Gözlerimi irice açarak hemen arkamı döndüm. Şoktaydım. Nasıl tam da bu zamanda gelmiştim? İçimden zamana okumadığım lanet kalmadı.
"Mun!" Diye bağırdım ne yaptığımı bilmeden.
"Tamam sakin ol. Odaya gidiyorum. Birşey yok."
Odanın kapısının kapanan sesini duyunca hızla mutfağa aldıklarını yerleştirmek için gittim. O neydi öyle?
Biraz sonra kapı sesini tekrar duydum. Arkadan yaklaşan adım sesleri gittikçe arttı ve arkamda durduğunu hissettim. Yiyecekleri yerleştirmek için egildigim yerden dogrulup ona baktım. Dolaptan kahveyi alıyordu. Ocağa yaklaştı ve cezveyi ocağa koyup suyu ısıttı. Daha sonra kapıya yöneldi ve gitti. Mutfakta olduğu sürece bakışlarımı ondan çekmemiştim.
Tekrar yiyecekleri yerleştirmeye koyuldum. Daha sonra burnuma yanık kokusu geldi. Ocağa baktım. Kahveyi unutmuştu. Neyse ki çok yanmadan kurtardım ve bir fincana doldurdum. Mutfakla birleşik olan oturma odasına yürüdüm. Önündeki masaya kahveyi koyup, "görmesem yanacaktı." Dedim.
Tatil için yola cikmamiza sadece yarım saat kalmıştı ve o kahve içiyordu. Neyse ki her şey hazırdı.
Yarım saat ışık hızıyla geçti. Ve biz Busan'a gidecektik. Bahçeli bir ve kiralamıştık. Ev denize çok yakındı ve çok güzeldi. Büyük bir yatak odası vardı. Fotoğrafta gösterdiklerini gore iki tane büyük yatak odası vardı. Hava limanındaydık. Uçağa bindik ve koltuklara oturduk. Ben cam kenarındaydim. Yanıma aldığım kitabı okumaya başladım.
Bu arada da mun önüne koydukları yemekleri atıştırıyordu. Uçak birden havalanmaya başladı ve kenara savruldum. Mun'un üzerine dusuyordum neredeyse. Tekrar doğruldum.
6 saatlik yolculuktan sonra evimize varmıştık. Ev o kadar güzeldi ki içime çok sinmisti. İlk mutfağa girdik. Biraz küçüktü. Banyo ve tuvalet çok temizdi. Ve yatak odalarına doğru yok aldık. Bir dakika... Banyo,tuvalet,mutfak. Geriye sadece 1 oda kalıyordu. Hani 2 tane yatak odası vardı? Ayrıca bu evin oturma odası bile yoktu.
Yatak odasına girdik. Kocamandı ama ikiye ayrılsa daha iyi olurdu. "sadece bir tane yatak odası var. Ne yapacağız? Başka ev mi kiralasak?" Dedim çünkü rahat edemezdik.
"Saçmalama o kadar kaldık o pansiyonda. Üstelik çok büyük burası. Ama 1 yatak var." Dedi. Doğru soyluyordu. İdare edecektik artık. Ya da akşam ben yerde yatarım. Ne olacak ki?
"Neyse," dedim. "Nereye gidiyoruz?"
"Uçaktan inerken büyük bir lunapark gördüm. Oraya gidelim mi? Tabii korkmazsan." Dedi ve kıkırdadı. Ben ise somurttum. "Of tamam tamam," dedim. "Gidelim."
Evden çıkarken üzerime bir elbise geçirdim. Mavi bir elbiseydi. Mun'un aldığını denize sakliyordum. Belki bugün giyebilirim.
Mun telefondan lunaparkin nerde olduğuna bakmıştı ve evden buraya gelmemiz 1 saat sürmüştü. Lunaparktaydık.
Mun, "nereye biniyoruz?" Diye sordu. "Bütün aletler çok tehlikeli gözüküyor. Nereye binmek istersin?" Dedim.
"O zaman şu hız treni çok güzel görünüyor." Dedi. Hız trenine baktım. O kadar hızlıydı ki çok yükseğe çıkıyordu. Maalesef binecektim cunku hepsi birbirinden çok tehlikeliydiler.
Başımla onayladigimda elimi tuttu ve bana göz kırptı. Böyle gözlerimin içine bakınca pansiyondaki hali aklıma geliyordu. Tesadüfen gördüğüm o kaslar...
Hız trenine bindik. Kemerlerinizi bağladılar. Ve çalıştı. Birden hızlandı ve yükseğe tırmanmaya başladı tren. Herkes çığlık atıyordu. Ben de dahil. Hiç kokmadigim kadar korkmaya başladım ve istemsiz bir şekilde Mun'un kolunu tuttum. Hep aşağı baktığım için başıma çevirdim ve bana baktığını gördüm. Gülüyordu. Kahkaha atmaya başladı. Koluna vurdum. Çok korkuyordum ve o gülüyordu.
Tren yavaşladı ve durdu. Kesik kesik nefesler alıyordum. Hala korkum gecmemisti. Trenden en son inen biz olduk. "Sakin ol hana, daha bir sürü yere bineceğiz." Dediği an ona sert sert baktım. Ben burda korkudan geberiyordum o ne diyordu.
İndigimizde bana bir alet daha gösterdi. Bu alet yuvarlakti. Yukarı çıkıyor ve birden aşağı iniyordu. Çokta korkunç olmadığını varsaydim. Ve "tamam hadi binelim," dedim. Tekrar koltuklara oturduk ve o da yanına oturdu. Yavaş yavaş yukarı çıkarken yine bana bakıyordu. Tam 1 dakika sonra tüm busan ayaklarımızın altındaydı. Bu yükseklik hız treni kadar korkutmadi beni. Mun'un da manzaraya baktığını gördüm. Manzaranın tadını çıkardıktan sonra. Aşağı düştük. Yani alet düştü. Hayatımda hiç yasamadigim adrenalini yaşadım. Kalpten gittim sandım. Gözlerimi kapattim. Aşağı indik ve koltuktan kalktık. Biraz olsun eğlenceliydi ama bir o kadarda korkunçtu.
Son olarak dönen bir salıncağa binmek isteyen bendim. Bu çok eğlenceli görünüyordu ve zaten öyleydi. Salinacaga bindikten sonra mun uzanıp elimi tuttu. Ona tebessüm ettim. El ele dönmeye başladık. Tekrar çocuk olmuştum sanki. Ama çocukluğum şimdikinden çok daha karanlıktı.
Bir süre sonra lunaparktan çıktık. Ve eve gittik. Eve geldiğimizde mun, "çok sıcak serinlemek ister misin?" Diye sordu. "Evet evet hemen gidelim." Deyip mayolarimi giyecektim ki arkamda duyduğum adım sesleriyle arkadan sarılması bir oldu. Bende kelebek etkisi yaratan bu olay çok hoşuma gitti ve kolunu tuttum. Arkamı döndüm ve kıvırcık saçlarını gördüm. Boynuna sarıldım ve kokusunu içime çektim. Aynı şeyi o da yaptı. Kafamı geri çektikten sonra burnuma küçük bir öpücük kondurdu.
Mayomu giymiştim, üzerine ise onun aldığı elbiseyi. Daha sonra odadan çıktım. Onun ise banyodan çıktığını gördüm. Giyinmek için oraya girmiş olmalıydı. Üzerine bir havlu atmıştı ve altında kırmızı bir şort vardı. Üstü tamamen çıplaktı...
Yürüyerek yanıma geldi ve elbisemin kolunu düzeltti. "Çok yakışmış sevgilim." Dedi. Ve eğilip kulağımın yakınında durdu. Dudakları fısıltıyla, "hadi gidelim," dedi. Eğilince önemli birşey söyleyecek sanmıştım.
Ev denize çok yakın olduğu için hemen kumsala geldik. Denizde ve kıyıda en fazla 30-35 kişi vardı. Ve Mun bana bakıp, "soyun." Dedi. İlk anlamayip yüzüne ters ters baktığımda gülerek "elbiseni cikarsana hana girmek için." Dedi. Rezil olduğumu hissettim ve soyunmaya başladım.
İkimizde hazır olduğunda yanıma gelip tokami çıkardı. "Böyle daha güzel."
Denize girmeye başladık. Soğuktu. Ama birazdan alısacaktık. Bir süre sonra suya daldık. Yüzmeye başladım. Ve çok iyi yüzme bildiğim için suya zirplatip balıklama atladım.
Kafamı sudan cikardigimda karşıma gectigini gördüm ve iyice yakasti. Dudaklarıma baktı. Kafasını eğit aynı hizaya getirdi ve dudakları dudaklarimi buldu. Biraz sonra geri çekildiğinde tutkulu opucugunde bir anlam aradım.
"Dalış yapalım mı?" Diye sordu. "Olur tamam," dediğimde "eğlenceli olacak dedi ve iki kolumdan tutup ikimizi de suyun içine çekti. Suyun içinde anlam veremedigim şekilde dudakları kıvrıldı. Elini cebine attı, bir kağıt parcasi çıkardı. Katlanmış parçayı düzeltti. Ve renkli yazılı bir kağıt ortaya çıktı.
Ve kağıdı bana verdi. Yazıyı okuma çalıştım. Her şey çok hızlı oluyordu çünkü suyun içindeydik. Yazıyı okuduğumda gözlerin irice açıldı. Buz kesildim. "Benimle evlenir misin?" Yazıyordu...
Ona baktığımda cebinden bir kutu çıkardı. İçinde ne olduğunu bilmek güc değildi. Kutuyu açtı ve içindeki yüzük parladı. Cevabımı bekliyordu. Dudaklarımı oynattim ve bağırır gibi, "EVET EVET EVET" dedim. Mun'u suyun üstüne çektim ve üzerine atladım.
1024 kelime yazmışım. Umarım bölümü begenmissinizdir. Bana destek veren herkese teşekkürler. Oy verip takip etmeyi unutmayın. Gelecek bölüm görüşürüz. 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dealing With Love // THE UNCANNY COUNTER
RomanceHelloooo bu benin ilk ficimm. Bu fici bir pova yazıyorum. bu hikayede do hana ve so mun aşkına yer verecegim. Hafta sonu daha çok bölüm atacağım. Toplam 10 bölüm olacak.