Canım çok sıkılmıştı.  Arkamda ayak sesleri duydum bana doğru gelen bir ayak sesiydi bu. Daha sonra yanıma mun geldi. Saçları darmadagindi. " Hallettiniz mi?" Diye sordum.

"Hana." Dedi. "Efendim?" Dedim. "Seni ailem olarak görmek istiyorum" dedi sözleri çok alakasizdi. " Zaten öyle görmüyor musun?" Dedim. "Hayır" dedi. "Peki neden beni öyle görmek istiyorsun?" Dedim. "Herşey yalandi. Karım ol hana. Elimi ayağıma kalbimi kendine bagliyorsun." Kelimeleri çıktı agizindan. Ve dudakları dudaklarımı buldu.









3. Bölüm sonuuuu. Oy verinnn.💘

Dealing With Love // THE UNCANNY COUNTER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin